İnsanlık başını kaldırıp da gökyüzüne bakmaya başladığından beri ilk hedefi her zaman Dünyamızın uydusu Ay olmuştur. Ay’a gideli epey oluyor …
İnsanlık başını kaldırıp da gökyüzüne bakmaya başladığından beri ilk hedefi her zaman Dünyamızın uydusu Ay olmuştur. Ay’a gideli epey oluyor, artık sırada Mars var. Son yıllarda hem devlet kuruluşlarının hem de özel şirketlerin Mars hakkında yaptıkları çalışmalar, bu kızıl gezegen hakkındaki bilgilerimizi arttırıyor. Hatta Mars hakkında bilgi edinmekle kalmıyor, bir gün orada bir medeniyet kurmayı bile planlıyoruz.
Bir gün mutlaka Mars’a gideceğiz, medeniyet kurabilir miyiz ayrı bir konu ancak ufak ufak bu çalışmaların filizlendiğini görmek mümkün. Peki bir gün gitme ve yaşama hayalleri kurduğumuz bu kızıl gezegen hakkında neler biliyoruz? Gelin her geçen gün hakkında yeni şeyler öğrendiğimiz kızıl gezegen Mars hakkında öne çıkan ilginç bilgilere bakalım ve her gün adını duyduğumuz bu gezegeni biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
Mars’ın sahip olduğu özellikler:
Mars ve Dünya, yaklaşık aynı kara kütlesine sahipler:
Şaşırtıcı ama gerçek. Mars, hacim olarak Dünya’nın yalnızca %15’i kadar. Kütle olarak da Dünya’nın yaklaşık %10’u kadar. Fakat gelin görün ki bu iki gezegenin kara kütleleri aynı. Bunun nedeni, Dünya’nın yaklaşık üçte ikisinin sularla kaplı olmasıdır. Yani kuru alanlarını düşündüğümüz zaman iki gezegen aynı kara kütlesine sahip. Mars’ın yerçekimi ise Dünya’nın yalnızca %37’si kadar. Yani Dünya’da 1 metre zıplayabiliyorsanız Mars’ta tam 3 metre yükseğe zıplayabilirsiniz.
Güneş Sistemi’nde bilinen en yüksek dağ, Mars’ta bulunuyor:
Dünya’da hayranlıkla baktığımız gezegenimizin en yüksek dağı olan Everest, yaklaşık 9 kilometre uzunluğundadır. Mars’taki en yüksek dağ ise tam 21 kilometre uzunluğunda ve yaklaşık 600 kilometre çapındadır. Olympus Mons adı verilen bu dağ yalnızca kızıl gezegende değil, Güneş Sistemi’nde bilinen en yüksek dağdır. Milyarlarca yıllık bir oluşum süreci geçirdiği düşünülen bu dağ, bir yanardağdır. Pasif olduğu düşünülüyor ancak yapılan incelemelerde görülen lav kalıntıları o kadar yeni ki hala aktif olduğunu düşünmek de yanlış olmaz.
Güneş Sistemi’nde bilien en büyük toz fırtınaları Mars’ta yaşanıyor:
Güneş ile Mars arasında oluşmuş olan eliptik yörünge, Güneş Sistemi’nde bulunan diğer gezegenlerle Güneş arasında olandan çok daha uzundur. Bu nedenle Mars’ta yaşanan mevsimler son derece şiddetli bir etkiye sahiptir. Mevsimlerin şiddetli etkisi sonucu oluşan olaylardan bir tanesi olan toz fırtınaları aylarca sürebiliyor. Üstelik aylarca süren bu toz fırtınalarının bazıları tüm gezegeni kaplayacak kadar kuvvetli olabiliyor.
Mars’ta Güneş çok daha küçük görünür:
Mars ile Güneş arasındaki mesafe nedeniyle kızıl gezegende Güneş, Dünya’da olduğunun yarısı kadar görünür. Mars’ın Güneş’e yakın noktası eğildiği zaman kavurucu yaz mevsimi yaşanır, Mars’ın Güneş’e en uzak noktası eğildiği zaman daha uzun ve ılıman bir yaz mevsimi yaşanır. Gezegenin diğer noktalarının Güneş’ten uzaklaştığı zamanlarda ise amansız kış mevsimleri görülür.
Dünya’ya düşen Mars parçaları vardır:
Gezegenlerin ilk oluşum süreçlerini düşündüğümüz zaman yaşanan çarpışmalar nedeniyle pek çok gezegen parçasının dağıldığını ve oluşan bu galaktik enkazın uzay boşluğunda dönüp durduğunu öngörmek mümkün. Bunun bir öngörü değil de gerçek olduğunu ise Dünya’ya düşen gök cisimlerinden anlıyoruz. Dünya atmosferini geçerek yeryüzüne düşen bazı gök cisimleri incelendiği zaman Mars izlerine rastlandı. Bu izler, uzay boşluğunda geçirdikleri milyonlarca yıl sonunda bize ulaşmayı başarmış ender parçalardır.
Mars’ta su var:
Kızıl gezegen hakkında uzun yıllardır yapılan çalışmalar burada buz kütlesi halinde su bulunduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Buz kütlesi halindeki sular zaten pek çok gezegende bulunuyor. Mars’ta ise sıvı halde su bulunduğuna dair pek çok önemli kanıt var. Su izi olarak görülen bu kanıtlar, sıvı haldeki suyu gösteriyor. Buharlaşmadığı ve donmadığı için bu suların tuzlu olduğu düşünülüyor.
Bir gün Mars’ın da bir halkası olacak:
Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gezegenlerinin çevresinde farklı yoğunluklarda olsa da halkalar olduğunu biliyoruz. Ancak Mars, herhangi bir halkaya sahip değildir. En azından şu an için. Mars’ın en büyük uydusu olan Phobos, önümüzdeki 20 – 40 milyon yıl içinde yerçekimi etkisini daha güçlü hissedecek. 100 milyon yıl sonunda ise Phobos yerçekiminin gücü ile tamamen parçalanacak ve bu parçalar yerçekimi etkisi ile Mars’ın yörüngesinde dönmeye başladığı zaman kızıl gezegenin bir halkası olmuş olacak.
Mars’ta gökyüzü alıştığımızdan çok daha farklı:
Dünya’da gökyüzü mavidir, gün batımları ise kızılımsı bir renge sahiptir. Bir gün Mars’ta yaşamaya başlarsak bu alıştığımız renkleri bulamayacağız. Çünkü Mars’ta gün boyu görülen gökyüzü pembe ve kırmızı tonlarında. Gün batımı sırasında ise gökyüzü mavi renge bürünüyor. Bu neredeyse alıştığımızın tam tersi bir durum.
Mars, tarih boyunca farklı adlarla anıldı:
Bugün olduğu gibi değil ancak tarih boyunca bilim insanları her zaman bu kızıl gezegenin farkındaydı. Antik Yunanlılar, bu gezegene Ares adını vermişlerdi. Romalılar ise savaş tanrısı Mars olarak andılar. Çinli gökbilimciler için bu gezegen ateş yıldızıydı. Mısırlı rahipler, kırmızı olan anlamına gelen her desher adı ile andılar. Bugün de kızıl gezegen olarak andığımız Mars’ın genel olarak savaşla özdeşleştirilen kırmızı renginin nedeni, yüzeyi kaplayan kaya parçalarının ve tozların demir açısından son derece zengin olmalarıdır.
Mars özellikleri:
Her gün hakkında yeni bir şey öğrendiğimiz ve bir gün orada yaşama hayali kurduğumuz kızıl gezegen Mars hakkındaki ilginç bilgilerden bahsederek öne çıkan özelliklerini anlattık. Devlet kuruluşlarının ve özel şirketlerin Mars çalışmaları hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.