Türkiye Tasarım Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Bilim Kurulu iş birliğiyle yürütülen ve depremden etkilenen Hatay’ın tarihi merkezinin yeniden hayat bulması için kolları sıvadı.
Türkiye Tasarım Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Bilim Kurulu iş birliğiyle yürütülen ve depremden etkilenen Hatay’ın tarihi merkezinin yeniden hayat bulması için kolları sıvadı. Hatay’ın kültürel mirasının ve kent kimliğinin korunmasını amaçlayan ‘Antakya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Planlama Çalışmaları’ için 1 Eylül’de Atatürk Kültür Merkezi’nin fuaye alanında bir çalıştay düzenledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın inisiyatifiyle, ulusal ve uluslararası alanda tarihçilerden, arkeologlardan, yer bilimcilerden, şehir plancılarından ve mimarlardan oluşan bir çalışma grubuna liderlik eden Türkiye Tasarım Vakfı, Bilim Kurulu’nun çalışmalarında gönüllü yer alarak koruma planları ile Hatay’ı, aslına uygun şekilde ihya süreçlerinde çalışmaya başladı.
Hatay’da tarihi ve arkeolojik araştırmalar, bölgenin doğal ve sosyolojik yapısı, kent hafızası ve mimari dokusu üzerine çalışmalar yapıldıktan sonra kurulan tasarım ve planlama sürecini üstlenen ve danışma ekibini koordine eden Türkiye Tasarım Vakfı, Atatürk Kültür Merkezi’nin fuaye alanında 1 Eylül’de bir çalıştay düzenledi. 15 farklı disiplinden yerli ve yabancı fikir önderlerinin ve Hatay’a gönül verenlerin katılımıyla yapılan çalıştayda, ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ ve ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı’ ile Foster+ Partners, KEYM (Kentsel Yenileme Merkezi) ve DB Architects iş birliğinde yürütülen çalışmalar masaya yatırıldı. Çalıştay, bölgede yaşayanların ihtiyaç ve beklentilerini de dikkate alan kolektif bir disiplinle, katılımcı ve şeffaf bir şekilde yürütüldü.
Yapısal mühendislik ve felaket risk azaltma alanlarında uluslararası düzeyde çalışmalar yapan Dr. Kit Miyamato çalıştaya çevrim içi olarak katılan isimler arasında yer aldı. Yapı Mühendisi Dr. Kit Miyamato şöyle konuştu: “Bu tür bir felaket sonrası Hatay’ın toplumsal sermayesini yeniden kurabilmek için doğru strateji ve çabalar gerekiyor. Öte yandan, dünya genelindeki iyi ve kötü örneklerden ders çıkarabiliriz. Bazı ülkeler benzer felaketlerin ardından başarılı bir şekilde toparlanmayı başarırken, diğerleri zorlanmıştır. Burada unutmamamız gereken önemli nokta; şehirdeki tüm planlamanın kamusal kaynaklarla finanse edilmediğidir, çünkü büyük bir bölümü özel yatırıma dayanıyor. Örneğin, Japonya’nın Kobe şehrinde 1995 yılında yaşanan yıkıcı depremde 6 binden fazla insan hayatını kaybetti ve büyük zararlar meydana geldi. Ancak Japonya, bölgeyi yatırıma uygun hale getirmek için düzenlemeleri basitleştirerek ve özel yatırımı teşvik ederek adımlar attı. Bu, Kobe’nin sadece birkaç yıl içinde daha güçlü bir şekilde toparlanmasına yol açtı. Hatay’ın ise zengin bir tarihe ve canlı bir kültüre sahip olması gibi bir özgünlüğü var. Bu özgünlük, uluslararası yatırımcılar için büyük bir çekicilik unsuru olabilir. Buraya özel sektör yatırımlarını çekmek için çaba göstermeliyiz.”
Türkiye Tasarım Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu, katıldığı çalıştaya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Hepimiz için tarihsel ve millî bir önemi olan Hatay’ımızın tarihi merkezinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülecek koruma amaçlı planlama çalışmalarına Türkiye Tasarım Vakfı olarak gönüllü katkı için yakın zamanda aksiyon almaya başladık. Değerli paydaşlarımızın da katılımıyla düzenlediğimiz çalıştayda bu aksiyon planlarını tartıştık. Ulusal ve uluslararası uzmanlarla birlikte oluşturduğumuz çalışma grubumuz ve Hatay’a gönül veren tüm paydaşlarımızın katkısı ile bu eşsiz mirasın bizden sonraki nesillere aktarılmasını ve tarihi Hatay merkezinin korunmuş kültür mirasıyla birlikte daha yaşanabilir ve dayanıklı bir hale gelmesini amaçlıyoruz. Çalıştay raporumuzun, ülkemizin tarihi kent merkezlerinin geleceğine ışık tutacak bir değer ortaya koyacağına inanıyoruz.”
Şehri yeniden kalkındırmayı kendilerine vazife edindiklerini ifade eden Kalyoncu, kentleri ileriye taşımak amacıyla hareket ettiklerini ve Cumhuriyetin 100. yılına yakışır kentsel stratejiler oluşturarak şehirlerin kentsel refah seviyesini artırmayı amaçladıklarını vurguladı.
Günümüzde iklim krizi, küresel ısınma, göç gibi küresel sorunların tüm dünyanın gündeminde yer aldığını belirten Kalyoncu, bunun çözümünde iş birliğine dikkat çekti. Kalyoncu, “Bizim hayalimiz iş birliği kurgusunun Türkiye’den çıkıp tüm dünyaya bir model olabilmesi. Hatay’daki çalışmalarımızı başarıyla tamamlayabilirsek bu iş birliği ruhunu daha fazla gecikmeden İstanbul’un problemlerinin çözümüne de dahil ederek etkili ve faydalı sonuçlara ulaşabiliriz” dedi.
Proje paydaşlarından Foster + Partners Ortağı ve Stüdyo LideriNigel Dancey, “6 Şubat’ta yaşanan felaketten sonra, bölge halkı ile birlikte çalışmak ve Türkiye’deki mimarlık, planlama, kentsel tasarım ve mühendislik uzmanlarıyla iş birliği yaparak tarihsel Antakya kenti için yapılacak planlamalara yardımcı olmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.
Keym Kentsel Yenileme Merkezi Kurucu Ortağı Cem Yılmaz, şunları ifade etti: “Kurduğumuz iş birliğiyle Hatay’ı hep beraber el ele vererek umudun mekânı, şehri yapmak için yola çıktık. Bu süreçte şunu söyleyebilirim ki kuracağımız ulusal ve uluslararası iş birlikleri hem ülkemize ve dünyaya birlikte çalışmayı ve yaşamayı öğretecek; hem de zamanımızın en önemli kentsel problemlerinden olan kopuk kentsel kamusal mekânlar sorununu ortadan kaldıracak… Önce biz umudun şehri Hatay’ı yeniden ihya edeceğiz, sonra da o bizi ve umutlarımızı ihya edecek.”
DB Mimarlık Kurucu Ortak Bünyamin Derman ise Hatay’da kendi kendine yetebilen, dirençli yapılar kurmayı planladıklarının altını çizdi. 18 Şubat’ta çalışmaya başladıklarını anlatan Derman, 7 ayın sonunda çalışmalarını tamamlayacaklarını paylaştı. Bu planlama dönemindeki en önemli unsurun ‘toprak kaybetmeden dönüşüm’ olduğunun önemini anlatan Derman, “Hatay’da iki tane önemli antik kent bulunuyor; Seleukeia Pieria ve Antiokheia. Hatay tam olarak katman katman bir şehir. Biz planlamalarımızı yaparken arkeoloji hocalarımızın da katkıları ile ilerliyoruz. Şehri 1940’ların eski Hatay’ına kavuşturmak istiyoruz.
Asi Nehri’nin yeniden kimliklendirilmesinden, yeşil alan planlarına; Uzun Çarşı’nın, kiliselerin, camilerin, hamamların ve havraların, dolayısıyla şehrin taşıyıcı ayaklarının yeniden yapılanmasına kadar çalışmalarımızı titizlikle yürütüyoruz” dedi.
Derman sözlerine şöyle devam etti: “Hatay, Efes’ten sonraki en büyük antik kentleri barındıran bir Roma şehri. Tarihteki büyük depremlerde 7 defa yıkılmış. Hatta bazı uzmanlar 33 kez yıkıldığını söylüyor. Bu son depremde ise kentin yüzde 80’i yıkılmış durumda. Bu yüzden depremden diğer etkilenen şehirlerden daha özel bir durumu var. Ayrıca hem arkeolojik hem de dini mozaik özelliği, Hatay’ın daha özel bir şehir planlamasına ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Bu ihtiyaçlar ışığında geleceğin dünyasını göz önünde bulunduracak şekilde altyapı çalışmaları ve akıllı şehir uygulamaları öneriyoruz. Buna göre; merkez bölgeleri, idari binaları şehrin çeperlerine atmamız, şehrin alt tarafında akan bir ulaşım, üst tarafında da raylı sistemleri oturtmamız gerekiyor. Ayrıca camileri, kiliseleri ve havraları öne çıkararak şehrin siluetini oluşturmasını, böylece kimliğini korumasını planlıyoruz.”
Derman sözlerini şöyle tamamladı: “Hatay, sur içi bir şehir olduğu için yaya odaklı ve tarım avlularının yaygın olduğu bir şehir planlamasına ihtiyaç var. Öte yandan, küresel ısınmayla birlikte sel sıkıntıları ortaya çıktığı için nehir yataklarının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Hatta bundan sonraki tartışılacak konu su, orman, zeytincilik ve hayvancılık olmalı.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı