Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki gerginlik devam etse de, bir diyalog kanalı kurulmuş durumda. Askıya alınan …
Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki gerginlik devam etse de, bir diyalog kanalı kurulmuş durumda. Askıya alınan istikşafi görüşmeler 5 yılın ardından 2020 yılında tekrar başlamış ve iki ülkenin dışişleri bakanları karşılıklı ziyaretlerde bulunmuştu. Son olarak, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis 13 Mart’ta Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Bu görüşmede, iki ülke arasında işbirliğinin artmasının ve pozitif gündeme odaklanmanın karşılıklı ve bölgesel faydaları üzerinde duruldu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, NATO Savunma Bakanları Olağanüstü Toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada iki ülkenin savunma bakanlıkları arasında yapılan ‘Güven Artırıcı Önlemler’ toplantılarında sıranın Türkiye’de olduğunu hatırlatarak “İki ülkenin halkının refah içinde olması bakımından, Ege’nin güzelliklerinin, zenginliklerinin paylaşılması bakımından bu önemli. Turizm, balıkçılık ve daha bir sürü zenginlikler var. Bunların ortak kullanılmasından yanayız, bunu söyledik. Muhatabımızdan da bu manada olumlu bir karşılık gördük. Önümüzdeki günlerde bu istikamette ilerlemelerini bekliyoruz. Biz yapıcıyız, olumluyuz, yaklaşımımız bu” ifadelerini kullandı.
Peki, bahsedilen ‘zenginliklerin’ ortak kullanılması nasıl yapılacak? Bunun için hangi şartların sağlanması gerekli? BİSAV Balkan Stratejik Araştırmaları Merkezi Başkanı Gözde Kılıç Yaşın, Sputnik’e değerlendirdi.
‘Türkiye, Ege’deki adaların Yunanistan tarafından silahlandırılmasından rahatsız, bunun barış ortamını tehdit ettiği de açık’
Yaşın, öncelikle Yunanistan’ın Ege’deki adaları silahlandırmasına dikkat çekerek “Türkiye öncelikle Ege’deki adaların silahlandırılmasından rahatsız ve barış ortamını tehdit eden bir durum olduğu da açık. Üstelik bu, adaların gayri askeri statüsünü düzenleyen uluslararası antlaşmalara da aykırıdır. Diğer taraftan egemenliği ya da zilyetliği Yunanistan’a anlaşmalarla devredilmemiş ada ve adacıklarda Yunanistan’ın iskana gitmesi ve son dönemde askeri birlikleri yerleştirerek silahlandırması da ciddi bir rahatsızlık sebebidir. Bunlar hangi iki devlet söz konusu olursa olsun tehdit ve egemenlik haklarına saldırı olarak algılanır. Barış ortamı için öncelikle bu saldırgan tavrın ortadan kaldırılması gerekir. Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin olumsuz anlarına odaklanıldığında bu tablo ortaya çıkıyor ancak ortak değerler, kültürel paylaşımlar ve bölgede barış ortamını oluşturmaya odaklanmak da mümkün” dedi.
Türkiye ve Yunanistan, Ege’de nasıl ortaklık geliştirebilir?
“Yunanistan ‘Doğu’dan gelen tehdit’ travmasından arınabildiğinde ve Türkiye de Yunanistan’ın ‘Batı güçlerinin maşası olduğu’ fikrini unutabildiğinde Ege’de de ortaklıklar geliştirmek mümkün olabilir” ifadelerini kullanan Yaşın “Ortak balıkçılık bölgeleri oluşturulup kotalar, denetim, denizin ve denizdeki canlıların korunmasına ilişkin kurallar birlikte belirlenebilir. İki ülkenin sahillerini kapsayan turizm seferleri yapılabilir, daha önce de yapıldığı gibi vize serbestisi ile kolay ulaşım sağlanabilir. Petrol ve doğalgaz keşfi varsa ortak menfaatleri gözeterek ve denizi koruyarak zenginliği paylaşacak konsorsiyum oluşturulabilir. Öte yandan kaçakçılık ve göçmen ticaretine karşı iki ülkenin birlikte mücadele etmesi, mümkün olan tedbirler arasında en makul ve güvenilir olanıdır. Sadece iyi niyet göstermek ve diğer tarafa kendi ya da başkası hesabına irredentist hesapları olmadığı güvencesini verebilmek bu adımların atılması için yeterlidir. Tabi terörist unsurların da desteklenmeyeceği bir ortamı tarif ediyoruz. Hatırlayalım ki iki ülke arasında güven oluşturmada bir eşiği neredeyse aşmak üzereydi iki ülke. Bu imkansız değil ama hakiki ve uzun vadeli bir iyi niyet istiyor” diye konuştu.