Şirketlerin sundukları hizmetler neredeyse her zaman belirli izinler vermenizi gerektiriyor. Örnek olarak Google Maps’in sunduğu navigasyon …
Şirketlerin sundukları hizmetler neredeyse her zaman belirli izinler vermenizi gerektiriyor. Örnek olarak Google Maps’in sunduğu navigasyon hizmetini kullanmak için o uygulamanın sizin konumunuzu bilmesine izin vermeniz gerekiyor. Buna benzer diğer uygulamalar da amaçları doğrultusunda bizlerden belirli izinler istiyor. Biz de o hizmete hemen erişmek için bunların ne olduğuna bakmadan izin veriyoruz.
Peki detayına bakmadan bu uygulamalara sunduğumuz bilgiler tam olarak hangileri? Aslına baktığımızda gündelik hayatımızın vazgeçilmez uygulamalarında sizleri bir anlığına düşündürebilecek izinler bulunuyor. Şimdi, Clario’nun derlediği infografiğin yardımıyla hangi uygulamanın hangi verimizi elinde tuttuğuna bakalım.
En az veri toplayanlar arasında Google’ın iş odaklı uygulamaları, yani Google Docs, Sheets ve Gmail bulunuyor: İşte topladıkları veriler
Kategorilerin tamamı göz önüne alındığında, bu uygulamalar kişisel verilerin sadece 12,82’sini topluyor.
Pandemiyle birlikte iş ve okul dünyasının vazgeçilmezlerinden olan Zoom, kişisel verilerin yüzde 20,51’ini topluyor:
Son yıllarda adını oldukça geniş kitlelere duyuran Zoom, belirli görsel verileri topluyor. Bu alana yönelik veriler, filtrelerin uygulanacağı zamanlarda iyi performans sunulmasını sağlıyor.
WhatsApp, geçmişte büyük gizlilik endişeleri uyandırarak özellikle ülkemizin bulunduğu alanda çok sayıda kullanıcı kaybetti. Şu an topladığı veriler şu şekilde:
Zoom’da olduğu gibi toplam verilerin yüzde 20,51’ini toplayan WhatsApp için bu sayı, içinizde bir şüphe uyandırmış ya da gözünüze az gelmiş olabilir. Fakat küçükten büyüğe ilerleyen listemizin daha ortalarında bile olmadığımızı belirtelim.
YouTube’da bu kadar veri toplanacağını düşünür müydünüz?
Açıkçası YouTube’un WhatsApp’tan daha çok veri topluyor olması oldukça beklenmedik bir durum. Fakat burada unutulmaması gereken şey, önemli olanın verilerin niceliğinin değil niteliğinin değerli olduğunu bilmek. Son olarak platform, toplam verilerin yüzde 23,08’ini topluyor.
Google Maps, “Ne alaka?” diyeceğiniz verilere erişmek istiyor:
Google Maps’deki görüntü verileri, çevreyi daha isabetli bir şekilde tanımak için isteniyor. Diğer izinler ise hizmetin ana amacına hizmet ediyor gibi görünüyor. Maps’in topladığı veriler, toplamın yüzde 23,08’i.
Dizi veya film izleyip çıktığımız Netflix nasıl şimdiye kadar saydıklarımızdan daha çok veri topluyor olabilir?
Toplam verilerin yüzde 25,64’ünü toplayan Netflix, bu bilgilerin bir kısmını üye olma adımında kullanıcılardan istemek durumunda kalıyor. Diğerlerinin ise kullanıcıya özel içerik önermek gibi alanlarda kullanıldığını düşünmek zor değil.
Twitter, tahmin edebileceğimiz üzere Netflix’den daha fazla veri topluyor. Fakat bu konuda ana rakibi Facebook’un yanından bile geçemiyor:
Bu kadar sayıda madde görünce Twitter’ın çok ciddi boyutta veri depoladığını düşünebilirsiniz. Verilerin niteliğine göre bu kısmen doğru olsa da bu maddeler, toplam verilerin yüzde 33,33’ünü kapsıyor.
Kim tahmin ederdi? Spotify, Twitter’dan çok veri topluyor:
Toplam verilerin yüzde 35,90’ını toplayan Spotify, bu verileri çoğunlukla ilgi alanlarına göre yeni şarkılar önermek için kullanıyor. Bunun dışında uygulamanın her yıl olmak üzere her bir kullanıcıya, dinlediklerinin özetini sunduğunu da biliyoruz.
TikTok’un toplamak istediği verilerin hem niteliği hem de niceliği diğerlerine göre daha üst seviyede:
Toplam verinin yüzde 46,15’ine erişen TikTok, özellikle nesneleri, sesleri ve insanları tanımak için istediği izinlerle endişelere sebep oluyordu. Fakat unutmayalım ki uygulamanın kamera merkezinde sunduğu hizmetini devam ettirebilmesi için bu kısımlara erişmesi gerekiyor.
“Sadece ulaşım için kullandığımız Uber bizden hangi bilgileri alabilir ki?”
Uber’in erişim izni istediği veriler, toplamın yüzde 56,41’ini oluşturuyor. Daha önce istediği bu izinler sebebiyle eleştirilerin hedefi olan şirket, bu izinlerin uygulamanın en verimli hâlinde çalışması için gerekli olduğunu söylemişti.
Tinder’a geldiğimizde evcil hayvanımızın olup olmadığını bile belirtmemiz gerekiyor:
Tinder, kendisine sunulan verilerle kullanıcıları eşleştiren bir platform. Bu sebeple ne kadar çok veri elinde bulunursa o kadar isabetli eşleştirmeler yapabilir. Yine de tüm verilerin yüzde 61,54’ünü toplamak istemesi bir anlığına da olsa düşündürmüyor değil.
E neyimiz kaldı? Instagram’ın topladığı veriler tüm verilerin yüzde 69,23’ü ediyor:
Popüler sosyal medya platformu Instagram, tüm bilgilerin neredeyse yüzde 70’ini toplamak istiyor. Uygulamada hikâye kısmında ayrı, ana akış kısmında ayrı, keşfet bölümünde apayrı yöne giden işlemler olduğu için bu kadar çok iznin mantığını o yönde arayabiliriz.
Eksik varsa biz tamamlarız artık, ya da o bizi tamamlar: Facebook, kişisel verilerin neredeyse yüzde 80’ini istiyor
Facebook, her fonksiyonunu yerine getirmek için kişisel verilerin tümünün yüzde 79,49’unu bilmek istiyor. Bu noktada dışarıda kalanlar ise kullanıcının boyu, kilosu, annesinin kızlık soyadı, banka bilgileri, maaşı, doğduğu ülke, alerjileri ve yaşam tarzı bilgileri.