Hamileliğinin birinci ayında farklı yumurtasında yeniden döllenme olduğu için ikinci kez hamile kalan İzmirli Sevinç Çelik, Poyraz ve Ayaz adını …
Hamileliğinin birinci ayında farklı yumurtasında yeniden döllenme olduğu için ikinci kez hamile kalan İzmirli Sevinç Çelik, Poyraz ve Ayaz adını verdikleri “süperfetasyon” bebekleriyle dünya tarihine adını yazdırdı.
İzmir Urla’da yaşayan Ender ve Sevinç Çelik çifti, 2017 yılında ikinci bebeklerini kucağına almak için heyecanla beklerken hayatının şokunu yaşadı. Kontrol sırasında annenin farklı bir yumurtasında yeniden döllenme olduğu ve ikinci kez hamileliğin başladığı öğrenildi.
DÜNYADA SADECE 12 KİŞİNİN BAŞINA GELDİ
Şaşkına dönen çift durumu anlamakta zorluk çekerken bu hamilelik sürecinin “süperfetasyon” olarak adlandırıldığını ve dünyadaki 12. vaka olduklarını öğrendiler. Yaşadığı süreç hakkında konuşan Sevinç Çelik, “Bir aylık hamileyken tekrar hamile kaldığımı öğrendim. Süperfetasyon tanısı konuldu. Bu vakanın dünyada sadece 11 kişinin başına geldiğini, bizim ise 12. vaka olduğumuzu öğrendik. O dönem çok şaşırdık, korktuk. 1 yaşlarında bir kızım daha vardı. İkiz gebelik gibiydi ama aslında ikiz gebelik değildi. Ailemizde de hiç ikiz gebelik durumu yoktu.” şeklinde konuştu.
Hem heyecanlı hem de ürkütücü bir süreçten geçtiklerini söyleyen anne Çelik, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Tahmin etmediğimiz bir şeydi. Dolayısıyla hem heyecanlı hem de ürkütücü bir süreçti. Poyraz ve Ayaz ekim ayında 5 yaşında olacak. Ben ilk Poyraz’a hamile kalmıştım. Bir ay sonra da Ayaz’a hamile kaldım. Ancak ikisi de aynı gün doğdu. Kucağıma ilk kez Poyraz’ı getirmişlerdi. Ayaz’ın getirilmediğini gördüğümde korkmuştum. Ayaz 1 kilo 500 gram doğmuştu ve 20 gün kuvözde kaldı. Şu an Ayaz’ın gelişimi Poyraz’a göre daha geride. Şu anda onun gelişimini takip ediyoruz.”
“ONLAR BENİM İLHAM KAYNAĞIM OLDU”
Çocuklarından ilham alarak felsefi ögeler içeren bilim kurgu ve fantastik kitaplar yazmaya başlayan Sevinç Çelik, “Çok fazla kitap okuyan bir insanım. Özellikle dünya klasiklerini okumayı çok seviyorum. Çocuklar henüz birkaç aylıkken yazmaya karar verdim. Onlar benim ilham kaynağım oldu. Kitaplarımı da bilim kurgu ve fantastik türünde yazıyorum. Aynı zamanda felsefi ögeler de içeriyor. Yaşadığımız olayın fantastik olduğunu düşünüyorum. Belki de yaşadığımız bu fantastik durum nedeniyle bu tür kitaplar yazmaya başladım. Dijital bir platformda telif haklarını verdiğim iki kitabım var. İki kitabı da yazma aşamasındayım. Kırmızı Mühür isimli kitabımı dijital ortamda yayınlamayı düşünmüyorum. Bir yayınevi ile anlaşarak kitabımın basımını gerçekleştirmek istiyorum. Çocuklarımı yetiştirirken onların ‘en iyi’, ‘en çok’ olmaları gerektiğini düşünürdüm ancak geçen süre zarfında çocukların ‘en’ ve ‘çok’ olmak, mükemmel olmak zorunda olmadıklarını özümsedim. Kitaplarımı bastırabilmek ve çocuklarıma güzel anılar aktarmak istiyorum.” diye sözlerini tamamladı.