Astana’da çok taraflı zirvelerin yanı sıra, ikili görüşmeler de yapılıyor. Dünya kamuoyunun dikkatini, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve …
Astana’da çok taraflı zirvelerin yanı sıra, ikili görüşmeler de yapılıyor. Dünya kamuoyunun dikkatini, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeye odaklandı.
Rus uzmanlar, Sputnik’e açıklamasında, Astana görüşmelerinin ana sonuçları değerlendirdi.
Rus Diplomatlar Birliği Konseyi Başkan Yardımcısı Emekli Büyükelçi Andrey Baklanov, Asya’nın göbeğinde gerçekleşen etkinliklerin en önemli sonuçlarından birinin doğrudan dünya düzenini yeniden biçimlendirme girişimi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Doğrudan tüm dünya düzenini yeniden biçimlendirmeye yönelik, tarihsel olarak önemli ve başarılı bir girişime tanık olduk. Tüm dünya düzenini doğrudan yeniden biçimlendirmek için tarihsel olarak önemli, başarılı bir girişime tanık olduk. Astana’da geçmiş görüşmelerin en önemli sonucu bence uluslararası siyasete, ticari ve ekonomik ilişkilere hakim olmaya devam edecek ve dünyadaki mali durumu büyük ölçüde belirleyecek yapının oluşmaya başlaması oldu. Uluslararası ilişkiler sisteminin, Asya merkezli daha istikrarlı ve daha dengeli bir jeopolitik yapıya geçişine tanık oluyoruz. Nitekim günümüzde Asya bölgesi ülkeleri, küresel ekonomik büyümenin lokomotifidir.”
Baklanov’un gözlemlerine göre, Asya’nın yükselişi Batı’nın gerilemesi zemininde gerçekleşiyor. Uzman, bugün Asya’da oluşan yeni uluslararası yapıların diğer uluslararası kuruluşları olumlu yönde etkileyebileceği görüşünde:
“Uluslararası ilişkiler sisteminin dönüşümünün bir parçası olarak Batılı ülkelerin rolü, coğrafi ve fiili olarak gölgeye geçiyor. Oluşan yeni gerçekliklerde, Asya’da alınan kararların büyük kısmı, Batı’nın görüşü göz ardı edilerek alınabileceği giderek daha açık hale geliyor. Astana’da gerçekleşen görüşmeler, Rusya’nın Türkiye ve Asya bölgesindeki diğer ülkelerle birlikte şimdiden yeni jeopolitik alanlar ve birlikler oluşturmaya başladığını gösteriyor. Bu birlikler aynı zamanda yeni dünya tablosunun oluşması anlamına gelecek ve bir dizi nedenden dolayı maalesef en iyi şekilde işlev görmeyen mevcut uluslararası örgütleri etkileyecek.”
Rusya Bilimler Akademisi Sosyal Bilimler Bilimsel Bilgi Enstitüsü Yakın ve Sovyet Sonrası Doğu Bölümü Başkanı, Rusya Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi’nin Profesörü Vladimir Avatkov, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
“Şimdi yeni bir çağ başlıyor. Asya çağı, Doğu çağı, gayri Batı çağı. Batı, ağırlık merkezi olarak kendini tüketti. Güç merkezleri, kalkınmanın ve geleceğin olduğu başka yönlere kayıyor. Yeni, çok merkezli bir dünya doğuyor. Rusya, ortaya çıkan dünya düzeninde açıkça güç merkezlerinden biri. Bu bakımdan Batılı ülkelere göre bir takım avantajlara sahiptir. Rusya, neredeyse tüm tarihi boyunca Doğu ülkeleriyle yakın işbirliği içinde olmuştur. Rusya’nın Asya ülkelerine göre sömürge geçmişi yok. Rusya, Asya’daki kilit süreçlerin merkezinde olabilir ve olmalı. Unutulmamalıdır ki, Tacikistan ve Kırgızistan temsilcilerini aynı masaya oturtan Rusya oldu. Ayrıca Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı Rusya’da buluşmaya ve görüşmeye davet etti. Rusya, çatışmaların ve kaosun kötüleşmesini değil, sorunların çözümünü sunuyor.”
Avatkov’un görüşüne göre, uluslararası ilişkiler sisteminin dönüşümü bağlamında, Türkiye özel bir rol oynuyor. Türkiye, Avrupa ülkelerinden farklı olarak kendi dış politika çizgisini uygulamada çok daha kararlı:
“Devlet Başkanı Putin, Rus doğalgazın Avrupa’ya sevkiyatı için Türkiye’nin güvenilir bir rota olduğunu söyledi. Türkiye’nin bölgesel bir enerji merkezi olma kararlılığı büyük önem taşıyor. Bugün Avrupa kesinlikle kararsız ve aslında ABD’nin tutsağıyken Türkiye kararlı. Türkiye, modern uluslararası ilişkiler sisteminde sorumluluk sahibi bir aktör ve çok merkezli dünyanın merkezlerinden biri. Dünya düzeninin gelecekteki çok merkezliliği konusundaki konumlarımız büyük ölçüde örtüşüyor. Aynı zamanda Ukrayna dahil birçok konuda ülkelerimiz arasında anlaşmazlıklar var. Aynı zamanda Rusya ve Türkiye, konumlarını karşılaştırabiliyor. Bir yerde temelde çelişkilerimiz varken diğer yerde ortak bir zemin buluyor ve en zor sorunları çözüyoruz. Türkiye’yi dünyanın birçok ülkesinden, özellikle Avrupa ülkelerinden ayıran da budur.”