2004 yılında James Surowiecki tarafından yazılan bir kitap, ismi ve önermeleriyle büyük dikkat çekmişti. The Wisdom of the Crowds (Kalabalıkların …
2004 yılında James Surowiecki tarafından yazılan bir kitap, ismi ve önermeleriyle büyük dikkat çekmişti. The Wisdom of the Crowds (Kalabalıkların Bilgeliği) adlı bu kitap büyük popülerlik elde etmeyi de başarmıştı. Peki neydi bu kalabalıkların bilgeliği?
Küçük bir uzman görüşü almak yerine birbirinden bağımsız kalabalıklardan görüş almak, küçük bir uzman grubunun verdiği fikirden daha sağlıklı olabilir. Böylece belli bir uzman grubunun tahmini yerine gerçeğe daha yakın bir sonuç elde etmek mümkün olacaktır. En azından kalabalıkların bilgeliği bunu savunur. Gelin bunu örneklendirelim:
Bir dananın ağırlığını 1 kg yaklaşık olarak tahmin edebilir misiniz?
Yakın zamanda İslam alemi için önemli günler arasında yer alan Kurban Bayramı‘nı kutladık. Ben tek başıma kurban pazarında bir ineğin başına gidip “Bu hayvandan 300 kilo et çıkar” diyebilirim ancak hayvanın kilosunu falan kestirmem pek olası değildir, zira anladığım bir konu değildir. İşi hayvancılık olan birine sorarsanız da size işte hayvanın yaklaşık göğüs çevresinden bakarak ineğin kilosunu tahmin edip genelgeçer kural olduğu üzere bu kilonun %60’ını söyler. (Galiba biraz anlıyormuşum, ben de emin olamadım şimdi.) Diyelim ki birkaç uzmanımız var ama bu uzmanlar hayvanların tuz yedirilip şişmanlatıldığını ve buna rağmen bu seneki hayvanların pek de et tutmadığını düşünüyorlar. Bu grubun vereceği rakamlar ise daha düşük olabilir. İneğin başında durup herkesten fikrini alırsak, elde edeceğimiz aritmetik ortalama ise gerçeğe çok yakın olabilir.
Aslında bununla ilgili olarak çok verilen bir örnek de var. Francis Galton, İngiltere’de Plymouth’ta bir çiftçi festivalinde bir yarışmaya denk gelir. Yarışmada sahneye çıkarılan öküzden kaç kilo kemiksiz et çıkacağı sorulur. En yakın tahminde bulunan çiftçiye de bir büyük ödül verilecektir. Yaklaşık 800 çiftçi teker teker tahminlerini bir kağıda yazar.
Öküz kesildiğinde çıkan kemiksiz et ağırlığı, tahminlerin aritmetik ortalamasına oldukça yakındır. Her çiftçinin tahminin eşit ağırlıkta olduğu bu yöntemde sonuç, olasılık dağılımında %1 yakınlıktadır. İstatistik bilenler bu tahminin oldukça başarılı olduğunu kabul edecektir. Galton da bu durumu sıradan çiftçilerin ortak aklının, uzman birinin bireysel aklından daha üstün olduğu şeklinde açıklamıştır.
Peki kalabalıklar her zaman haklı mıdır?
Kalabalıklar bir büyükbaş hayvandan çıkabilecek et miktarını doğru tahmin etmiş olabilir ancak kalabalıklar her zaman haklı olmayabilir. Kitabın yazarı Surowiecki, kalabalıkların bilgeliğinin aktif olması için belli koşulların sağlanması gerektiğine inanıyor. Bunların en başında da çeşitlilik geliyor. Yani hepsi aynı görüşte olan insanlara bir soru sorulduğunda kalabalıkların bilgeliği pek işe yaramıyor.
İkinci bir nokta ise merkeziyetçi bir yapının bulunup bulunmadığı kolektif aklın doğru sonuçlara ulaşabilmesi konusunda etkili oluyor. Meşhur Columbia uzay mekiği kazasında mühendislerin ortak aklı üst kademe tarafından ciddiye alınmadığı için zamanında önlem alınamadı.
Üçüncü etmen ise kişilerin karar verirken bağımsız olması. Demokrasinin temelinde herkesin bağımsız karar verebilmesi gerekir ancak Honduras, muz üretimine ve muz piyasasındaki devlere o kadar bağımlı hale gelmişti ki insanlar bu devlerin isteklerine uygun oy vermek zorunda kalıyordu. Zaten Muz Cumhuriyeti lafı da bu ülke için söylenmiştir.
Dördüncü ve son karar da elbette bir karar verme mekanizmasının olmasıdır. Kalabalığa fikri sorulmadan kalabalığın bilgeliğinden yararlanmanın tek yolu, insanların zihninden geçen fikirleri teker teker duyabilmektir. Bu da ancak X-Men filmlerinde olan bir şey tabii ki. Yine de bu tür tahmin konularında kalabalıkların genel görüşünü almak, isabetli bir sonuç alma şansı veriyor.
Sosyal medyada ise kalabalıkların bilgeliğini pek göremiyoruz
Şimdi yukarıda dedik ki insanların bağımsız tahminleri bir araya getirilip herkesin eşit ağırlığa sahip olduğu bir ortamda çalışma yaptığımızda kalabalıklar çok doğru tahminler yapıyor.. Sonrasında da bunun şartlarını ekledik. Peki bu şartlar olmazsa ne oluyor? Bu sorunun yanıtını almak için yapmamız gereken şey aslında çok basit: sosyal medyaya bakmak.
Sosyal medyada bazı içerikleri görünce “Ne oluyor yahu, bu niye popüler oldu?” diyor musunuz? Bunun nedeni algoritmaların kalabalıkların bilgeliği üzerinden hareket etmesi. Diyelim ki gittiniz bir sosyal medya platformunda hamburger ile ilgili içerikleri takip etmeye başladınız, sonrasında da algoritma size hamburger içerikleri göstermeye başladı. Buraya kadar her şey normal.
Sonra popüler bir hamburger üreticisi çıktı ve hamburger gibi gözüken ama hamburger olmayan şeyleri şaka olarak yedirme challenge diye bir şey uydurdu. İşte süngerden ekmek yaptı, plastikten peynir, et diye lastik parçası koydu vs. Bir anda bu saçma sapan challange sırf o hamburgerci meşhur diye popüler hale geldi. Siz de sırf zamanında hamburger beğendiniz diye bu içeriğe maruz kalıyorsunuz. Sırf ilk paylaşımı yapan kişi popüler ve etkileşim aldı diye insanlar bu içeriği daha çok beğenmeye ve kendileri de yapmaya başlıyor.
Daha kötüsü insanlar olarak çevremizdekilerin davranışlarını taklit etmeye meyilliyiz. Bunun çeşitli sosyal ve psikolojik nedenleri var ama bir eğilimimiz olduğu su götürmez bir gerçek. Özellikle küçük gruplarda yapılan etkileşimler verinin değerlendirilmesinde bir hataya neden oluyor. Bu hata nedeniyle değersiz bir içerik algoritmanın gözünde değerli hale geliyor ve sürekli paylaşılıyor, öne çıkarılıyor.
Daha gerçekçi örnekler de verelim
Hadi hamburger örneği biraz absürt kaldı diyelim, aslında bu sorunları çok sık görüyoruz. Asılsız bir haber yapıldığı zaman insanlar bir anda bunu paylaşmaya başlıyor çünkü kendi görüşlerine ya da kabul görmek istedikleri sosyal çevreye uygun paylaşımlar olabiliyor. Hiçbir şey olmasa sırf bir şeylerin popüler olmasından dolayı insanlar bir şeyleri doğru kabul edebiliyor. Facebook’a yöneltilen seçimleri manipüle etme iddialarını hatırlayın. O dönemde Facebook, aynı görüşteki insanları bir yankı çemberine alıp sürekli tek bir görüşü empoze etmekle suçlanmıştı.
Yani kalabalıkların bilgeliği, insanların birbirlerinin fikirlerini görüp etkileşebildiği noktada zayıf kalıyor, hatta bilgelikten çok ahmaklığa dönüşebiliyor. Sonuçta inek kilosu tahmin etmek, akıl hocanız olarak gördüğünüz birinin herhangi bir konudaki yorumunu değerlendirmekle aynı anlama gelmiyor. Zaten teknoloji platformları da bu manipülasyonları engellemenin yollarını arıyor.