NATO’nun, Soyvetler Birliği’nin çöktüğü 90’lardan sonra verdiği sözleri tutmadan genişleme politikasını devam ettirdiğini ifade eden dış politika …
NATO’nun, Soyvetler Birliği’nin çöktüğü 90’lardan sonra verdiği sözleri tutmadan genişleme politikasını devam ettirdiğini ifade eden dış politika uzmanı Hasan Erel, “Adım adım Rusya sınırlarına geldi ve Rusya’nın en fazla ‘dokunmayın’ dediği Ukrayna ve Gürcistan da NATO üyeliği sürecine girdi” diyor. Sputnik’e konuşan Erel, şunları söylüyor:
Operasyon öncesinde Batı medyası tarafından Rusya’nın ordusunu durduk yere sınıra yığdığı gibi bir imaj yaratıldı. Bunun öncesindeki yıllarda NATO tatbikat bahanesiyle Baltıklardan Karadeniz’e kadar Rusya sınırlarına çok büyük miktarda asker gönderdi. Bu tatbikatlar Rusya’yı tehdit ediyordu. Rusya’nın operasyonundan önce Ukrayna ordusu ağır top atışları ile Donbass’a saldırılar başlatmıştı. Rusya da uzun bir süre NATO’nun bu hamlelerine karşı diplomasiyi yürütmek istedi. Fakat hiçbir şekilde Rusya’ya yazılı olarak Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üye yapılmayacağına dair bir güvence verilmedi. Bunun yanı sıra Polonya, Romanya, Yunanistan ve Baltık ülkelerine ağır füze sistemleri yerleştirildi. Polonya’daki füze sistemi yerleştirilirken ABD’liler bunu İran’a karşı koyduğuna dair komik bir gerekçe öne sürdüler. Rusya’yı kuşatma şeklinde gerçekleşen NATO genişlemesi en son Ukrayna’da Rusya’nın kabul edemeyeceği bir noktaya geldi. Eğer Ukrayna NATO üyesi olsa Moskova’ya çok yakın bir mesafede füze tehdidi altında olacaktı. Bunların sonucunda böyle bir operasyona başlamak zorunda kaldı. Minsk sürecinin işletilmesi de Ukrayna yönetimi tarafından engellendi.
‘ABD adeta ‘köpeksiz köy buldu değneksiz geziyor’
Gazeteci-Yazar Alptekin Dursunoğlu da ABD’nin Afganistan, Suriye, Irak, Libya gibi ülkelerde yaptıklarını hatırlatarak “Egemen bir devlet olan Suriye toprakları halen işgal altında tutan devletler uluslararası hukuktan bahsediyor” ifadelerini kullanıyor. Dursunoğlu, Ukrayna’daki duruma dair ise şunları söylüyor:
Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana ABD adeta ‘köpeksiz köy buldu değneksiz geziyor’ sözüne uygun hareket ediyor. NATO, Sovyetler Birliği tehlikesi için kurulmuştu ancak 90’lardan itibaren NATO kendini lav etmeyi bırakın Rusya’ya doğru sürekli genişlemeyi de sürdürdü. Bu düşmanca ve saldırganca bir adımdı. Rusya’nın da bu saldırganlığa karşı kendi tedbirlerini alması kadar haklı bir durum yok. Latin Amerika’daki ülkelere bakın, ABD, Küba’ya Venezüella’ya hayatı zindan etti. Bunu açıktan yapıyor. Rejim karşıtlarını destekliyor, ordular kuruyor, bütçesinden para ayırıyor, yönetimleri devirmek için teröre başvuruyor, suikastlar yaptırıyor. Bunları üstlenmesine rağmen hepsinin uluslararası hukukta yeri var ama siz Rusya sınırlarına bitişik Ukrayna’da göstere göstere bir cephe oluşturmaya çalışıyorsunuz, Rusya’nın kendini savunma adımları da uluslararası hukuka aykırı oluyor. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
‘Ukrayna’daki Azov taburu Amerikan, İngiliz ve Kanadalı askeri uzmanlar tarafından eğitildi’
Ukrayna’nın ABD ile bağlantısına dikkat çeken Hasan Erel, “Ukrayna lideri Zelenskiy her adımında ABD’nin bir uzantısı olarak hareket ediyor. Saldırgan Putin gibi gösterilse de ülkesini ateşe atan bizzat Zelenskiy oldu” diyor ve şunları ekliyor:
Ukrayna’daki Azov taburu Amerikan, İngiliz ve Kanadalı askeri uzmanlar tarafından eğitildi. Bunlar Nazi bayrakları taşıyan, Ukrayna’nın eski Nazi lideri Bandera’yı takip eden kişiler. Sağ Sektör olarak da bilinen milis gruplar Zelenskiy döneminde Ukrayna ordusunun içine alındı. Ukrayna’da aşırı sağcı paramiliter örgüt Sağ Sektör’ün eski lideri Dmitriy Yaroş, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Baş Komutanı danışmanı pozisyonuna atandı. Bütün bunlar Amerikan destekli yapıldı ve ABD zaten burada süreci yumuşatma gibi bir kaygı gütmeyerek tamamen savaş çıkması üzerine oynadı. Rusya’yı orada meşgul edecek ve yoracak Avrupa içinde bir Afganistan oluşturmaya yönelik her şeyi yaptı. Bu aynı zamanda sadece Rus-Ukraynalı savaşı değiş Amerika’nın beslediği başıbozuk milis grupların da savaşı haline geldi. Bu süreç tamamen ABD’nin suçu olarak adlandırılabilir. ABD, bütün bu süreci kullanarak Moskova’da bir rejim değişikliğine oynuyor. Fakat karşısında eskisi gibi Libya, Suriye veya Yugoslavya yok, karşısında nükleer güce sahip olan büyük bir devlet var.