Araştırmacılar uzun süredir hava kirliliği ve sperm kalitesi arasında bir bağlantı olup olmadığını anlamaya çalışsa da hava kirliliğinin erkek …
Araştırmacılar uzun süredir hava kirliliği ve sperm kalitesi arasında bir bağlantı olup olmadığını anlamaya çalışsa da hava kirliliğinin erkek doğurganlığı üzerinde olumsuz sağlık etkileri olup olmadığı, yapılan çalışmaların sonuçlarının genellikle tutarsız olması sebebiyle belirsizliğini korumaktaydı. Ancak yapılan yeni bir araştırmaya göre hava kirliliğinin genel olarak nüfusun tamamının doğurganlığını olumsuz etkilediğine inanmak için elimizde yeterince neden var gibi gözüküyor.
JAMA Networks dergisinde yayımlanan ve Çin’de 30 bin erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre hava kirliliğinin, özellikle de spermin doğru yönde yüzme kabiliyeti olan sperm hareketliliği başta olmak üzere semen kalitesini oldukça olumsuz bir şekilde etkileyebildiği ortaya çıktı. Buna ek olarak araştırmada havadaki kirletici parçacıkların boyutu ne kadar küçükse, düşük semen kalitesiyle olan bağlantının o da kadar büyük olduğu belirtildi.
Farklı boyutlardaki partiküler maddeler, spermleri farklı oranlarda etkiliyor
Geçtiğimiz aylarda hava kirliliğinin sperm sayısı üzerindeki etkileri araştırılmış ve kirliliğin sperm sayısını azalttığı ortaya çıkmıştı. Şanghay’da bulunan Tongji Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki araştırmacılar tarafından yapılan yeni araştırmada ise aralarında hava kirliliğine çeşitli derecelerde maruz kalan ve eşleri, eşlerinin spermleriyle üreme teknolojisi yardımıyla hamile kalmış olan toplam 33.876 erkeğin veri kayıtları incelendi. Bu analizin ardındansa araştırmacılar, katılımcıların hastane ziyaretlerinden önceki 90 günlük sürenin çeşitli anlarında, 2,5 mikrometreden daha küçük, 2,5 ila 10 mikrometre ve 10 mikrometre çapında partiküler madde miktarlarına maruz kalıp kalmadıklarına ilişkin olarak semen kalitesi arasındaki numuneleri araştırdı.
Meninin kalitesini belirlemek isteyen araştırmacılar çalışmalarında sperm sayısı, sperm konsantrasyonu ve sperm hareketliliği gibi faktörlere odaklandılar. Analizleri sonucunda araştırmacıalar her ne kadar sperm sayısı veya konsantrasyonu açısından hava kirliliği ve sperm kalitesi arasında önemli bir bağlantı bulamamış olsalar da, daha küçük partiküler maddeye daha fazla maruz kalmanın hem spermin ileriye doğru yüzebilme yeteneği olan progresif sperm motilitesini, hem de spermin genel yüzme yeteneği olan sperm motilitesini etkilediğini buldular.
Partiküllere maruz kalındığında sperm hareketliliğnde düşüş yaşanıyor
Spesifik olarak, çapı 2.5 mikrometreden küçük partikül maddeye maruz bırakıldığında sperm hareketliliğinde tahminen %3.6‘lık bir düşüş olduğunu gözlemleyen araştırmacılar; çapı 10 mikrometre olan partikül maddeye maruz kaldığında sperm hareketliliğindeki düşüşün %2.44 olduğunu fark ettiler. Bundan yola çıkan araştırmacılar, ne kadar küçük olursa akciğerde daha derine gitmesi o kadar kolay olan partiküler maddenin farklı boyuttaki fraksiyonlarının sperm kalitesi üzerinde farklı etkileri olabileceği sonucuna ulaştılar.
Buna ek olarak araştırmada elde edilen verilere göre hava kirliliğine maruz kalma, 90 günlük sperm üretim sürecinin ilk aşaması olan spermatogenez aşamasında gerçekleştiğinde etkilerini daha belirgin bir şekilde gösteriyor. Araştırmacılar bunun sebebinin partikül maddenin spermi genetik düzeyde etkilemesi olabileceğini düşünse de bunun kesin olarak anlaşılması için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.
“Bulgularımız, daha küçük partikül madde boyutu fraksiyonlarının, zayıf sperm motilitesini indüklemede daha büyük fraksiyonlardan daha güçlü olabileceğini gösteriyor” şeklinde ifade eden makalenin yazarları, bu bulguların üreme çağındaki erkeklerin hava kirliliğine maruziyetinin azaltılmasının önemini gösterdiğine de dikkat çekiyor.
Bulgular, sperm deformasyonu ile hava kirliliği arasında kesin bir ilişki olduğunu söylemek için yetersiz
Araştırma ekibinde yer almayan Sheffield Üniversitesi’nde androloji profesörü Allan Pacey ise bu çalışmanın hava kirliliği ve sperm kalitesi arasındaki bağlantının bir olasılıktan öte gerçek olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu belirtiyor.
Öte yandan sperm motilitesindeki düşüş seviyesinin oldukça düşük olduğunu belirten ve bulgulara biraz şüphe ile yaklaşılması gerektiğini ifade eden Pacey; makalede spermin morfolojisi, şekli ve boyutu hakkında herhangi bir bilgi verilmediğini, bunun da spermin deformasyonundan kirliliğin sorumlu olup olmadığının belirlenmesini imkansız kıldığını ifade ediyor.
Her ne kadar veriler, kirliliğin sperm hareketliliği üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceğini öne sürse de, bunun genel olarak önemli bir klinik etkisinin olup olmayacağını ve yüksek kirlilik bölgelerinde erkeklerin üreme yeteneklerinin genel olarak azalmasıyla sonuçlanıp sonuçlanamayacağını kesin olarak anlamak için hala yeterli bilgi bulunmuyor.