“Türkiye Kültür Yolu Festivalleri” kapsamında konser vermek üzere Türkiye’ye gelen İngiliz müzisyen Yusuf İslam, Anadolu Ajansı (AA) podcast …
“Türkiye Kültür Yolu Festivalleri” kapsamında konser vermek üzere Türkiye’ye gelen İngiliz müzisyen Yusuf İslam, Anadolu Ajansı (AA) podcast yayınına konuk oldu. Cat Stevens ismiyle yaptığı albümlerle 1960 ve 1970’li yıllara damga vuran, 1977’de Müslüman olmayı seçen ve “Yusuf İslam” adını alan sanatçı, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğünü ziyaret etti. Genel Müdür Yardımcısı Oğuz Enis Peru ve Proje Yönetim Koordinatörü Oğuz Karakaş tarafından karşılanan İslam, AAtölye’de podcast yayınına katıldı. İşte o podcast röportajı;
– Bugün bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. İtiraf etmeliyim ki benim için bir rüya gerçekleşti. Çünkü siz bizim için çocukluk kahramanımızsınız. Ve bugün sizinle burada olduğum için çok heyecanlıyım. Hoş geldiniz. Tüm hayranlarınız ve dinleyicileriniz için zaman farketmeksizin bir ilham kaynağısınız. 1 aydan uzun bir süreden beri Türkiye’desiniz değil mi?
“Aslında ara ara gelip gidiyorum. Dubai’ye gittim. Ve buraya her şeyi görmek için döndüm. Sonra tekrar Dubai’ye gittim. Ve buraya geri geldim.” TÜRKİYE’YE VERDİĞİ SÖZÜ TUTTU
– Evet, çarşamba günü bir konser verdiniz. Türkiye’deki ilk konserinizde neler hissettiğinizi bize anlatabilir misiniz? Çünkü Türkiye’de olmayı sevdiğinizi biliyorum. Bu size nasıl hissettirdi?
“Şey, biraz garipti. Çünkü bilirsiniz 5 yıl geçti. En son 2017 yılında Amerika ve Avrupa turnesine çıktığım için bir süredir sahneye çıkmıyordum.
Ve ev hayatının rahatlığına alışıyordum. Bence Kovid-19 hepimizi kısıtladı. Ben de buna alışıyordum. Ama ben elimden geleni yapmayı seviyorum. Ve tevekkül ediyorum. Bundan sonra yapacaklarım da hayırlı olur İnşallah. Öte yandan verdiğimi bir sözü yerine getirmek istedim. ‘İnşallah yaparım. Bir gün Türkiye’de çalarım’ dedim. Ve bu sözü yerine getirmek istedim. Ve şimdi ilk konserimden sonra ve kendimi çok çok çok iyi ve çok rahat hissediyorum.” YUNUS EMRE MEVLANA VE AŞK VURGUSU
– “Gel gör beni aşk neyledi?” Bunu söylemeniz büyük bir sürprizdi. Bu şiir Anadolu ve İslam tarihinin büyük şairlerinden Yunus Emre tarafından yazıldı. Bu ilk söyleyişiniz miydi? Şiiri ilk okuduğunuzda neler hissettiniz?
“Evet birçok yerden ilham almayı seviyorum. Tabii ki Rumi ve Yunus Emre’yi de okuduğunuzda farkındalık ve idrakin başka bir noktasına çıkıyorsunuz. Özellikle aşk. Biliyorsunuz aşk diye bir olgu var. Birçok insanın İslam’a baktığında gördükleri bir şey değil. İşte bizim kültürümüzde inşa ettiğimiz şeylerden biri bu. Yunus Emre gibi şairler de bu sevgi ifadesinin en iyi örneklerini veriyorlar. Adanmışlık, dünyada kopma. Bu nedenlerle ilham aldım ve bu şarkıyı yazdım. ‘Aşk beni okumaya’ yöneltti. Harika bir kelime değil mi? Bunu sevdim.
Bu kelimeleri seviyorum.” “İNSANLARI İSLAM’IN SICAKLIĞI VE RAHMETİNDEN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN İNŞA EDİLEN OLUMSUZ İMAJ…”
– Sizce Müslümanlar yada Müslümanlara karşı ön yargı yüzünden midir? Ne zaman İslam hakkında konuşulsa akla şiddet geliyor.
“Geçenlerde Müslüman olurken biraz cesur olduğumu söyledim. Biraz cesurdum. Cesurcaydı. Sonra akılları karıştıran şu soru var; Neden Müslüman olmak için cesur olmamız gerek? İnsanları gerçek nurdan, İslam’ın sıcaklığı ve rahmetinden uzaklaştırmak için inşa edilen olumsuz imaj ve söylemlerin miktarını düşününce, bunları insanları İslam’dan uzak tutmak için kasten oluşturuldu tabii. Geçmişteki Haçlı Seferleri’ne bakarsanız, Haçlı Seferleri’nin nasıl başladığını da görebilirsiniz. Kutsal topraklarda neler olduğunu; Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin nasıl huzur ve uyum içinde birlikte yaşadığını bilmiyorlardı. Politik sebeplerle bir savaş başlatmak istediler. Ve başlattılar.” “BANA ‘MUHAMMED AY’A GİTMİŞ, NE DİYORSUN’ DİYE SORUYORLAR” “Biliyorsunuz benim kökenim Kıbrıs Rum’u. Babam Kıbrıslı bir Rum’du. Buradaki cahilliği tahmin edebilirsiniz. Bana ‘Muhammed Ay’a gitmiş. Ne diyorsun’ diye soruyorlar. Miraç’tan bahsediyorlar. Bilmiyorlar. Bakın bu bir eğitim meselesidir. Ve evet, 23 Aralık 1977 günü bu kapılardan geçerken biraz cesur olmalıydım.” “İRAN DEVRİMİ İSLAM’A SİYAH BİR PERDE İNDİRDİ”
– Sayın Yusuf İslam, bunu biraz daha derinleştirmek istiyorum. Hatırladığım kadarıyla meslektaşlarımıza da yaklaşık bir ay önce Müslüman olmak için yeterince cesur olduğunuzu söylediniz. Özellikle o dönemde İslam’a geçmenin cesaret gerektirdiğini düşünüyor musunuz?
“Belki benim için daha kolaydı. Çünkü o zamanlar İran devrimi yoktu. Biliyorsunuz bu 1977’ydi.
Her şey sanki, Doğu halıları vardı. Türk lokumu vardı. Ve bilirsiniz tüm bunlar İslam ırk gözüyle ırkçı bir bakış açısıyla görülürdü. Yani siz Asya’dansınız, ya Pakistanlısınız yada Türksünüz. Yada Arapsınız. Yada her neyse. Bu nedenle tamamen aynı değildi. Ama 2 yıl sonra İran devrimi gerçekten siyah bir perde indirdi. Ve o perde Kuran’dan öğrendiğim tüm güzellikleri sakladı. İslam ile ilgili kitaplarımı ve tabii önce Kuran’ı okumuştum. Bu yüzden açıkçası o kadar tehlikeli değildi. Belki o noktada sonra tabii ki insanlar siyasi olarak farklı bakmaya başladılar. Ve işte değişim tam da bu noktada geldi. Ve orası birçok insanın bakışını düzeltmeye ihtiyaç duyduğu yerdi. Ve İslam’ın niçin olduğunu görmeliydi. Birçokları için zordu.” MİLYONLARCA MÜLTECİYE EV SAHİPLİĞİ YAPAN TÜRKİYE’YE “CÖMERT” ÖVGÜSÜ
– Peki bugünün dünyası nasıl? İslamofobi özellikle tüm Avrupa’da yayılıyor. Ve Müslüman olmak ve Avrupa’da yaşamak giderek zorlaşıyor. Özellikle bu dönemle ilgili düşünceniz nedir?
“Avrupa’da karmaşık bir durum var.
Ve çoğunlukla ekonomik. Bilirsiniz sadece parayla gelen Türkler ve Araplar olsaydı. Ama mülteciler geliyor. Paraları yok. Bu yüzden bu ekonomik bir şey. ‘Aman Allah’ım geliyorlar. Bu mültecilere bize çok büyük maliyeti olacak.’ O zaman Türkiye’ye bakıyoruz. Milyonlarca mülteciyi görebilirsiniz. Evet zor. Ancak burada bu cömertlik var. Açıklık ve sorumluluk duygusu var. “EN İYİ TOPLUM BİZDE” DİYEN AVRUPA’YA: SONRA KAPILARI KAPATIP ‘GELEMEZSİNİZ’ DİYORLAR Bana göre Avrupa ilginç bir oyun oynuyor. ‘En iyi toplum bizde’ diyorlar. Bu da mültecilerin oraya gitme sebebi. Sonra kapıları kapatıp ‘Gelemezsiniz’ diyorlar. Bu ne demek? Biraz bencillik olduğunu düşünüyorum.” “VE BUGÜN ORDULAR VE BANKALAR DÜNYAYI YÖNETİRKEN…”
“Barış Treni” diye bir projeniz var. Ancak dünyanın birçok bölgesinde birçok savaş devam ediyor. Şimdi de Türkiye’ye çok yakın olan Ukrayna’da bir savaş var. Britanya da buradaki savaşa müdahil. “Barış hiçbir şey yapmadan sağlanamaz. Barış bundan daha fazlasıdır” diyorsunuz.
Peki “Barış Treni” nedir? Hangi rotayı izleyecek?
“Bu bir ideoloji. Aslında ideolojiden çok bir rüya. Özlediğimiz bir şey. Adem ve Havva’dan, yaratıldığımız bahçeden, muhtemelen DNA’mızda var. Biliyorsunuz barışçıl bir ortama aitiz. Başladığımız yer orası. Hepimiz oraya dönmeyi istiyoruz. Dünyaya gönderildik ama Dünya yaşamak için kolay bir yer olmayacaktı. Ve bugün ordular ve bankalar Dünyayı yönetirken, ‘Barış Treni’nin varacağı bir istasyon göremiyorum. Çünkü şuan para ve güç üzerinden çok büyük bir kontrol var. Neyse… “AÇ OLANLARI DOYURUN” HADİSİ Barış Treni Hz. Muhammed (S.A.V.)’in ‘Aç olanları doyurun’ hadisine uyarak insanları doyurmaya çalıştığım, barışı yaymaya çalıştığım bir girişim haline geldi. Açsan nasıl barış içinde olabilirsin? Bakın bu çok temel bir ihtiyaç. Yani elimizden geleni yapıyoruz. ‘Barış Treni’nin temsil ettiği eğitim ve hayırseverlik yolunda örnek olmaya çalışarak davamıza birçok yönden destek veriyorum.” “BİLGİN VARSA BUNUN DA ZEKATINI VERMEK ZORUNDASIN”
– Temel amaç hayır yapmak yani?
“Amaç hayır yapmak ama eğitim de görevlerimizden biri. Eğer bilgin varsa da bunun zekatını vermek zorundasın. Bilgini de vereceksin. Bu da bir hayırdır.” AKM’YE BÜYÜK ÖVGÜ: BİZE DE ÇOK İLHAM VERDİ
– Ankara Kültür Yolu Festivali kapsamında konser vermeye geldiniz. İstanbul konseriniz de Atatürk Kültür Merkezi’nde oldu.
Biz “AKM” diyoruz. Mekanı beğendiniz mi?
“Çok güzeldi. Sahne bir futbol sahası kadar büyüktü. O kadar büyüktü ki alanı daraltmak zorunda kaldık. Binanın kendisi de çok güzel. Bu bize de çok ilham verdi. Türkiye’ye geldiğimizde ne kadar geliştiğini görüyoruz. SEKSENLERDE İSTANBUL KÖTÜ YÖNETİLİYORDU 1980’lerde İstanbul’da yürüdüğünüzde yürüyemezdiniz. Çünkü birçok kaldırım taşları kırıktı. Taşlar ve her şey bakımsız haldeydi. Birçok çocuk, Milenyum çocukları, o tarihten sonra doğanlar yada bilirsiniz 80’lerde doğanlar bu farkı ve şimdi nasıl göründüğünü bilmiyorlar. Daha fazla şey istiyoruz. Bu kadar gelişmiş olmasından mutlu olmalıyız. “HZ. İBRAHİM’İN KABE’Yİ İNŞA EDERKEN ÇIKTIĞI MAKAMDAN ADINI ALIYOR” Bunları ilham verici buluyorum. Çünkü bizim de İngiltere’de ‘Maqam Center’ adını verdiğimiz ve geliştirmeye çalıştığımız bir merkezimiz var. Burası Hazreti İbrahim’in Kabe’yi inşa ederken çıktığı makamdan adını alıyor. Orayı güzel bir merkez haline getirmek istiyoruz ve Türkiye’de gördüğümüz binalardan ilham aldık. Ayrıca bize yardım eden Türk bir mimarımız da var.”
