2023 seçimlerine yaklaşırken 6’lı ittifakta Cumhurbaşkanlığı adayı için henüz net bir isim belirlenmedi. İttifak içerisindeki rekabeti köşesine …
2023 seçimlerine yaklaşırken 6’lı ittifakta Cumhurbaşkanlığı adayı için henüz net bir isim belirlenmedi. İttifak içerisindeki rekabeti köşesine taşıyan Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Akşener-İmamoğlu ittifakının detaylarını da kaleme aldı.
İşte Mehmet Acet’in bugünkü yazısı:
Temel, Dursun ve Cemal, ıssız bir adada yıllarca ‘çarnaçar’ yaşamak zorunda kalmışlar.
Günlerden bir gün beklenen haberci nihayet çıkagelmiş.
Sihirli lambadan çıkan cin, “Üçünüzün de tek tek isteklerinizi yerine getireceğim. Ama bir şartım var: Herkes sadece bir istekte bulunabilecek” demiş.
Dursun heyecanla öne atılmış, “Beni anneme kavuştur” demiş.
Cin, Dursun’u ışınlayıp annesiyle buluşturmuş.
Arkasından Cemal, “Ben de köyüme gitmek istiyorum” demiş, cin parmağını şıklatıp, onu da bir el hareketiyle köyüne ulaştırmış.
Sıra Temel’e gelmiş.
Temel biraz düşündükten sonra, “Son kararım” diyerek cinden şu istekte bulunmuş:
“Cemal ve Dursun, buraya, adaya geri dönsünler!”
Nasıl ama?
Benim aklıma bu geldi ama muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusu muamma olarak kaldıkça, bu ve buna benzer fıkralar daha fazla revaç bulacaktır.
MUHALEFETİN EN ZAYIF KARNI: BİRLİK İÇİNDE REKABET HALİNDE OLMA DURUMU
HDP destekli 6’lı koalisyonun her bir paydaşı, tek başına hareket etmeleri halinde siyasi hedeflerine ulaşmanın mümkün olmadığının farkında.
Özellikle cumhurbaşkanı adaylığı konusunda birlikte hareket etmek zorundalar ama orada da bir türlü senkronize olamıyorlar, ortak bir isim üzerinde anlaşamıyorlar.
Bu, mecburi birliktelik hali, bir başka deyişle “Birlik içinde rekabet halinde olma durumu”, üzerinde bin kere düşünülüp bir kere sarf edilmiş olan cümleleri daha dikkat çekici hale getiriyor.
Son gelişmeler, siyasi kulislerde cumhurbaşkanı adaylığını kafaya koyup doludizgin hedefe doğru ilerlediği söylenen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘adaya geri çağrıldığına’ işaret ediyor.
Seçimlerde en güçlü müttefiki olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TV100 kanalında katıldığı programda, “Kılıçdaroğlu aday olursa nasıl tavır alırsınız” şeklindeki soruya, “Herkesin aday gösterdiği bir insan reddedilir mi” diye cevap vererek, Kılıçdaroğlu’nu en zayıf yerinden hedef almıştı.
Böyle bir cevabın mefhum-u muhalifinden bakıldığında, “Senin adaylığını 6’lı masada kimse istemiyor” anlamına geleceğini Akşener herkesten çok daha iyi biliyor.
Dolayısıyla bunun önceden hazırlanmış bir cümle olduğu çok belli.
Sonra enteresan bir şey daha oldu, Akşener’in bu açıklamasından hemen sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu FoxTv’de katıldığı programda, dalga geçer gibi “Her CHP’linin cumhurbaşkanı adayı kendi partisinin genel başkanıdır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Benim de adayımdır” dedi.
Muhalefetin ortak adayı olmayı herkesten daha fazla kafaya koyduğu bilinen İmamoğlu’nun böyle bir özgüven noktasına gelmesi, yine aynı bağlamla, yani Kemal Bey’in ‘adaya geri çağrılmasıyla’ ilişkisi olabilir mi?
KİM NEREDE DURUYOR? KİM HANGİ İSİM İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR?
Yazıda ismi geçen üç ismin birbirlerine karşı durdukları yeri anlatmak ve meseleyi biraz daha somutlaştırmak için küçük bir özet yapalım:
1-Kılıçdaroğlu, muhalefet partileri içinde en yüksek oy kapasitesine sahip partinin başında olduğu için, görünürde en önemli karar verici konumunda.
Bu, şu anlama da geliyor:
Eğer kendisi, gerçekten aday olmayı kafaya koymuş ama diğer partilerin desteğini alamamışsa, “Birinci turda herkes kendi adayıyla yarışa katılsın” kozunu devreye sokabilir.
2-Meral Akşener, epeyce uğraşmasına rağmen CHP’yi geçip ikinci parti durumuna gelmeyi başaramayınca, B planını devreye soktu.
Cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçtiğini söyleyip, “Başbakan olmak istiyorum” dedi.
Bu manevra ile hem Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırıp adaylıktan vazgeçmeye zorladı, hem de, ilerisi için yeni işbirliklerine yelken açma imkânı buldu.
İşaretler, Akşener ile İmamoğlu’nun böyle bir işbirliği için anlaştıklarını, birlikte hareket etmek için uzlaşmaya vardıklarını gösteriyor.
Hemen belirtelim, Akşener/İmamoğlu anlaşmasının birinci doğal hedefi, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını taca çıkarmak olacaktır.
3-İmamoğlu ise, kendi adaylığına kendi başına karar verme imkânı olmadığı için, öncelikle CHP yönetimine, eşzamanlı olarak da ittifakın diğer ortaklarına yakın durmak, onların desteğini almak ya da onların istediğini vermek zorunda.
İBB Başkanı’nın, İstanbul Belediyesi’nin güçlü imkânlarını, kendisinin cumhurbaşkanı adaylığına destek verebilecekleri bir vasatın oluşması için başta İYİ Partililer olmak üzere 6’lı ittifakın paydaşlarıyla cömertçe paylaştığı bilinmeyen bir şey değil.
Bir de tabii, yurtdışı bağlantılı çevrelerden gelen destek, İmamoğlu’nun adaylık için eline güçlü bir koz veriyor.
Ama her durumda, Kılıçdaroğlu’nun kendisinin adaylığına net cümlelerle karşı çıkması, İmamoğlu’nun en büyük dezavantajı.
Belli ki, daha köprünün altından çok sular akacak.
Muhalefetin ortak adayı kim olacak sorusu muamma olarak kaldıkça, son dakikaya kadar bu konu, siyaset kulislerinin en fazla merak celbeden konusu olmaya devam edecek.