Bazılarınızın da bileceği üzere Mars’a insanlı inişin önümüzdeki 10 yıl içerisinde gerçekleşmesi bekleniyor. Ancak insanlık Kızıl Gezegen’in …
Bazılarınızın da bileceği üzere Mars’a insanlı inişin önümüzdeki 10 yıl içerisinde gerçekleşmesi bekleniyor. Ancak insanlık Kızıl Gezegen’in yüzeyine ayak basmadan önce bilim insanlarının, gezegene gönderilecek insanların güvenliğini garantilemesi adına cevaplaması gereken pek çok soru bulunuyor.
Mars yüzeyinde insanlar için tehdit oluşturabilecek şeylerden birisi de gezegene yağan kozmik radyasyon miktarı ve de galaktik kozmik ışık (GCR) parçacıları olarak öne çıkıyor. Yeni yayımlanan bir araştırma ise Mars atmosferindeki zararlı radyasyona karşı korunma sağlayabilecek ve astronotlar için gelecekte yapı malzemeleri sağlayabilecek potansiyel bir çözüm sunuyor.
Mars atmosferindeki zararlı etkilerden korunmak, yeraltına inmekle mümkün olabilir
Muhtemelen süpernovalar gibi kozmik olaylardan yayılarak güneş sisteminin dışından gelen ve büyük ölçüde Dünya’yı çevreleyen manyetosfer isimli manyetik alanlardan seken GCR’ları, esas olarak ‘her elementten’ oluşan yüksek enerjili parçacıkları olarak tanımlamak mümkün olabilir. GCR parçacıklarına aşırı maruz kalmaksa insanların kanser, katarakt ve merkezi sinir sistemi hasarı gibi birçok sağlık sorunu yaşamasına neden olabilir. Mars’ın bu parçacıkların atmosferine serbestçe girmesini ve yüzeyine ulaşmasını engelleyecek manyetik bir alandan yoksun olması da Kızıl Gezegen’in GCR açısından son derece zengin olduğu anlamına geliyor.
Söz konusu yeni çalışmaya göreyse Mars yüzeyinin derinliklerine inmek, gezegendeki yüksek radyasyondan ve GCR parçacıklarından korunmanın anahtarı olabilir.
Buna göre GCR’lar, esas olarak karbondioksit ve nitrojenden oluşan Mars’ın atmosferine girdiklerinde, iyonlaşma yoluyla çok fazla enerji kaybederler ve bu durum da bu parçacıkların yüzeye ulaşmasını engeller. Çalışma yazarlarına göre bu durum, büyük ölçüde atmosferin kalınlığına ve yüzeye uygulanan atmosferik basınç miktarına bağlıdır. Yani kısaca topografyası tıpkı Dünya gibi çok çeşitli olan Mars’ta atmosferin kalınlığı bulunan noktaya göre değişebilir ve bu da yüzeye ulaşan radyasyon miktarının değişkenlik gösterebilmesine sebep olabilir.
Mars atmosferinin kalınlığı değişkenlin gösteriyor
Öte yandan araştırmacılar, GCR’lar ve atmosfer arasındaki etkileşimin, ikincil nötron parçacıkları adı verilen başka bir zararlı radyasyon türü yarattığını da keşfettiler. Araştırmaya göre atmosferik korumanın daha fazla olması ise, ikincil nötronların Mars yüzeyine verdiği zararın daha az olmasına neden oluyordu.
Bunun üzerine araştırmacılar, gezegenin yüzeyinde GCR maruziyetini simüle etmek ve regolit olarak bilinen, yüzeydeki kire ve kayaya ne kadar derinlemesine nüfuz ettiğini ölçmek için NASA’nın Curiosity aracı tarafından toplanan radyasyon verilerini ve Atmosferik Radyasyon Etkileşim Simülatörü (AtRIS) adı verilen son teknoloji bilgisayar modellemesini kullandılar.
Analizlerinin sonucunda, etkili radyasyon dozunun regolitin yaklaşık 30 santimetre içinde zirveye ulaştığı anlaşıldı. Bunu takiben araştırmacılar, Mars’ta güvenli yerleşim için 1 ila 1,6 metre arasında bir regolit kalkanı gerekli olacağını tespit etti. Konuya ilişkin olarak çalışmanın yazarları, “Yüzey basıncının daha yüksek olduğu derin bir kraterde, gereken ekstra regolit koruması biraz daha küçüktür“ ifadelerini kullandı.
Bu araştırma, Mars seyahati için ne anlamına geliyor?
Peki bu neden bu kadar önemli? Buna göre Mars materyalinin GCR’lardan nasıl etkilendiğini ve gezegenin atmosferinin radyasyon maruziyetini değiştirmede oynadığı rolü anlamak; gelecekte Mars’ta bir üs inşa etmek adına son derece önemli bir adım olabilir.
Konuya dair yaptıkları açıklamada “Astronotların mağara çatı pencereleri veya lav tüpleri gibi doğal jeolojik yapıları Mars’ta radyasyon barınağı olarak kullanabileceği uzun zamandır tartışılıyordu,” şeklinde kaydeden araştırmacılar, “Çalışmamız, koruyucu koruma olarak doğal yüzey malzemesini kullanarak gelecekteki Mars habitatlarını tasarlarken radyasyon risklerini azaltmaya hizmet edebilir.” diye ekleyerek de araştırmalarının önemine de dikkat çekiyor.