İstanbul’da bir alışveriş merkezinde gerçekleştirilen “Futbolun Geleceği Söyleşisi” adlı etkinliğe katılan 18 yaşındaki genç oyuncu, “Beşiktaş’a …
İstanbul’da bir alışveriş merkezinde gerçekleştirilen “Futbolun Geleceği Söyleşisi” adlı etkinliğe katılan 18 yaşındaki genç oyuncu, “Beşiktaş’a ve ülke futboluna katkıda bulunmak istiyorum. Hedeflerimden bir diğeri de beş büyük ligde oynayabilmek ve Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilmek. Çünkü her futbolcunun Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilmek hayalidir. Ülkemiz için de o 2002’deki ortamı yaşayabilmek ve o ortamda bulunabilmek en büyük hayallerimden biri ama şu an için adım adım gitmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“PJANİC İLE VAKİT GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORDUM”
Geçen sezon A takımla ilk kez müsabakalara çıkmaya başlayan siyah-beyazlı oyuncu, Miralem Pjanic’le vakit geçirmeye çalıştığını kaydederek, şunları aktardı:
“A takımla sahaya ilk kez çıktığımda takım arkadaşlarımın ister istemez çekincesi oluyordu bana pas atarken. Ancak ben oyunumla, yaptıklarımla bir şeyleri başardıktan sonra onların içinde de bir korku kalmadı. Artık pas atarken ‘Acaba kaptırır mı? Heyecanlanır mı?’ diye düşünmüyorlar. Karşılıklı ilişkilerimiz bu şekilde mesafe kat etti.”
“Pjanic’le, Josef’le, Oğuzhan abiyle, Umut abiyle hepsiyle konuşuyordum.” diyen Emirhan, şöyle devam etti:
“Ama özellikle Pjanic ile vakit geçirmeye çalışıyordum çünkü o kiralıktı, sadece bir sene kalacaktı. Bu yüzden ondan kapabildiğimce çok şey kapmaya çalıştım. Pjanic, top gelmeden 3 pozisyon önce forvet ne yapıyor, nereye koşu atıyor her şeyi seziyor ve öyle pas atıyor. Herkes bir yere pas atmasını beklerken o diğer tarafa pas atıyor. Ülkesindeki son maçta da Dzeko’ya bu şekilde bir asist yapmıştı mesela. Bu özelliği en çok kaptığım yanlarından biriydi. Biz genç oyuncularla arası çok iyiydi. Kamplarda, antrenmanlardan sonra sürekli bizimle konuşurdu. Onunla birlikte oynadığımızda ‘Beni takip et, ben nereye gidiyorsam sen de diğer tarafıma doğru git’ gibi direktifler veriyordu.”
Kendisini orta sahada 8 numaralı pozisyonda daha rahat hissettiğini söyleyen Emirhan İlkhan, şunları kaydetti:
“Benim en rahat ettiğim mevkii çift yönlü oynayabildiğim 8 numara pozisyonu. Ama hocalarım da farklı yönlerde kullanabiliyor. Kanat, forvet arkası, 6 numara, forvet… Aslında futbola forvet olarak başladım ben. Her mevkide oynayabileceğimi düşünüyorum. Ama aslen kendimi 8 numarada, arkamda bir 6 numara önümde de bir ofansif orta saha varken rahat hissediyorum. Kaleye daha yakın oynarsam skora çok daha fazla katkı yapabileceğim konusunda kendimden çok eminim. Topun düşebileceği noktaları hissedebiliyorum. Bu tarz pozisyonlarda avantajım olabiliyor, değerlendirebileceğimi düşünüyorum ama son maçlarımızda hocamız benden biraz daha defansif yönde oynamamı istedi. Bu yüzden çok fazla atakta görmemişsinizdir son maçlarda.”
“MARİO GOMEZ’İN ATTIĞI GOLLERİ İZLEYEREK MOTİVE OLUYORUM”
Kevin De Bruyne ve İlkay Gündoğan’ı örnek aldığını söyleyen Beşiktaşlı orta saha oyuncusu, “Küçükken Cesc Fabregas’ı çok severdim. Şu an için Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan’ı seviyorum. Hatta birkaç maçta Kevin de Bruyne’den görüp de yaptığım hareketler olmuştu. Korner sonrası tekte arka direğe attığım toplarda mesela. Ondan görerek yaptığım, hafızama kazıdığım hareketlerden biri. Maçlara, Mario Gomez’in attığı golleri izleyerek motive oluyorum. Mario Gomez’in gol klipleri, insana ilham katıyor. Benim için iyi oluyor.” şeklinde konuştu.
Ligde İstanbul takımlarının sayısının çok olmasını değerlendiren Emirhan, “Ligde İstanbul takımlarının sayısının artması oyuncular için büyük avantaj dinlenme süreleri açısından. Çünkü deplasmanda olduğu zaman maçı oynuyorsunuz, eve gece 2’de, 3’te geliyorsunuz. İstanbul’da olunca maç bitiyor, arabayla doğrudan eve geçiyorsunuz. Deplasmanlar da güzel oluyor ama farklı bir atmosferi tecrübe ediyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
“ARADA BİR ARDA GÜLER GİBİ ÖZEL YETENEKLER ÇIKIYOR”
Yabancı futbolcularla, Türk oyuncular arasındaki en büyük farkın disiplin olduğunu kaydeden Emirhan İlkhan, şunları söyledi:
“Bence yabancı futbolcularla aramızdaki en büyük fark disiplin. Çünkü oradaki insanlar o kültürü yaşıyorlar, oradaki atmosferi biliyorlar. Biz buradan kendi çabalarımızla çıkmaya çalışıyoruz. İmkan farkları da var tabii. Orada sporcular erken yaşta başlıyorlar ekstra çalışmalara. Biz burada belli bir seviyeye geldikten sonra ekstra çalışmalara başlayabiliyoruz. En büyük farkı da bu oluşturuyor. Temelimiz sağlam olmadığı için onlara yetişmeye çalışıyoruz ama fark kapanmıyor işte. Arada bir Arda Güler gibi özel yetenekler çıkıyor, farklar öyle kapanabiliyor.”
Üç yıldır özel çalışmalarını sürdürdüğünü vurgulayan Emirhan, “Onun üstüne de ekstra çalışmalar ekliyorum, atletizm gibi. Koşu stilimi değiştirebilmek için. Onlarla birlikte gelişiyor tabii ki doğal olarak. Yurt dışıyla aramızda farklar var ama biz bunu olabildiğince kapatmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
Emirhan, Şampiyonlar Ligi Youth League maçlarında bir maç hariç çok iyi maçlar çıkardıklarını vurgulayarak, “İlk maçımız Borussia Dortmund’laydı ve 3-2 kaybettik ama bizim o sezon ilk maçımızdı. Ben sadece bir hazırlık maçında 45 dakika oynamıştım o maçtan önce. Onlarsa üç hafta normal turnuva yapmış, kendi liglerinde de beş haftayı geride bırakmıştı. Aramızda fizik ve kondisyon olarak çok fark vardı. Benim 90. dakika ayağıma kramp girerken rakibim yüzde 100’ü ile sprint atıyordu. 80. dakikada skor 2-2’ydi ama son 10 dakika fizik gücümüz yetmedi, onlar hala diriydi ve kaybettik. Sporting grubun en güçlü takımıydı, onlarla başa baş mücadele ettik. Yendiğimiz tek takım onlardı ama diğer maçlar hiç kötü gitmedi, kaybedeceğimiz hiçbir maç yoktu.” değerlendirmesinde bulundu.