Nazım Hikmet şiirleri araştırılıyor. Nazım Hikmet Ran, Türk edebiyatı ve uluslararası bir üne kavuşan önemli bir şairdir. Bununla birlikte …
Nazım Hikmet şiirleri araştırılıyor. Nazım Hikmet Ran, Türk edebiyatı ve uluslararası bir üne kavuşan önemli bir şairdir. Bununla birlikte, Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden olmuştur. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir. 15 Ocak Nazım Hikmetin doğum günüdür. Eserleri gibi fikirleriyle de döneme damgasını vuran bir şair olmuştur. Nazım Hikmet‘in bazı eserleri, unutulmayacak dizeleri birçok kez beste yapılmıştır. Nazım Hikmet şiirleri, Nazım Hikmet sözleri, Nazım Hikmet aşk şiirleri, Nazım Hikmet en güzel sözleri, NazımHikmet Kısa ve uzun sözleri, şiirleri haberimizde…
NAZIM HİKMET ŞİİRLERİ
“Ruhum
gözlerini yumuşacık yum
kucağımdaymışsın gibi bırak kendini
ninni,
uykunda unutma beni
ninni…
Gözlerini yumuşacık yum
yeşil ela gözlerini
ninni ruhum ninni
Sen yukarda yemişli dalların içindesin,
yeşil gözlerin güneş dolu,
dudakların bala bulanmış
ben ağacın dibindeyim,
bir ayağım çukurda…
Ben senden çok önce gideceğim,
sen bensiz kalacaksın ihtiyarlığında…”
“Kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karşına dizüstü
seyrettim yüzünü
gözlerim kapalı
Gemiler geçmiyor
uçaklar uçmuyor
sen yoktun
karşında duvara dayanmıştım
konuştum, konuştum, konuştum
ağzımı açmadan
Sen yoktun
ellerimle dokundum sana,
ellerim yüzümdeydi”
“O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin”
“Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.”
“Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni!
Niye böyle geç kaldın?”
NAZIM HİKMET AŞK ŞİİRLERİ
“Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi,
beni yaktırırsın,
odanda ocağın
üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf,
beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yatarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…”
Gözlerine Bakarken
“Gözlerine bakarken,
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma.
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde,
kayboluyorum…
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren.
fakat hiç bir zaman;
büsbütün teslim olmayacak olan…”
“Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi ta içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.”
“Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam..
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”
“İkimiz de biliyoruz, sevgilim
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.
İkimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi…”
“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum…”
“Seviyorum seni
denizi uçakla ilk defa geçer gibi.
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldanan bir şeyler gibi,
Seviyorum seni
‘Yaşıyoruz çok şükür!’ der gibi.”
“Bir tanem!
Son mektubunda:
“Başım sızlıyor
yüreğim sersem!”
diyorsun.
“Seni asarlarsa
seni kaybedersem;”
diyorsun;
“yaşayamam!”
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.”
“O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
– her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!… –
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?”
“Sevgilim yalan söylersem sana
Kopsun ve mahrum kalsın dilim
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından
Sevgilim yalan yazarsam sana
Kurusun ve mahrum kalsın elim
Okşayabilmek saadetinden seni
Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
iki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
Ve göremesinler seni bir daha”
“Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
Ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil…”
NAZIM HİKMET SÖZLERİ
EN GÜZEL NAZIM HİKMET SÖZLERİ
NAZIM HİKMET SÖZLERİ KISA
NAZIM HİKMET AŞK SÖZLERİ
Nazım Hikmet sözleri
Nazım Hikmet aşk sözleri
Nazım Hikmet şiirleri
NAZIM HİKMET RAN KİMDİR?
Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye’den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki 15 Ocak 1902 Selanik’te doğmuştur. 3 Haziran 1963 Moskova’da hayatını kaybetmiştir. Türk şair ve yazardır. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye’de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. 1951 yılında Türkiye’den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edilmiştir. 1963 yılında Moskova’da kalp krizi sonucu öldü. Mezarı halen Moskova’dadır.
Annesi Ayşe Celile Hanım, dilci ve eğitimci de olan Hasan Enver Paşa ile Leyla Hanım’ın kızıdır; piyano çalan, resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır. Hasan Enver Paşa Polonya’dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na göç eden ve Osmanlı vatandaşı olunca Mustafa Celalettin Paşa adını alan Konstantin Borzecki’nin oğludur. Mustafa Celaleddin Paşa, Osmanlı Ordusu’nda subay olarak görev yapmış ve Türk tarihi üzerine önemli bir eser olan Les Turcs anciens et modernes (Eski ve Yeni Türkler) kitabını yazmıştır. Celile Hanım’ın annesi Leyla Hanım ise Alman kökenli Osmanlı generali Mehmet Ali Paşa’nın, yani Ludwig Karl Friedrich Detroit’in kızıdır. Celile Hanım’ın kız kardeşi Münevver Hanım, şair Oktay Rifat’ın annesidir. Oğlu Nâzım tarafından “Alman, Polonyalı, Gürcü, Çerkez ve Fransız kökenli” olarak tarif edilen. Nazım Hikmet’in babası Hikmet Nâzım Bey ile annesi Ayşe Celile Hanım 1901 Şubat ayında evlendiler.
Millî Mücadele dönemi :
Millî Mücadelenin ilk yılını hasta olarak geçiren Nâzım Hikmet, 19 yaşındayken, 1921 Ocak ayında arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Kurtuluş Savaşına katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu’ya geçti. İnebolu’ya vardığında Anadolu halkının, özellikle köylünün çileli yaşayışını yakından gördü. Bu sırada Spartakistlerden Sadık Ahi (Mehmet Eti) adlı bir sosyalistle tanıştı ve ondan yeni fikirler öğrendi. Yedi günlük yaya yolculuk sonrasında Ankara’ya ulaştı. Cepheye gönderilmedi, Tedrisat-ı Taliye Müdürü Kâzım Nâmi’nin (Duru) yardımıyla 14 Haziran 1921’de Bolu Sultanisi kısm-ı iptidai muallimlerine atandı. Burada bir süre öğretmenlik yaptı, çevrenin tutucu olması nedeniyle zorlandı, hatta Milli Mücadeleye karşı padişahı destekleyen kişilerin düşmanlığını kazandı.
Ağustos 1921’de Bolu’dan ayrıldı. Düzce, Akçakoca, Zonguldak ve Trabzon’dan geçerek 30 Eylül’de Batum’a ulaştı. Burada bir süre yaşadı, yolculuğunda kendisine eşlik eden Vâlâ Nureddin’in yanı sıra Batum’da tanıştığı Ahmet Cevat (Emre) ve Şevket Süreyya (Aydemir) ile Temmuz 1922’de Tiflis’ten Moskova’ya gitti.
Moskova dönemi (1922-1928) :
Nâzım Hikmet Temmuz 1922’de Moskova’ya vardığında Ekim Devrimi sonrasında başlamış olan Rus İç Savaşının son ayları yaşanıyordu. Nâzım Türkiye Komünist Partisi üyesi olarak burada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinde felsefe, siyasal bilimler ve iktisat dallarından oluşan Marksizm-Leninizm eğitimi aldı. Moskova’da SSCB’nin ilk yıllarına tanık oldu. Rus avangart şiirini inceledi; Bagritski, Mayakovski, Selvinski, İnber, Panov gibi edebiyatçıların eserlerini tanıdı. Rus fütüristleri ve konstrüktivistlerinden esinlendiği bu dönemde klasik biçimden sıyrılarak yeni bir biçim geliştirmeye başladı. 1923 Ocak ayında Mayerhold Tiyatrosunda düzenlenen Uluslararası Sanat Gösterisinde Yeni Sanat başlıklı şiirini okudu. 1924’te yayınlanan ve Türkiye Komünist Partisinin (TKP) kurucularından Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının 28-29 Ocak 1921’de Trabzon açıklarından boğularak katledilmelerini anlatan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani Moskova’da sahnelendi. Ekim Devriminin lideri Lenin’in 24 Ocak 1924 günü ölmesi üzerine Nâzım, Lenin’in mezarında beş dakika nöbet tuttu. Nâzım Hikmet Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinden mezun olup 1924 Aralık ayında Türkiye Komünist Partisinin ülke içindeki faaliyetlerine katılmak üzere yurda döndü fakat sadece yedi ay kalabildi. Bir yandan babasının çıkardığı Sinema Postası dergisinin teknik işlerine yardım etti, bir yandan da Türkiye Komünist Partisinin legal yayın çalışmalarında görev aldı. Bunlardan Aydınlık dergisine yazılar ve şiirler yazdı, 21 Ocak 1925 tarihinde yayınlanmaya başlayan Orak-Çekiç gazetesine de yazdı, bu gazeteyi sokaklarda sattı. Polis takibine takılması üzerine gizlice İzmir’e gitti.
NAZIM HİKMET ESERLERİ
ŞİİR :
Tiyatro:
Diğer :