Ermenistan’ın provokatif girişimlerinin altında yatan nedenlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, ‘Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte …
Ermenistan’ın provokatif girişimlerinin altında yatan nedenlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, ‘Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın karşı karşıya olduğu başta yaptırımlar olmak üzere küresel gelişmelerin de Güney Kafkasya’daki gelişmeleri tetiklediğini söylemek mümkün. Nitekim 2 bin Rus barış gücü askerinin görev yaptığı bir bölgenin dışında böyle bir provokasyonun gerçekleşmesi, Rusya’nın Güney Kafkasya üzerinden Avrupa ve ABD’ye vermek istediği bir mesaj olarak da yorumlanabilir’ ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yeniden başlayan çatışmaları nedenleri ve sonuçları ile AA Analiz için kaleme aldı.
***
2020 yılında Güney Kafkasya’da başlayan ve 44 günlük Karabağ zaferiyle sonuçlanan çatışmaların ardından tam da bölgede barışın tesis edilmeye çalışıldığı bir dönemde Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde gerilim yeniden tırmanmaya başladı.
İki ülke ilişkilerinde varılan mutabakatla normalleşme sürecine girildiği bir dönemde, 12 Eylül’de sınır noktalarında başlayan çatışmalarla birlikte bölgede tansiyon iyice yükseldi. İki ülkenin ciddi kayıplar verdiği çatışmalarla ilgili uluslararası kamuoyu itidal çağrısında bulunurken, Ermenistan yönetimi ise başkentte Güvenlik Konseyi’ni topladı.
ÇATIŞMALAR NASIL BAŞLADI?
Çatışmalar 12 Eylül gece geç saatlerde başladı ve 13 Eylül sabahı şiddetlendi. Azerbaycan, çatışmaların Ermenistan ordusunun Daşkesen, Kelbecer, Laçın ve Zengilan istikametindeki provokasyon girişimleriyle başladığını ifade etti. Azerbaycan ordusu, askeri mevzilerindeki alanlara ve yollara Ermenistan askerleri tarafından mayınlar döşendiği için provokasyon girişimlerine karşı birtakım önlemler aldığını dile getirdi. Alınan bu önlemlerin daha ziyade lokal ve askeri hedeflere yönelik olduğunu belirten Azerbaycan yönetimi, Ermenistan tarafının ifade ettiği gibi sivillerin ve altyapıların hedef alınmadığını ileri sürdü.
Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde tam da bölgesel barış ve istikrar, ilişkilerin normalleşmesi, ulaşım ve altyapı projelerinin konuşulmaya başlandığı bir dönemde sınırda başlayan çatışmalar hem bölgede hem de uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu. Yine çatışmaların böyle bir döneme denk gelmesi tüm kesimlerde yeniden başa dönüldüğü kaygılarına da neden oldu.
Çatışmaların devam ettiği günlerde Ermenistan’da yönetim Ermenistan Güvenlik Konseyi’ni toplayarak Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne (CSTO) ve Birleşmiş Milletler’e (BM) Ermenistan topraklarına yönelik saldırı yapıldığına dair resmi başvuru kararı aldı.
ÇATIŞMANIN YENİDEN BAŞLAMA NEDENLERİ
Azerbaycan tarafı çatışmaların yeniden başlama nedeninin Ermenistan askerlerinin sınıra mayın döşemelerinin engellenmesi nedeniyle patlak verdiğini ileri sürerken, Ermenistan tarafı ise ilk saldırının Azerbaycan tarafından yapıldığını iddia ediyor.
Azerbaycan kamuoyunda Ermenistan tarafının varılan mutabakatın gereklerini yeterince yerine getirmemesinin de yaşanan çatışmalarda önemli bir payı olduğuna işaret ediliyor. Ancak özellikle Ermenistan’ın gerek Türkiye gerekse de Azerbaycan’la ilişkilerde yeni bir sayfanın açıldığı bir dönemde böyle bir provokasyonla yeniden gündeme gelmesi, Erivan’da halen Karabağ Klanının etkili olduğunu da düşündürüyor.
Çatışmanın altında yatan nedenler arasında Zengezur koridorunun açılmasına dair oluşan beklentilerin ve fikir ayrılıklarının yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte uluslararası alanda yaşanan gelişmelerin de önemli bir payı bulunuyor. Ayrıca halen 10 Kasım 2020 mutabakatının gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesinin de önemli bir etkisi var.
NE YÖNE DOĞRU EVRİLİR?
Güney Kafkasya’da barış ve huzurun öncelendiği bir dönemde bu tür çatışmaların yeniden başlaması toplumda barış, huzur ve istikrara olan inancı da zedeleyecektir. Özellikle 44 günlük Karabağ zaferinin ardından Paşinyan’ın Ermenistan’da yeniden göreve gelmesi aslında Ermeni toplumunun da savaş ve çatışmalardan bıktığının en önemli göstergesiydi. Bu nedenle Paşinyan dönemi Ermeni toplumu açısından bir fırsat olarak da değerlendiriliyordu. Ancak 44 günlük Karabağ Savaşı’nın ardından iki ülke arasında yeniden böylesine büyük bir çatışmanın yaşanması kamuoyundaki barış ve istikrara dair tüm beklentileri de alt üst etti.
Çatışmaların devam etmesi halinde başta Azerbaycan ve Ermenistan olmak üzere bölgesel barış ve huzur sürecinin tüm taraflarının bu gelişmelerden olumsuz etkileneceğini söylemek mümkün. Zira varılan mutabakatın ardından Güney Kafkasya’da başlayan normalleşme süreci sadece iki ülke ilişkileri açısından değil bölge ülkeleri açısından da büyük önem taşıyordu. Bu nedenle bu sürecin akamete uğramasının bölgesel ve küresel çapta da etkileri olacaktır. Tarafların karşılıklı olarak birbirlerini provakasyonla suçladığı bu sürecin daha fazla kayıp verilmeden bir an önce sona erdirilmesi herkesin yararına olacaktır. Nitekim çatışmaların devam etmesi halinde taraflar arasında imzalanan 10 Kasım 2020 mutabakatının geçerliliğinin de sorgulanma ihtimali bulunuyor.
DÜNYADAN GELEN TEPKİLER
Yaşanan çatışmalar uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu. Konuyla ilgili olarak İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani “Sınırlarda bir değişikliği kabul etmiyoruz” açıklamalarında bulunarak İran’ın iki ülkenin toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu, mevcut sorunların uluslararası hukuka uygun ve barışçıl yollarla çözümünden yana olduklarını beyan etti.
Sınırda yaşananlarla ilgili olarak Ermenistan yönetimi; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile de bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Fransa konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) taşıyacağını dile getirirken, ABD ise çatışmaların bir an önce sonlandırılması ve iki ülke arasındaki sorunların barışçıl yollarla çözülmesi çağrısında bulundu.
Öte yandan, Ermenistan yönetimi bu görüşmelerde Azerbaycan’ı Ermenistan topraklarına saldırmakla suçlayarak ilgili ülkelerde kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, iki ülke sınırındaki çatışmaları yerinde incelemek ve bir rapor hazırlamak üzere Ermenistan’a bir heyet gönderme kararı aldı.
Türkiye ise 44 günlük Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan’a vermiş olduğu desteği bu süreçte de net bir biçimde ortaya koydu. Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov, mevkidaşı Savunma Bakanı Hulusi Akar ile, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ise Mevlüt Çavuşoğlu ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Çatışmalarla ilgili olarak Çavuşoğlu Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Ermenistan artık tahrikleri bırakmalı. Azerbaycan’la vardıkları uzlaşı çerçevesinde barış müzakerelerine ve iş birliğine odaklanmalı” ifadelerini kullanarak her iki ülkenin barış ve istikrara odaklanması gerektiğine işaret etti ve bölgesel barışın herkesin yararına olacağının altını çizdi.
NE AMAÇLANIYOR?
Provokatif girişimlerin altında yatan nedenler arasında, Ermenistan’ın işgalden kurtarılan bölgelerde Azerbaycan’ın yürüttüğü imar ve altyapı çalışmalarını engelleme çabasının önemli bir payı olmakla birlikte küresel çaptaki gelişmelerin de bölgesel gelişmeleri tetiklediği unutulmamalı. Bu nedenle çatışmaların sadece bölgesel barış ve huzur değil küresel çapta da yansımaları olacaktır. Nitekim tam da 15-16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkant şehrinde gerçekleşecek olan Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi öncesinde böylesi bir çatışmanın yaşanması kamuoyunda Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği’nin dikkatini farklı bir yöne çevirme çabası olarak yorumlanıyor.
Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın karşı karşıya olduğu başta yaptırımlar olmak üzere küresel gelişmelerin de Güney Kafkasya’daki gelişmeleri tetiklediğini söylemek mümkün. Nitekim 2 bin Rus barış gücü askerinin görev yaptığı bir bölgenin dışında böyle bir provokasyonun gerçekleşmesi, Rusya’nın Güney Kafkasya üzerinden Avrupa ve ABD’ye vermek istediği bir mesaj olarak da yorumlanabilir. Bir diğer ihtimal ise bölgede barışın tamamen sağlanması halinde, buradaki Rus barış gücü askerlerine ihtiyaç duyulmayacağı ve dolayısıyla bölgedeki gücü ve etkisi zayıflayacak bir Rusya’nın bu tür çatışmalarla elini güçlendirecek olmasıdır. Özellikle kısa bir süre önce ABD’nin Karabağ için açıkladığı 2 milyon dolarlık yardım paketi ile Ermenistan ve Azerbaycan liderlerinin AB temsilcileri ile yaptıkları ziyaretin hemen ardından böyle bir çatışmanın yaşanması da bu ihtimali güçlendiriyor.
Sonuç olarak iki ülke arasında yeniden alevlenen çatışmaların doğrudan Rus barış gücü askerlerinin bulunduğu bir noktadan ziyade iki ülke sınırlarında yaşanmış olması pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Başta işgalden kurtarılan bölgelerdeki mayınların temizlenmesi için ilgili haritaların Azerbaycan’a verilmesi sürecinde yaşanan sorunlar olmak üzere bölgede halen çözüme kavuşturulamamış pek çok husus bulunuyor. Örneğin, Ermenistan’ın Azerbaycan’ın elindeki Ermeni askerlere karşılık verdiği mayın haritalarının çok küçük bir kısmının doğru çıkması, Zengezur koridorunun açılması konusunda Erivan’ın takındığı uzlaşmaz tutum ve daha pek çok çözülemeyen sorunun da bu noktaya gelinmesinde payı olduğu unutulmamalı.
Bu nedenle 10 Kasım 2020’de varılan mutabakatın gerekleri bir an önce yerine getirilmelidir. Bu konuda uluslararası kamuoyu da üzerine düşeni yapmalı, taraflara sadece itidal çağrısında bulunarak değil gerekli zamanlarda gerekli adımları atarak bölgede barış ve huzurun tesisine önayak olmalıdır.