Büyük devletler ve büyük imparatorluklar çoğu zaman güçlü bir merkezi sistem üzerine kurulur. Merkezi sistemin güçlü olmadığı ya da toprakların …
Büyük devletler ve büyük imparatorluklar çoğu zaman güçlü bir merkezi sistem üzerine kurulur. Merkezi sistemin güçlü olmadığı ya da toprakların çok geniş olduğu durumlarda yerel güçler oluşur. Osmanlı’daki tımar sistemine benzeyen bir yapı olan derebeylik yani feodalite, topraklarımızdakinden farklı olarak Avrupa’da uzun yıllar belirli bir sosyal yapı şeklinde uygulanmıştır.
Feodalite sisteminde bir hükümdar vardır. Bu hükümdar soylu ilan ettiği bir kişiye belirli bir toprak verir. Bu soylu da hem asker yetiştirir hem de o toprakta çalışan halktan sorumlu olur. Osmanlı tımar sisteminden farklı olarak feodalite yalnızca ekonomik değil, sosyal bir yapıdır. Bugün bile bu sistemin izlerini Avrupa’da görmek mümkün. Gelin feodalite nedir, nasıl ortaya çıktı, özellikleri nelerdir tüm detaylarıyla inceleyelim.
Feodalite nedir, nasıl ortaya çıktı, özellikleri ne?
Öncelikle, feodalite nedir?
Feodalizm, derebeylik gibi isimlerle de anılan feodalite; özellikle 10. ve 13. yıllar arasında yani Orta Çağ döneminde Avrupa’da yaygın olarak uygulanan ekonomik, siyasi ve sosyal bir yapıdır. Latince ücret anlamına gelen feudalis ve Latince tımar anlamına gelen feodum kelimelerinden türemiştir. Orta Çağ Avrupa’sında görülen sistem olarak adlandırılsa bile aslında dünyanın pek çok noktasında örneklerini görebiliriz.
Örneğin Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanan tımarlı sipahi sistemi feodaliteye ekonomik açıdan benzer. Ancak Avrupa’da olduğu gibi topraklar sonsuza kadar bir ailede kalmaz ve soylu sınıfı oluşturmaz. Feodalite sistemi Çin’in Zhou döneminde ve Japonya’nın Edo döneminde de görülmüştür. Ancak o dönem yaşayan insanlar, bu sisteme feodalite demiyorlardı.
Feodalite kavramını ortaya çıkaran kişiler tarihçilerdir. Çünkü tarih incelemeleri sırasında belirli yapıları diğerlerinden ayrılmak için özel kavramlar kullanılır. Bu nedenle feodalite tanımı da biraz karmaşıktır. İlk Çağ’da başladığı, Orta Çağ’da yaygınlaştığı, yıkılışının ise Sanayi Devrimi’ne kadar uzandığı düşünülüyor. Ekonomik olarak ortadan kalkmış olsa bile bugün Avrupa’da hala soyluluk unvanları olduğunu düşünürsek feodalitenin oluşturduğu sosyal yapının sürmekte olduğunu söylemek mümkün.
Feodalite nasıl ortaya çıktı?
Avrupa’da egemen güç olan Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında yıkılmıştır ancak güç kaybetmesi çok daha önce başlamıştır. Roma gibi merkezi yapı ile yönetilen bir devletin güç kaybetmesi, merkez dışında kalan bölgelerin açlık ve sefalete mahkum olmaları anlamına geliyordu. Çünkü merkez yalnızca siyasi gücü değil, ekonomik gücü de elinde bulunduruyordu.
Köle çalıştırma üzerine kurulu bir ekonomik yapı olan Roma’da merkez güç kaybetmeye başlayınca toprak sahipleri köle beslemek yerine bu kölelerden bazılarını kısmi olarak özgür bıraktı ve topraklarında çalışmalarına izin verdi. Böylece yarı özgür köleler kendilerini doyurmak için çok daha verimli çalışır hale geldiler. Sonrasında saban ve üzenginin icadı, en kurak toprakları bile verimli hale getirdi.
Zaten devamlı istila altında olan bu toprakların verimli hale gelmesi ile birlikte yerel toprak sahipleri, artık asker yetiştirecek kadar ürün elde etmeye başladılar. Böylece toprak sahipleri hem askere hem de çalışana sahip olan küçük güçler haline geldiler. Feodalite sisteminin ilk tohumları bu şekilde atıldı.
Kendi kendine oluşan bu güçler, merkezi sistem kuran hükümdarlar tarafından yıkılmak yerine desteklendi. Tamam, toprağım senin olsun ama bana asker yetiştir ve savaşlarda bana katıl denildi. Hükümdarlarla iyi geçinen toprak sahipleri soyluluk unvanları aldılar ve toprakları belirli şartları yerine getirdikleri sürece onların oldu. Tarım toplumunun yıkıldığı Sanayi Devrimi’ne kadar bu sistem gelişerek sürdü.
Feodalitenin siyasi özellikleri:
Feodalite sisteminin özelliklerini siyasi ve ekonomik olarak iki farklı yapı üzerinden değerlendirmek mümkün. Feodalitenin siyasi yapısını bir piramit gibi düşünebiliriz. En üstte ülkenin hükümdarı bulunur. Onun altında soylular. Soyluların altında biraz daha az soylular. Onların altında askerler ve askerlerin en altında da köylüler bulunur. Serf adı verilen bu köylüler, piramidin en kalabalık alanını oluştururlar.
Feodalite sistem piramidinin en tepesinde bulunan hükümdar, düşündüğümüz kadar güçlü değildir. Çünkü ekonominin temelini oluşturan verimli topraklar soyluların elindedir. Bu feodalite sahipleri aynı zamanda asker yetiştirdikleri için ülkenin düzenli bir ordusu yoktur. Böyle bir ordu kurulması son derece pahalı olduğu için hükümdar bu görevi feodal beylere vermiştir.
Durum böyle olunca çoğu zaman hükümdarın yalnızca sembolik olarak tahtta oturduğu dönemler bile yaşanmıştır. Sonuçta asker ve toprak derebeylerinin elinde. Hükümdar hadi savaşa gidelim dediği zaman askeri gücü elinde tutanlar hayır derse kimse kalkıp savaşa katılmaz. Bu açıdan baktığımız zaman rahatlıkla söyleyebiliriz ki feodalitenin siyasi yapısında merkezi güce yer yoktur.
Feodalitenin ekonomik özellikleri:
Feodalite sisteminin ekonomik özelliklerine baktığımız zaman son derece kapalı bir ekonomik sistem ile karşılaşıyoruz. Roma İmparatorluğu güç kaybedip de merkezi ticaret aksadığı zaman küçük toprak sahipleri ve köylüler, kendi kendilerine yetecek şekilde bir ekonomik sistem geliştirmişlerdir. Arka arkaya yaşanan Cermen istilaları sürecinde bu kendi kendine yetmez hali olgunlaşmıştır.
Feodal sistemin ana üretim gücü olan köylüler üretir ve küçük bir kısmını kendilerine alarak geri kalanı toprak sahibine verirler. Feodal yapıda ticari bir sistemden bahsetmek söz konusu değil. Çünkü üretilen neyse halk onu tüketiyor. Cermen istilaları nedeniyle köylünün burnunun ucunu bile dışarı çıkaramadığını düşünürsek komşu topraklarla bile zaman zaman ticaret durma noktasına geliyordu.
Feodalitenin yıkılışı:
Tıkır tıkır işleyen feodalite sistemi, aslında yıkılışını da kendi hazırladı. Çünkü istilalar nedeniyle güvensiz hale gelen ticaret, feodal beylerin güvenliği sağlaması ile yeniden hareketli hale geldi. Ticaretin artması demek, kapalı ekonomilerin güç kaybetmesi demektir.
Haçlı Seferleri de dolaylı olarak feodalitenin altını kazıyan olaylara neden olmuştur. Haçlı Seferleri ile birlikte hem yeni ganimetler elde edilmiş hem de İslam devletleri ile Avrupa arasında ticaret başlamıştır. Bu ticaret üzerinden vergi alarak güçlenen merkezi güç yani hükümdar, artık feodalitenin siyasi ya da ekonomik gücüne ihtiyaç duymaz hale gelmiştir.
Elbette dünya tarihinde bir şeyler olur da Türklerin etkisi olmaz mı? Güçlü ve yıkılmaz kalelerinin arkasında yüzlerce yıl boyunca yenilmez bir güç olarak duran derebeyler, 1453 yılında İstanbul’un fethi sırasında en güçlü surları bile paramparça eden toplarımız yüzünden artık yenilmez olmadıklarını anladılar ve güç kaybetmeye başladılar.
Feodaliteyi ise asıl bitiren para oldu. Ticaret para ile yapılıyordu ve toprak sahiplerinin köylülerden aldıkları ürünler paraya dönüşmediği sürece anlam ifade etmiyordu. Serfliğin yani toprak sahibine bağlı yarı özgür köleliğin kalkması ile birlikte feodalite yok oldu gitti. Yüzlerce yıl boyunca sürmüş olan bu sistemden geriye kalan ise bugün pek de anlam ifade etmeyen soyluluk unvanları oldu.
Yüzlerce yıl boyunca Avrupa’nın temel sosyal yapısı olan feodalite nedir, nasıl ortaya çıktı, nasıl yıkıldı ve özellikleri nedir gibi merak edilen soruları yanıtlayarak bu sistem hakkında bilmeniz gereken detaylardan bahsettik. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.