Liechtenstein Prensi Michael, Türkiye’yi görmezden gelmenin Batı için risk olduğunu söyledi. ABD ve AB’nin Türkiye’yi itibarsızlaştırma faaliyetlerinin geri tepeceğini belirterek, “Türkiye olmadan Avrupa’nın güvenliği tehdit altında” dedi.
Liechtenstein Prensi Michael, “Türkiye’yi görmezden gelmenin riskleri” başlıklı analiz yazısında, Batı’nın Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kendine ait stratejik çıkarları olduğunu kabul etmeyi reddederek çok önemli bir müttefiki yabancılaştırma riski aldığını yazdı.
Prens Michael, Türkiye’nin büyük jeopolitik aktörlerin etki için yarıştığı Doğu Akdeniz, Karadeniz bölgesi ve Kafkaslar’ın merkezinde yer aldığını belirtti.
Türkiye’nin büyük zorluklar ve sorumluluklarla karşı karşıya olduğu bölgede ABD, Avrupa Birliği, NATO ve Rusya’nın stratejik çıkarları olduğundan söz eden Michael, İsrail, Mısır ve Yunanistan’ın tehlikede olduğunu kaydetti.
Bölgedeki jeopolitik gerilimlerin çatışmaya dönüştüğünü vurgulayan Michael, “Lübnan, Libya ve Suriye’de iç çatışmalar şiddetleniyor. Irak’ta düzenli olarak bombalı saldırılar oluyor. Kafkasya’da, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki durum savaşın bitmesine rağmen değişkenliğini koruyor. Gürcistan ile Rusya arasında Güney Osetya ve Abhazya konusunda hâlâ donmuş bir çatışma var. Bu sorunların hepsi birbiriyle bağlantılı ve liste uzayıp gidiyor” dedi.
Ankara’nın çıkarlarını savunmak için belirli bir stratejik özerkliğe ihtiyacı olduğundan bahseden prens, bölgeyi etkileyen asıl çatışmanın Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş olduğu belirterek, “Yıkıcı meseleler Avrupa’nın yakın çevresinde yaşanıyor ve bölgenin sinir merkezi olan Türkiye’nin konumunu ve çıkarlarını anlamayı zorunlu kılıyor” ifadelerini kullandı:
“Doğu Akdeniz’in tartışmasız en güçlü gücü olan Türkiye, Avrupa ile Asya’nın kavşağında yer almakta ve Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı yoluyla Akdeniz’den Karadeniz’e erişimi korumaktadır. Avrupa’yı Orta Doğu, Karadeniz ve Kafkasya’ya bağlar. Dünya Savaşı’ndan sonra iddialı bir Sovyetler Birliği ile karşı karşıya kalan Türkiye NATO’ya katıldı ve bugüne kadar ittifakın en önemli üyelerinden biri olmaya devam ediyor. Türkiye’nin Moskova’nın saygı duyduğu güçlü donanması ve askeri varlığı sayesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ukrayna’nın tahıl sevkiyatlarının Karadeniz’deki Rus ablukasından kurtarılması müzakerelerini başarıyla gerçekleştirdi. Türkiye’nin askeri gücü, Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği desteğin ülkenin Moskova destekli Ermenistan’ı yenmesine izin verdiği son Karabağ savaşında da gösterildi. Gürcistan’ın bütünlüğünün korunması ve Rusya’nın başta Suriye olmak üzere Balkanlar ve Orta Doğu’daki etkisinin sınırlandırılması Ankara için önemlidir. Öte yandan Türkiye, enerji ve ticarete olan bağımlılığı nedeniyle Rusya ile ilişkilerini sürdürmek zorundadır.”
“ABD VE AB, TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARINI HİÇE SAYIYOR”
ABD ve AB, Türkiye’nin çıkarlarını hiçe saydığını söyleyen Liechtenstein Prensi Michael, “Türkiye Orta Doğu’da istikrar sağlama potansiyeline sahiptir ve Orta Asya’da önemli bir rol oynayabilir. Türkiye’nin meşru kaygıları var ve kendini savunarak bölgesel istikrarı koruyarak Batı’ya yardım ediyor. ABD ve AB, Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayıyor ve sürekli olarak uluslararası arenada ülkeyi itibarsızlaştırıyor. Bu geri tepecek” dedi.
Türkiye’nin Suriye’deki operasyonları terörle mücadele açısından mantıklı olduğunu belirten Michael, “Türkiye’nin Kafkasya’daki Rus nüfuzunu kontrol altına alma ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü koruma çabalarının gerekli olduğu kanıtlanmıştır. Ankara’nın yaklaşımı Batı’nınkinden farklı olabilir ama bazen daha etkili olduğu da ortaya çıkıyor” dedi.
Türkiye’nin ulusal çıkarları çerçevesinde hareket ettiğini kaydeden Prens Michael, “NATO üyeleri Türkiye’yi çeşitli konularda eleştirdiler. Bunlardan biri Rus S-400 hava savunma sisteminin satın alınmasıydı. Sorun şu ki, Ankara’nın çıkarlarını savunmak için belirli bir stratejik özerkliğe ihtiyacı var. Tamamen Batı donanımına bağımlı olmak, özellikle de yazılımı kontrol edememek, manevra alanını sınırlayacaktır. Bağımsızlığını korumak için gelişen bir savunma sektörü inşa etti. Türkiye’nin çıkarları Batı tarafından büyük ölçüde göz ardı edildiğinden, Ankara ulusal çıkarları koruyan önlemlere başvurmak zorunda kalıyor. Finlandiya ve İsveç’in PKK’lı teröristlere barınmayı bırakmamaları halinde NATO’ya katılımlarının engellenmesinde de durum böyleydi” değerlendirmesinde bulundu.
ABD ve AB’nin Türkiye’yi itibarsızlaştırma faaliyetlerinin geri tepeceğini dile getiren Michael, “Türkiye, ekonomik faaliyet yoluyla Afrika’da önemli bir nüfuz kazandı. Orta Doğu’yu istikrara kavuşturma potansiyeline sahiptir ve Orta Asya’da önemli bir rol oynayabilir. Batı için hayati önemdedir. Yine de ABD ve AB, Türkiye’nin çıkarlarını görmezden geliyor ve sürekli olarak uluslararası sahnede ülkeyi itibarsızlaştırıyor. Bu geri tepecek. Türkiye olmadan Avrupa’nın güvenliği ve çıkarları sürekli tehdit altında olacaktır. Avrupalılar Ankara’yı anlamak için çaba gösterselerdi, daha güvenli ve istikrarlı bir yakın çevre ile ödüllendirilirlerdi” dedi.