Önce Kovid-19 salgını sebebiyle ülkelerin karşılıksız basıp dağıttığı paralar, diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu enerji ve gıda …
Önce Kovid-19 salgını sebebiyle ülkelerin karşılıksız basıp dağıttığı paralar, diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu enerji ve gıda kriziyle kontrolden çıkan enflasyon, ülkeleri çaresiz bıraktı. Hızlı yükselen enflasyonu faiz artışı ile durdurmaya çalışan ABD ve Avrupa, bu silahın tek başına yeterli olmayacağını andıladı ve şimdi atılacak adımlarda yeni strateji çerçevesi çizmeye çalışıyor. ABD’de enflasyonu durdurmak için faiz artışını yöntem olarak kabul eden FED, son toplantısında 75 puan artışa gitmişti. Bu faiz artışının yüzde 9,1 ile rekor kıran, ardından yüzde 8,6’ya düşen enflasyonu hızla aşağı çekmesi bekleniyordu. Gerilemesi ve yüzde 8,1 gelmesi beklenen enflasyon yüzde 8,3’te kaldı.
FAİZ BEKLENTİLERİ NELER?
Bu sene yaklaşık 90 Merkez Bankası faiz artırımına gitti. Bunların en az yarısı tek seferde en az 75 baz puanlık artışlar gerçekleştirdi. Dünyaca ünlü yatırımcıların yüksek enflasyonla savaşta tek çarenin yüksek faiz olmadığını açıklamasına rağmen aynı politikayı sürdüren dünya merkez bankalarının başladığı bu trendde, resesyon tehlikesine karşılık 1980’den bu yana gerçekleşen en yüksek faiz artışlarına imza atması öngörülüyor. İngiltere, 75 baz puan artışa hazırlanırken, sürpriz şekilde beklentinin altında gelen enflasyon ekonomi yönetimlerinin elini güçlendirdi, 50 baz puanla yetinmeleri bekleniyor. FED’in yarınki toplantısında 75 baz puanlık faiz artışı “yüksek beklenti” olarak dillendirilirken, tahminler bozuldu ve 100 baz puan da ihtimaller arasında yer almaya başladı. Tesla’nın sahibi Elon Musk da ezber bozan bir açıklama yaparak, FED’in 25 baz puanlık indirime gitmesi gerektiğini söyledi. Musk, FED’in büyük bir faiz artırımına gitmesinin deflasyona yol açabileceği konusunda uyarıyor. Ayrıca bu hafta Endonezya, Norveç, Filipinler, İsveç ve İsviçre’nin de faiz artırması bekleniyor.
“AYNI ŞEYİ YAPMAK TEHLİKELİ, KÜRESEL RESESYON RİSKİ YÜKSEK”
Türkiye, Çin ve Rusya ile birlikte, enflasyonla mücadelede faiz indirimi yöntemiyle politika izleyen ender ülkeler arasında yer alıyor.
IMF’nin eski başekonomistlerinden Maurice Obstfeld, dünyanın neredeyse tüm merkez bankalarının aynı yönde hareket ettiğini, bunun da tehlikeyi artırdığına işaret ediyor. Bu tek yönlü hareketin 1980’den bu yana yüzde 3,4 büyüme kaydeden küresel ekonominin, hem yanlış politikalar hem de Kovid-19 etkisi ve Ukrayna-Rusya savaşı sebebiyle ancak yüzde 1 büyüyebileceği tahminini dillendirdi.
Eski FED yöneticisi Kevin Warsh ise; yaşananları ve uygulanan politikaları eleştirirken, “Küresel resesyon için gereken her şeye sahibiz” yorumunu yaptı.
“İKİ RİSKTEN BİRİNİ TERCİH EDECEKLER”
Küresel piyasalar FED ve İngiltere’nin faiz kararlarına odaklanırken, hem ABD hem de Avrupa’da son yılların en büyük resesyon korkusu yaşanıyor. Yapılan bir anket Euro Bölgesi için son 12 ayda peş peşe daralma riski yaşanma ihtimalinin yüzde 80 olduğunu gösterdi. Bir öncesi ankette bu oran yüzde 60 seviyesindeydi. Bu daralma beklendiği seviyede olursa, enerji krizi, artan fiyatlar, düşen talep ve gerileyen ekonomik faaliyetler sebebiyle istihdamda da gerileme olması muhtemel görünüyor. Topluluğun en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan Almanya’da enerji sıkıntısı sebebiyle daralmanın başlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Almanya Merkez Bankası enerji krizi sebebiyle ülkede enflasyonun gelecek aylarda çift hanelere ulaşabileceği uyarısını yaptı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın faiz artışı kararlılığına karşılık “zaman daraldı” diyor.