enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
32,2873
EURO
35,0438
ALTIN
2.473,64
BIST
10.509,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
23°C
İstanbul
23°C
Açık
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C

‘Hizbullah olmasaydı İsrail’le anlaşma olmazdı, Lübnan daha azına razı olmak zorunda kalırdı’

Ortadoğu’nun hala savaşta olan iki ülkesi İsrail ile yıllardır büyük enerji krizi yaşayan Lübnan arasında dikkat çekici bir zamanlamayla deniz …

‘Hizbullah olmasaydı İsrail’le anlaşma olmazdı, Lübnan daha azına razı olmak zorunda kalırdı’
21.10.2022
89
A+
A-

Ortadoğu’nun hala savaşta olan iki ülkesi İsrail ile yıllardır büyük enerji krizi yaşayan Lübnan arasında dikkat çekici bir zamanlamayla deniz sınırlarının çizilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. İki taraf da son olarak Joe Biden yönetiminin temsilcisi Amos Hochstein’ın arabuluculuğunda uzun süren müzakerelerin ardından anlaşmanın karşılıklı talepleri karşıladığında hemfikir.

İsrail Başbakanı Yair Lapid, anlaşmanın İsrail’in güvenliğini güçlendirirken, ekonomiye milyarlarca dolar enjekte edecek tarihi bir başarı’ olduğunu söylerken, Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun da anlaşmanın kendileri için tatmin edici olduğu ve ulusun doğal zenginlikleri üzerinde haklarını koruduğunu belirtti.

Anlaşmaya göre Kana doğalgaz sahası Lübnan’da kalırken, Kariş İsrail’in olacak. İsrail’in Kana’daki payı Fransız petrol şirketi Total aracılığıyla sağlanacak. İsrail ABD’den yazılı güvenlik garantileri de alıyor. Lübnan tarafı İsrail ile bir ortaklığa girişmeyecek, kara sınırları ise anlaşmaya dahil olmayacak. Geçen yaz müzakereler tıkandığında ulusun haklarının korunması için savaşı göze aldığını ilan etmiş olan Hizbullah hareketinin lideri Hasan Nasrallah da Lübnan hükümetinin kararının yanında olduklarını belirterek, “Bizim için önemli olan petrol ve gazın çıkarılmasıdır” dedi.

Lübnan ile İsrail arasında deniz sınırı anlaşması, Biden yönetiminin rolü ve Hizbullah etkisini araştırmacı yazar Emir Aşnas ile konuştuk.

‘Anlaşma Lübnan’ın ihtiyaçlarına değil, AB’nin enerji krizine yönelik’

Emir Aşnas’a göre, İsrail ile Lübnan arasında görüşmelerde kimin taviz verdiği kadar anlaşmanın kendisi de önemli. Görüşmelerin 12 yıldır sürdüğünü, bu süreçte İsrail’in belli sahalarda doğalgaz çıkarmasına karşılık ABD’nin Lübnan tarafının çıkarmasını petrol şirketleri aracılığıyla engellediğini beliren Aşnas, varılan anlaşmanın Lübnan’ın ihtiyaçlarına değil AB’nin enerji krizine yönelik olduğunun altını çizdi:

“Aslında her anlaşma geri adımdır, her iki taraftan birinin taviz vermesi ancak savaşla mümkün olabilir. Savaş yoksa her halükarda taraflari taviz veriyordur, dolayısıyla bu anlaşma için de bu geçerli. Anlaşmada kimin taviz verdiği de önemli ama anlaşmanın kendisi de önemli. Belki tarihinden bahsederken anlaşmanın neden önemli olduğunu ve kimin taviz vermesinin daha önemli olduğunu anlarız. Bu müzakereler 12 yıldır devam ediyor. Son dönemde olduğu gibi daha önceki arabulucular bu kadar çalışmamıştı. Lübnan şu ana kadar herhangi bir kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde petrol ya da doğalgaz çıkartmış, bulmuş da değil. Buna karşın İsrail’in birçok alanı var, gaz çıkarttı. Lübnan neden çıkartamıyordu? Bu sadece güneyinde İsrail ile olan deniz sınırları ihtilafından kaynaklanmıyordu. Bu müzakereler sürerken birkaç yıldır Lübnan sahalarında arama yapan konsorsiyum başta Total olmak üzere Amerika tarafından reddedildi ve arama faaliyetleri durduruldu.

Lübnan’da bugüne kadar dolayısıyla gaz veya petrol üretimi söz konusu olmadı ama İsrail tarafında var. Bu 11 yıl böyle geçti, İsrail çalıştı, sattı, çıkarıp kendi ihtiyaçları için kullandı. Lübnan daha olup olmadığını bile bilmiyor. Bu anlaşmanın imzalanmasında sadece aslında sadece Lübnan’ın ihtiyacı belirleyici olmadı. Avrupa başta olmak üzere içinde olduğu enerji sıkıntısı da önemli rol oynadı. Aslında bugüne kadarki tartışmalarda ve Amerika’nın yaptığı arabuluculukta Lübnan’a küçük bir alan verilmişti. İsrail de Lübnan da 2011 yılında İsrail kendi kuzey deniz sınırını, Lübnan da kendi güney sınırını BM’ye bildirmişti. Bugün 23 hattı denilen hattı, Lübnan 2011’de bildirmişti. İsrail ise onun kuzeyindeki 1 no’lu hattı bildirmişti. Amerikalılarca reddedilmişti ve 1 ile 23 arasındaki alanın aşağı yukarı yüzde 60’ını Lübnan’a, yüzde 40’ını da İsrail’e veren bir arabuluculuk yaptılar. Ama bugüne kadar uzlaşmaya varmak mümkün olmadı. Daha sonrasında Fransız ve Amerikalılar tarafından Total başta olmak üzere Eni, Rus Novatek firmalarının bulunduğu konsorsiyumun araştırma yapmasına da izin verilmedi.”

‘Hizbullah’ın Lübnan hükümetini desteklemesiyle işler hızlandı’

Aşnas, anlaşmanın zamanlamasına dikkat çekti. İsrail’in Kariş sahasından gaz çıkarmaya soyunması karşısında Lübnan’ın harekete geçmesine atıf yapan Aşnas, Hizbullah’ın da ‘Lübnan eğer haklarına ulaşmaz ise siz de Kariş’ten gaz çıkaramazsınız, Kariş’in de ötesine gireriz’ resti çektiğini anımsattı:

“Bugün neden yeniden bir anlaşma oldu? İsrail geçen eylülde karıştı. Kendi Münhasır Ekonomik Alanı içinde olduğunu ilan ettikleri, arama yaparak gaz zemininin bulunduğunu tespit ettikleri Kariş’ten gaz çıkarmaya başlayacaklarını ve yeni bir gaz havzası olarak ilan ettiler. Üretim eylülde başlayacak dediler. Bunun üzerine Lübnan fırsattan istifade ederek bir şekilde devreye girdi. İsrail’in Kariş’ten gaz çıkarmasına ancak kendilerine arama ve üretim iznine bağlayan bir formül geliştirdiler. Önce Cumhurbaşkanının damadının başkanlığındaki siyasi parti, Kariş’e karşı Kana gaz sahası denklemini ortaya attı. Daha sonra Hizbullah lideri Nasrallah devletin arkasında olduklarını ve deniz sınırları konusunda devlet hangi kararı alırsa alsın destekleyeceklerini, Lübnan’ın gaz deniz sınırlarının belirlemeden ve sondaj-arama yapılmasından önce herhangi bir şekilde Kariş’ten gaz çıkarmaya izin vermeyeceklerini, gerekirse saldıracaklarını ilan etti. ‘Lübnan eğer bu haklarına ulaşmaz ise siz de Kariş’ten gaz çıkaramazsınız, Kariş’in de ötesine gireriz’ dedi. Bunun üzerine işler hızlandı. Zaten 6 aydır müzakereler Ukrayna kriziyle yoğunlaşmıştı. Hizbullah’ın bu tehdidinden sonra daha da hızlanmaya başladı, bu sefer daha ciddi müzakereler sürdü ve bugüne gelindi ve böyle bir uzlaşma çıktı. Her anlaşmada karşılıklı taviz verir taviz alırsınız.”

‘Hizbullah olmasaydı bu iş olmazdı, Lübnan daha azına razı olmak zorunda kalırdı’

Yıllardır süren müzakerenin somutlaşmasını Hizbullah’ın sağladığını söyleyen Aşnas, Ukrayna krizinin getirdiği konjonktürün de bu bağlamda anlamlı olduğu görüşünde. Aşnas’a göre, anlaşmanın gerçekleşmesinde Lübnan’ın Amerikalılara Total’in de çalışmaya başlamasını şart koşması da etkili oldu:

“Hizbullah olmasaydı bu iş olmazdı. Lübnan daha azına razı olmak zorunda kalırdı. 11 yıldır devam eden bir müzakere vardı ve bunu hızlandırarak somutlanmasını sağlayan Hizbullah oldu. İsrail’de Netanyahu farklı tepki veriyor, hükümet tarihi başarıdır diyor. Lübnan, İsrail’den farklı olarak daha az tepkili ama yine de tepkiler var. Çünkü Lübnan’ın uluslararası hukuka göre kendi hattının daha güneyde olduğu, 29 no’da olduğu ve taviz verdiği tepkileri var. Sonuçta bu uzlaşmaya geldi ve Hizbullah sayesinde oldu. Bu benim açımdan çok net. ‘Altın bir fırsat var önümüzde, bu dönem Ukrayna kriziyle Avrupa’nın içinde bulunduğu gaz ihtiyacı nedeniyle bunu fırsata dönüştürmeliyiz’ dedi. Dolayısıyla konjonktürün de bir etkisi oldu. Lübnan henüz daha çıkarmadı ve fiilen yıllar alacak. İsrail yıllardır zaten çıkarıyor. O nedenle de anlaşmada Lübnan müzakerelerde sürekli olarak sadece deniz sınırlarının belirlenmesi değil Amerikalılara, Total’in de çalışmaya başlamasını şart koştu. Bu anlaşmanın gerçekleşmesini sağlayan en önemli unsurlardan birisi. Aksi halde bir şirket çalışmaya başlamasa sadece kağıt üzerinde kalan bir anlaşma olur bu.”

‘İsrail’i tanıma ya da normalleşme Lübnan’da mümkün değil’

Aşmas, Kana sahası için Total üzerinden İsrail’e pay verilmiş olunsa da Lübnan’ın daha öncesine göre daha çok hak elde ettiğini belirtti. Aşnas İsrail’i tanıma yolunda bir adımdan da kaçınıldığını vurguladı.

“Lübnan hükümetinin de eleştirildiği, İsrail’in ‘Aslında biz iyi bir anlaşma yaptık’ demesine sağlayan şeye bakarsak, Lübnan daha öncesinin çok ilerisinde bir hak elde etti. Fakat Kana havzası, deniz anlaşmasıyla Lübnan’ın MEB sayılan yerin daha da güneyine iniyor. Yine bu anlaşmayla İsrail’e ait MEB içinde kalan bir bölümü var. İsrail araştırma kuruluşu fiziki üstünlüğü Kana havzasının yüzde 17’sinin 23 hattının güneyinde olduğunu, dolayısıyla İsrail’in bu anlaşmaya göre de tespit edildiği üzere MEB alanı içinde olduğunu söylüyor. Burada yüzde 17 demek gazın yüzde 17’si burada demek anlamına gelmiyor. Ama bu bölümle ilgili olarak kardan İsrail’in payına düşecek bölüm Total tarafından İsrail’e ödenecek, anlaşmada böyle bir hüküm var. Lübnan’da da şöyle bir tartışma oldu, Lübnan’ı dahil etmeye çalıştılar.

Lübnan, ‘ben hiçbir şeye karışmıyorum, seninle taraf değilim’ demeye getirdi. ‘İsrail’i ben tanımıyorum, İsrail ile ilişki kurmamı sağlayan bir ilişkiye girmem’ dedi ve bu şekilde bir formül bulundu. Anlaşmanın muğlak tarafı da bu. Çünkü henüz daha belirli miktarı olmayan bir şeyden İsrail’in payına düşecek bir şeyden bahsediyoruz ama anlaşma böyle. Bu henüz bir taslak, iki taraf da kabul ettiğini açıkladı ama henüz imzalar atılmış değil. Sınırdaki Kana civarında BM’nin gözetiminde atılacak. Ama aynı kağıda imza atılacak mı? Anlaşmada da belirtiliyor. Lübnan tarafı Amerikan tarafının vereceği kağıda bir tarafa imza atacak, aynı metne bir başka kağıtta İsrail tarafı imzalayacak ve BM’ye teslim edecekler. Dolayısıyla aynı belgeye imza atmaları söz konusu olmayacak. Zaten Hizbullah’ın da böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildi. Herhangi bir tanıma ya da normalleşme anlamına gelebilecek herhangi bir unsura yer verilmesini kabul ettirmesi Lübnan’da mümkün değildir. Zaten Lübnan’da bu işi yürüten üç başkan, en başta cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanının kabul etmesi mümkün değil.”

‘Şu an için Türkiye’nin Libya ile anlaşması birçok açıdan fiili olarak çok şey ifade etmiyor’

Aşnas, İsrail-Lübnan anlaşmasının Türkiye’nin bölünmüş Libya’daki hamleleri açısından ne anlattığı sorusuna ise Ankara’nın zorluklarına işaret ederek yanıt verdi. Aşnas, Türkiye’nin anlaşma yaptığı tarafın ‘yetkili bir hükümet’ olduğunun dahi tartışmalı olduğunu belirtirken, sözü edilen alanın da bu hükümetinin konrolü dışında bulunduğunun altını çizdi:

“Siyasi olarak şu çok net. Bir defa ihtilaflı alanlarda bütün tarafların kabul edeceği bir çözüme ulaşmak durumdasınız. Dolayısıyla başka ülkelerle çekişme alanlarında Libya ile anlaşma imzalamış olsanız dahi iki tarafın da kabul edeceği anlamına gelmiyor. Ama bizde Libya meselesinde daha da vahim bir durum var. Anlaşmaya imza atan tarafın yetkili olması bir yana, hukuken yetkili bir hükümet olduğu dahi tartışmalı, kabul edilmiyor. Şu anda da fiili olarak attıkları imza, kendilerinin kontrolündeki bölgenin uzantısı değil, Hafter’in uzantısına ilişkin. Dolayısıyla çok büyük zorluklar var. Libya parlamentosu da bu anlaşmayı onaylarsa en azından bu ikinci kısmı açısından mesafe kat etmek mümkün. Şu an için Libya ile anlaşması birçok açıdan fiili olarak çok şey ifade etmiyor.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.