ABD destekli Kiev yönetiminin Minsk Anlaşmalarını ölü ilan etmesiyle tetiklenen Ukrayna savaşı, Avrupa’da en fazla AB’nin en önemli ülkesi …
ABD destekli Kiev yönetiminin Minsk Anlaşmalarını ölü ilan etmesiyle tetiklenen Ukrayna savaşı, Avrupa’da en fazla AB’nin en önemli ülkesi Almanya’yı etkiledi. Angela Merkel’in ardından aralıkta göreve başlayan Sosyal Demokrat Başbakan Olaf Scholz, Yeşiller ve Hür Demokratlardan oluşan hükümet ortaklarıyla Ukarayna’daki savaş ateşini en fazla körükleyen ülke haline geldi. Scholz, ortaklarının baskıları karşısında bir süre ağır silah tedarikine nazlansa da giderek şahin politikalara yöneldi. ‘Rusya’nın mutlaka mağlup edilmesi gerektiği’ söylemini benimseyen Scholz, ABD’nin Moskova’ya açtığı ekonomik savaşın Avrupa’yı sert biçimde vurmasına karşın savunma sanayi harcamalarına da gaz verdi. Scholz’un açıkladığı 100 milyar euro’luk bütçe 29 Mayıs’ta onaylanırken, bu miktar silahlanmanın yanı sıra müttefik ülkelere yardımları da içeriyor.
Sert retorik benimseyen Olaf Scholz, son olarak geçen hafta savaş gücünü önemli ölçüde artıracaklarını söylerken, ‘Alman ordusunun NATO üyeleri arasında Avrupa’nın en büyüğü haline geleceğini’ öngördü.
Almanya hükümeti savunma harcamaları için düğmeyen basarken, Rusya’ya karşı açılan ‘ekonomik savaş’ Almanya ekonomisi de sarsıyor. Nisan ayında yüzde 7.4 çıkan yıllık enflasyon, mayısta yüzde 7.9’a yükseldi. Almanya, ilk petrol krizinin yaşandığı 1973-1974’ten bu yana en yüksek enflasyonu yaşar hale geldi.
Scholz hükümetinin savaşla ilgili tutumunu Almanya’da yaşayan gazeteci-yazar Osman Çutsay ile konuştuk.
‘Böyle giderse Almanya dünyanın 3. büyük askeri gücü halini alır’
Osman Çutsay’a göre, savunma için 100 milyar euro’luk ‘yükleme’ ve Merkel’in yıllarca engellediği NATO katkılarının artırılması, Almanya’yı ‘askeri bir sıçramaya’ götürüyor. Parlamentoda çıkan tartışmalara dikkat çeken Çutsay, Ukrayna savaşıyla sesleri kısılan aydınların yavaş yavaş konuşmaya başladıklarını söyledi:
‘Tek tük bazı aydın çevreler 1914’teki gibi ikinci savaş kredileri skandalı mı yaşıyoruz, noktasındalar’
Almanya’da özellikle Yeşillerin korkunç bir militarist makinaya dönüştüğünü söyleyen Çutsay, “Bu Almanya’yı nereye’ götürür” diye sorarken, Birinci Dünya Savaşı’na ülkeyi taşıyan felaket sırasında da sosyal demokratların rolüne atıf yaptı:
‘En tuhafı Yeşiller gibi askeri haki yeşilli savaş robotlarına dönmüş adamların Almanya’nın kaderini ellerine almaya başlaması’
Almanya’da alternatif medya yasakların Ukrayna anlatısını sorgulatmaya başladığını, Sol Parti içinde hareketlenmeler olduğunu aktaran Çutsay, ekonomideki duruma da atıf yaptı. Enflasyon yüzde 8’e varırken, yılın ilk çeyreğinde yoksul halkın reel ücretlerinde yüzde 2’ye varan gerileme yaşandığını belirten Çutsay, buna karşı ‘9 euro’ya şehir içinde gezme’ türü ‘tuhaf hediyeler’ dağıtıldığını söyledi. Çutsay, “En tuhafı herhalde Yeşiller gibi askeri haki yeşil savaş robotlarına dönmüş adamların Almanya’nın kaderini ellerine almaya başlaması” dedi:
‘Avrupa’nın hegemon sermayesi olan Alman sermayesi ayak diremeye başladı’
ABD’nin yol açtığı krizin Almanya’nın Rusya ve Çin’deki yatırımlarını da vurduğunu belirten Çutsay, Scholz’un Senegal ziyaretinde olduğu gibi yeni pazarlar arayışlarının başladığını dile getirdi. Diğer yandan gıda krizine dikkat çeken Çutsay, Yeşillerin yine skandal açıklamalara imza attıklarını vurguladı. Çutsay, diğer yandan ABD politikalarının dönüp Avrupa’yı vurması sebebiyle ufukta görünen ekonomik sıkıntılara dikkat çekti:
“Almanya’nın özellikle Rusya ve Çin’de çok ciddi yatırımları vardı. Zaten ABD’nin çıkışı, Almanya’daki üretim maliyetlerini yükseltti. Askeri yatırımlarla bunu dengeleyebilirler mi, bu ciddi bir sorun. Çok ciddi bir ekonomik darbe ile karşı karşıyalar. Bunun işaretlerini savunma harcamalarıyla giderecek gibi görünüyorlar. Reel ücretler düştü, bu sosyal barışın zaman içinde sarsılmaya başlayacağına işarettir. Ama üretimle ilgili bir başka yüzü var, işgücü maliyetleri düşüyor. Bu sefer de pazarlar kapanıyor. Rusya ve Çin çok önemli iki pazar. Önceki gün Mısır ile Siemens tarihinin en büyük iş bağlantısını sağladı, 8 milyar euroyu aşkın demiryolları bağlantısını üstlendi. Bu arada Scholz, Senegal’de pazar aramaya başladı. Bu bir adım sonrasına bakmamızı da gerektiriyor. Peki, buğdayı ne yapacaksınız? Gıda sorunu önemli, özellikle yoksulları, alt gelir gruplarını vuruyor. Bu sosyal barışın tehlikeye düşmesi demektir. Böyle giderse ve AB bir yıkıma giderse, Yeşiller’in bütün yöneticileri uluslararası mahkemelerde yargılanacak. Olaf Scholz’un yardımcısı Robert Habeck, Baerbock ‘Biz Medeleine Albright’ın omuzlarında yükseliyoruz’ demişti. Aynı şekilde sert, çok acımasız. ‘Irak’ta 1.5 milyon ölü değerdi’ demişti. Robert Habeck de ‘Tamam 100 bin kişi ölür. Ama biz bu ablukayı kaldıramayız’ diyor. Oysa Moskova diyordu ki, ‘Biz ablukayı kaldırırız, ancak siz bizim üzerimizdeki yaptırımları da kaldırın. Bizim buğdayımızı da çıkarabilelim’. Buna hiç değinmeden Robert Habeck skandal bir açıklama yaparak 100 bin kişiyi de riske atarız, bu yaptırımlardan vazgeçmeyiz dedi. Böyle sertlik polita izleyenlerden biri Cem Özdemir, Tarım Bakanı. Avrupa böyle bir gericilik tanımamıştı, şimdi tanımış olduk. Ana akım medyada hava yavaş yavaş değişiyor. Çünkü açlık ve Avrupa sosyal mücadelelerin büyük doğum yerlerindendir. Avrupa’da dün ve önceki gün unutulan bir şey yaşanmaya başladı. Fransa ve Belçika’da grevler başladı. Henüz büyük değiller, bugün devam ediyor. İnsanlar sosyal hizmet sorunlarıyla ilgili dışarıya çıkıyorlar. Bir yerden sonra bu sosyal barışı devam ettiremezler. Bu işin sonu kötü. Scholz’un bu ayak sürümesini birçok şeye bağlayabiliriz. Ama onun sosyal demokratlığına veya insan severliğine bağlayamayız. Avrupa’nın hegemon sermayesi Alman sermayesi ayak diremeye başladı. ‘Bu iş bize doğru sıçramaya başlarsa, üretim yapamaz hale geliriz’. Şu anda bile büyük enerji şirketleri dev kazançlar elde ettiler. Onlarla ilgili vergiler konuşuluyor. İtalya ve İngiltere topa giriyor. Ama burada kimya, makine imalat sanayi ve bunlarla bağlantılı endüstri kollarında enerji girdileri nedeniyle üretim tıkanmaları yaşanabilir. Onun için Oskar Lafontaine, ‘Amerika bizim endüstriyi vuruyor’ dedi.”