CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla gündeme oturan SADAT, Ukrayna’nın Türkiye’den silah almak istediğini ve bunun için …
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla gündeme oturan SADAT, Ukrayna’nın Türkiye’den silah almak istediğini ve bunun için kendilerinin kapısını çaldığını açıkladı. SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, ASDER ve ASSAM olarak yürüttükleri çalışmalarla da 2016’da terörle mücadele konseptinin değiştiğini, Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına atanmasının da bu durumun sonucu olduğunu söyledi. “Hangi tavsiyeleriniz etkili oldu?” sorusuna ise “Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na, jandarmanın İçişleri’ne bağlanması” yanıtını verdi.
Halk TV yazarı İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Melih Tanrıverdi, talep eden ve uygun buldukları ülkelere temel özel kuvvet eğitimi verdilerini ifade etti.
Tanrıverdi’nin sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
“Kuruluş amacınız İslam ülkelerinde resmi güçlere eğitim değil mi?
Evet, danışmanlık, eğitim ve donatım hizmetleri.
Tedhiş, bombalama, gayrı nizami harp ve diğer eğitimleri yabancı ülkelerde veriyorsunuz öyle mi?
Türkiye’de verebilmemiz mümkün değil. Türkiye’deki mevzuat yabancı silahlı kuvvetleri getirip eğitmemize izin vermiyor.
Türkiye’de kamp kurmayı ve eğitim vermeyi denemişsiniz
Milli Savunma Bakanlığı’ndan talep ettik. Neden? Biz pazarlamaya ilk başladığımızda Malezya Emniyeti’nden talep geldi. Dediler ki, “Nerede yapılacak? “Tabi ki Malezya’da. Bizim eğitim verebileceğimiz yerimiz yok” dedik. “Biz bu eğitimleri İngiltere’de alıyoruz, özel şirketler var. Aynı şartlarda olursa sizden alırız” dediler. Biz de istedik.
Neden yer vermediler?
Mevzuat müsait değil. Değişiklik önerdik. Savunma Sanayi Güvenliği Kanunu, silah ve mühimmat alım satımını düzenlemiş. Ancak yarın savunma sanayi, güvenlik, stratejik danışmanlık ve özel askeri eğitim şirketi olur diye düşünmemiş.
Kampınız olmadı mı?
Hiç olmadı.
Gayrimüslim ülkelerde askeri eğitim verdiniz mi?
Tercih etmedik. Oralara pazarlama faaliyeti yürütmüyoruz.
Kaç ülkede faaliyetiniz var?
Şu ana kadar 20-25 ülkeye proje ürettik.
Bugün proje yürüttüğünüz ülke var mı?
Silahlı kuvvetlerine hizmet sunduğumuz ülkeler var.
O ülkelerin ordularına yönelik mi?
Hepsi. Polislere ikmal hizmeti verdiğimiz oldu. Donatım malzemesi. Mesela robocop kıyafeti.
Eğitimin içeriği ne?
Temel özel kuvvet eğitimi. Su altı, su üstü, kara ve hava eğitimleri.
İslam ülkelerinden bazıları diktatörlükle, krallıkla ve radikal görüşlü başkanlar tarafından yönetiliyor. Bazıları Türkiye’ye hasım. Milli güvenliği tehdit edebilirler. Ülke tercihi yaparken yalnızca şirket çıkarına bakarak “Evet” demeniz ne kadar doğru?
Bakın, hizmet vermeyi kabul ettiğimiz ülkelerle ilgili talep geldiğinde Milli Savunma Bakanlığı’na, Dışişleri’ne, MİT’e ve Cumhurbaşkanlığı’na “Uygun mu?” diye yazıyoruz.
Ne yanıt geldi?
Sadece bir ülke için “Olmaz” denildi. Kabul etmeyecekleri birşey yapmıyoruz. Şu an Ukrayna’nın talebi var. Biz sorduk.
Ukrayna ne talep etti?
Türkiye’den satın almayı istediği ürünler var.
Silah?
Silah tabi. Yetki belgesi gönderdiler. “Sizin üzerinizden almak istiyoruz. Görüşmeleri ilerletemiyoruz” dediler. Ne olduğunu anlamak için yazılı başvurduk.
Milli Savunma Bakanlığı’na?
Pazartesi randevu talep ettik, cuma Kılıçdaroğlu buradaydı.
Yanıt geldi mi?
Gelmedi.
Ukrayna adına size kim başvurdu?
Savunma Sanayi Başkanı.
Ne zaman?
Son birkaç hafta içinde.
Rusya istedi mi?
Yok. Rusya ile hasımız. Gittiğimiz ülkelerde Rusya da pazar kapmaya çalışıyor. Biz çekişiyoruz. Ben kaparsam ülkeyi Türkiye’ye bağladım demektir.
İslam ülkelerine hizmet verdiğinizi söylediniz. Ukrayna’ya niye veriyorsunuz?
Yani, talep geldi. Eğer üretebileceksem çözüm üretmek isterim.
Demek ki gayrimüslimlere de veriyormuşsunuz.
Eğitim vermiyoruz.
Eğitim haram da silah helal mi? Ukrayna’yı Müslüman mı saydınız?
Ukrayna’yı mazlum görüyoruz.
Ukrayna Türkiye ile yakın, Bayraktarlarla samimiyken, çözemedikleri sorunu neden sizin üzerinizden çözmeye çalışıyorlar?
Bilemiyorum.
Hükümetle iç içe gördükleri için mi?
Olabilir.
Direniş örgütlerine ya da defacto devletlere eğitim ve silah veriyor musunuz?
Hayır.
Çatışma bölgelerinde rol aldınız mı?
Almadık.
BM raporunda Libya’da SADAT’ın faaliyetlerinden söz ediliyor.
Evet, geçti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, özel şirkete yazı yazar mı ya!
Ne yazdı size?
“Sizinle ilgili haberler çıkıyor. Libya’da ne yapıyorsunuz?” diye yazdı.
Ne yanıt verdiniz?
Libya’da 2013’te geliştirdiğimiz projelerin olduğunu, ancak bunların Libya’da askeri ambargoyu delmediğini, çalışmaların Libya’nın karışmasıyla rafa kaldırıldığını yazdık. 500 sayfalık raporda bizden bir paragraf bahsedildi. “SADAT hakkında çok ciddi iddialar bulunmaktadır, şirket reddediyorsa da” diye.
Suriyelilerin Libya’ya taşımasında rolünüz var mı?
Yok öyle bir şey. Paramiliter kuruluş değiliz.
Yemen’de bulundunuz mu?
Yemen’le ilgili projeler geliştirdik, gittik geldik. Yemen projelerimizi kabullenseydi bu hale düşmeyecekti.
TSK ikili anlaşmalarla bu hizmeti verebilir. Neden o boşluğu dolduruyorsunuz?
60 ülkeden bahsediyoruz. Devlet ikili anlaşmalarla üçer beşer öğrenci alıyor. Kapasitesi sınırlı. Özel kuvvetler eğitimlerini belli bir dönem açıyor. Hizmete aç olan o kadar ülke var ki… Bizim gibi 10 şirket olsa, yıllarca yapsak, bitmeyecek.
Türkiye’nin savunma sanayi ürünlerini mi dışarıya satıyorsunuz, yoksa ithal mi ediyorsunuz?
Türkiye’nin ürünlerini satmayı önceliyoruz. Ama mesela, Afrika’da Ruslar çok etkin. NATO değil, Varşova sınıfı ürünler var. Türkiye’de bunlar üretilmiyor. Onları mecburen Türki cumhuriyetler üzerinden…
Bu ürünlerin satışını gerçekleştiriyorsunuz.
Evet, olabilir. Mümkün olan bu. Yaptık mı? Yapmadık ama şimdiye kadar…
Ne sattınız?
Silah, mühimmat, ekipman.
Uçak, tank, zırhlı?
Hayır, canım. O kadar büyük işler bize kalmıyor.
Satış yaptığınız taraf, devlet değil mi?
Özel kuvvetlere satıyoruz.
Kardeş kuruluşunuz olan Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin İslam Konfederasyonu Anayasası, bir devlet tasarımını andırıyor.
ASSAM mevzuat taslağı oluşturma jimnastiği yapan bir think-thank. Farklı yapılara sahip ülkeler aynı potada nasıl birleştirilebilir, bunun antremanını yapıyor.
Devletin adı, Asrika. Biçimi, konfederal cumhuriyet. Oysa çatı kuruluşların ne adı devlet olur, ne de onlar kendilerini cumhuriyet olarak tanımlar. Bunu kurmak için Türkiye’nin anayasal yapısını değiştirmek gerekir.
Bu bir fikir jimnastiği. Mesela, ABD dediğimiz zaman…
O bir devlet.
Ama birçok devletten oluşuyor. İlla ki AB, ABD, Rusya gibi olsun demiyoruz. Akademisyenler çalışsın. Tartışılsın, değerlendirilsin.
Başlangıç metninde şöyle diyor: “Bu anayasa Kuran ve peygamber efendimizin ümmet anlayışı doğrultusunda İslam ülkelerini bir çatı altında toplamayı amaçlamaktadır.”
Türkiye, bu metne imza atarsa anayasal düzeninden vazgeçer.
Öyle bir amacımız ve çalışmamız yok. Türkiye’nin üniter yapısı, laiklik esasları, demokratik durumu değişsin; böyle bir hedefimiz yok.
Laiklik değişsin demiyor musunuz?
Hayır, demiyoruz.
İslam ülkeleri çatışmalı coğrafyalar. Alacağınız pozisyon, misal Suriye’de silahlı muhalifleri, Mısır’da Müslüman Kardeşler’i destekliyor olmanız, bana göre Türkiye’nin çıkarına zarar verir. Bu milli güvenlik riski oluşturuyor.
Biz Türkiye’nin önünü açacak projeler geliştiriyoruz. Bir dönem Türkiye terörden boğuluyordu. Bizim ürettiğimiz projelerle Türkiye istikrara kavuştu.
Hangi projelerle?
ASDER ve ASSAM’ın çalışmalarıyla terörle mücadele konsepti değişti 2016’dan sonra.
TSK’nın 5 bin yıllık geçmişi var. 10 yıllık dernek 5 bin yıllık orduya çekidüzen mi verdi? Gerçekten TSK’ya biçim verdiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Biz vermedik.
Kararlarımız hayat buldu ve terör çözüldü diyorsunuz.
Yani, evet. ASDER, 2000’den beri çalışıyor. Hükümet 2016’dan itibaren dedi ki, “Tespitleriniz çok isabetli, tespitlerinize göre düzenlemeler yapılırsa…”
Bu yolla terörü durdurduğunuzu mu söylüyorsunuz?
Niye 2016’dan sonra birden bire Cumhurbaşkanı, Adnan Tanrıverdi Paşa’yı başdanışmanlığa atadı?
Hangi tavsiyeleriniz etkili oldu?
Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na, jandarmanın İçişleri’ne bağlanması.
Bu sadece ASDER’in değil, çok farklı kesimlerin de görüşüydü.
O zaman onların dillendirdiği şeylere tercüman olmuşuz.”