Türk Halk Müziği Sanatçısı Elif Avcı ile misyonuyla uyumlu olduğunu düşündüğümüz huzurlu ve samimi bir mekanda çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Elif hanıma mütevazi kişiliği, sosyal sorumluluk bilinciyle farkındalık oluşturan projelere verdiği destek, söyleşi teklifimizi kabul etme nezaketi gösterdiği için çok teşekkür ederiz.
Biz söyleşirken çok keyif aldık. Sizlerin de keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. Buyurunuz efenim…
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhabalar, Ben Elif AVCI 1990 Haziran’ında İstanbul Fatih’te dünyaya geldim. Küçük yaşlardan itibaren musikinin büyüsüne kapıldım. Hakk’ın bana hediye ettiği yeteneğimin farkına vardıktan sonra bu doğrultu da hayaller kurup, kurduğum hayalleri gerçekleştirmek amacıyla titizlikle çalışan biriyim.
Sanat hikayeniz ne zaman ve nasıl başladı?
Türkülerle lise yıllarında okulumu temsil ettiğim müzik yarışmaları vesilesi ile tanıştım. Lise yıllarında türkülerimi söyleyerek ses yarışmalarından aldığım dereceler İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarında lisans eğitimimi görmem konusunda teşvik sağladı. Aldığım eğitimler ve sevenlerimin desteği ile de 2008 yılında TRT’nin açmış¸ olduğu “Sen Türkülerini Söyle” adlı ses yarışmasında birinci oldum. Bu güzel serüven böyle başladı diyebilirim.
Sanatınızı icra ederken en çok zorlandığınız konu ne oluyor?
Dejenerasyon ve popülasyon… Aslında türkülerimizin global medyada oldukça saf dışı bırakılmasına rağmen hala çok iyi bir dinleyici kitlesi olduğunun kanısındayım. Türkülerimiz insanlara ulaştığında seviliyor fakat bizler Türk Halk Müziği sanatçıları olarak türkülerimizi halkımıza sağlıklı ulaştırabilmek noktasında mecra sıkıntısı yaşamaktayız. Birçok Belediye Başkanı ve Rektör ; “Gençlerimiz eskisi kadar türkülerimizi dinlemiyor, kültüründen bertaraf oluyor” diyerek yakınıyor fakat gerek kültürel festivaller gerekse üniversite bahar şenliklerinde halk müziği sanatçılarına neredeyse yok denecek kadar az yer veriliyor. Gerçekte gençlere bu durumu dayatan kimler? Tam bir kavram karmaşası.
Soykırıma uğramış Türk halklarına destek verecek şarkıları amaç edinmiş gibisiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Hakk’ın bana hediye ettiği yeteneği eğitimle, milli ve manevi değerlerime olan hassasiyetimle harmanlayıp türküler icra ediyorum. Repertuarımı, projelerimi oluştururken Türk kültürünün hüküm sürdüğü veya asimilasyona karşı direndiği bölge ve yöreleri bilhassa işliyorum. Türkmeneli, Kırım gibi kültürel soykırıma uğramış¸ ve yalnız bırakılmış¸ bu toprakların halklarına sanatımla destek vererek motivasyon sağlamak en önemli misyonum.
Şarkılarınızı seçerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Tüm Türki coğrafyalardan bize bizleri anlatan halk türkülerini bağlı oldukları kültürün yöresel ağız ve tavrıyla icra etmek en önemli kıstasım. En hassas oldugˆum nokta yöresel tavır ve otantik agˆıza sadık kalarak eserleri icra etmek.
Beni en mutlu eden s¸ey ise bir Azerbaycan mahnısı okudugˆumda “Azerbaycan’lı mısınız?” bir Kerkük hoyratı okudugˆumda “Türkmen’ misiniz?” veya bir Kırım Halk Jırı okudugˆumda da “Kırım’lı mısınız ?” sorusunu duymak.
Tüm bu sorulara tek bir yanıtım var. Sizlerle bir akrabalık bagˆım olmasa da her birinizle can bağım bakidir… Acınız acım, sevinciniz sevincimdir.
Seslendirdiğiniz eserler açısından beslendiğiniz kaynaklardan bahseder misiniz?
Özellikle Kerkük – Türkmeneli folklorüne ait halk türkülerinde kelime telaffuzları ve diyalekt noktasında yeterli müzikal kaynak bulamadığım zamanlarda farklı bir metod arayışına girmiştim.
Bilirsiniz ulusal medyada her azınlığın kendine ait tematik bir kanalı vardır. Türkmeneli TV’ de kadınların kendi aralarında çay sohbeti yaptığı ve Türkmence konuştukları bir program vardı. Günlerce keyifle onları izlediğim çok oldu o aksan kulağıma ve dilime yerleşsin diye… Bu gibi kaynak arayışım olduğu gibi bizzat o bölgelere seyahat etmeye yerinde gözlemlemeye, yaşayarak deneyimlemeye de gayret gösteriyorum.
Son yıllarda Türkiye çok politize oldu. Çalkantılar, savrulmalar, fikir ayrılıkları yaşanıyor. Bu dönemde siz de hiç kendinizi savrulmuş hissettiniz mi?
Haklısınız… Çoğu branşta yetkisi olan kişilerin bilgisi, bilgisi olan kişilerin de yetkisi olmuyor. Bilgili olmadan yetkili olmak başlarda tatlı gelebilir ama bu ülkede aynı gemide aynı geleceğe birlikte gidiyor olduğumuzun farkına vardığımızda o ağızlardaki tatlılık zamanla yerini mayhoşluğa bırakacak… Ben arafta kaldığım böyle zamanlarda vatanperver bir sanatçı olarak Aşık Veysel’in çok sevdiğim bir şiiriyle teselli bulurum;
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir belâ
Dâva insanlık dâvası
Çok güzel bir şiir gerçekten. Son dönem sanatçı ve şarkıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizin dinlemeyi en çok sevdiğiniz sanatçı veya sanatçılar kimlerdir?
TRT izleyerek koca bir çocukluk ve gençlik geçirdim. Dolayısıyla bu isimler TRT sanatçıları olacaktır. Başta Aysun Gültekin, Emel Taşçıoğlu, rahmetli hocamız Bircan Pullukçuoğlu bunlar çok kıymetli isimler hala feyz alarak dinliyorum.
Azınlık Türk toplulukların yaşadığı soykırım, zulüm ve yok sayılma üzerine ne düşünüyorsunuz?
Araştırmalarımızı yaparken çok acı, insanlık dışı hikayelere şahit oluyoruz. Soykırım elbette en ağırı fakat bir de kültürel soykırım var. İnsanların dilleri, dinleri, adları değiştiriliyor. Hatta yaşadıkları topraklardan sürgün edilirken geride bırakmak zorunda kaldıkları atalarının mezarları bombalanıyor, darmadağın ediliyor.
Orada yaşadıklarının bir kanıtı olmasın diye yapılıyor tüm bunlar… Bir sanatçı olarak ben ne yapabilirim diye soruyorum kendime. İnadına, bağıra çağıra, haykırarak okumak geliyor içimden o türküleri… Bu toprakların asıl sahipleri Türkmenler’dir demenin benim dilimde ifadesi şu;
“Altun Hızma Mülayim, Seni Haktan Dilerim”
Bakın ne kadar Türkçe. Kerkük Türk değilse bu türkü nereden çıktı o halde?
İşinizin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Müzik evrensel ve ortak bir dil olduğundan Dünya’nın neresine gidersem gideyim kabul görülüyor, seviliyor ve iletişimde olabiliyorum. Bu en avantajlı kısımlarından biri. En dezavantajlı kısmı ise şu sanırım; haletiruhiyemiz iyi olmadığında, sevdiklerimize dair kötü bir haber aldığımızda dahi her an görevin beklemeyip layıkıyla yapılması gerekliliği bilincinde olmamız.
Türkiye’de gerçek sanatçılar hakettiği değeri görüyor mu?
Yani hakettiği değer derken ne kastettiğimiz çok önemli tabii. Yeterince magazinlerde yer alıyor, konuşuluyor mu diye ölçeceksek o değeri zaten bu onların tercih etmediği bir yol olduğundan kaybettikleri bir şey olduğunu sanmıyorum. Kendi inandıkları değerler doğrultusunda taviz vermeden sanatını icra eden bir sanatçı kendi yolunda yürüdüğünde çok mutludur. İhtiyacı olan tek şey alkışlanmaktır.
Popüler kültür, hız ve haz çağı sanat dünyasına nasıl etki ediyor?
Farkındaysanız kimse artık albüm çıkarmıyor. İnsanlar maalesef ağıza dolanacak, tekerleme gibi dillerde yayılacak, hiçbir edebi, ahlaki önermesi olmayan tek bir şarkı arayışında. Sanatın, kültürün, musikinin içi boşaltılıyor. Resmen kültürel bir vurgun bu.
İLGİ ÇEKEN SORULAR
Hangi sert gerçekleri görmezden gelmeyi tercih edersiniz?
Bazen görmezden gelmem gereken gerçekler oldu. O anları görmezden gelmeyi tercih ederim 🙂
Sihir gerçek olsaydı, önce hangi büyüyü öğrenirdiniz?
İnsanların akıllarına girme büyüsünü. Özellikle dünya liderlerinin bir sonraki adımlarının ne olacağı konusunda bilgi sahibi olmak için onların zihinlerine girip nasıl düşündüklerine şahit olmak isterdim. Birde çok iyi beste yapan, çok iyi kitaplar yazan insanların nasıl bir kafayla hareket ettiklerine şahit olmak isterdim 🙂
En çok hangi konuda yardıma ihtiyacınız oluyor?
Dikiş dikemiyorum 🙂 hiçbir şekilde olmuyor… Annem beni ziyarete geldiğinde ne kadar söküğüm varsa o hallediyor sağolsun 🙂
Şu sıralar en fazla dinlediğiniz şarkılar hangileri?
Şu sıralar Beyrut, Cezayir gibi Ortadoğu, Akdeniz eksenli bölgelerin Jazz ve Blues eserlerini oldukça dinliyorum. Çok romantik buluyorum 🙂
En çok görmeyi istediğiniz ülke hangisi?
Bir ay öncesine kadar “Kerkük – Türkmeneli” idi çok şükür gittim. Şimdi Fas – Marakeş ve İspanya’yı görmek istiyorum. İşin tevafuk kısmı şu an bu söyleşiyi yaptığımız mekan da küçük bir Fas ambiyansında değil mi ? 🙂 Endülüs kültürüne bariz bir hayranlığım var…
Şu anda bütün dünya sizi dinliyor olsaydı neler söylemek, hangi şarkıyla seslenmek isterdiniz?
Hepimiz aynı kaynaktan, aynı kaynağa gideceğiz. Dünya dedikleri yer türkülerde adı geçtiği gibi sadece bir gölgeliktir. Fıtratlarımız doğrultusunda Hakk’ın birer parçası olarak bu yolda yolculuğumuzu tamamlayıp kubbede hoş bir seda bırakmak gayretinde olduğumuzu unutmayın.
Seslendirmek istediğim eser de şu uzun hava olurdu;
Dünya kalsa Muhammed’e kalırdı,
Can satın alsaydı da Nemrut alırdı,
Çıkmayan canlara da derman bulurdu,
Hekimler hekimi Lokman da öldü,
Efendi gül yüzlüm o can da öldü.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu dünyaya gelen her ruh belli bir görevi yerine getirmek amacıyla gelmiştir. O sebeple her birimiz çok değerli çok kıymetliyiz. Bu kıymete layık bir hayat yaşamaya, kalp kırmamaya ve geleceğe birlikte umutla bakmaya devam edelim.
Sizinle söyleşmek çok keyifliydi. İlginize teşekkür ederim. Yolunuz açık başarılarınız daim olsun
Bu fırsatı bana verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Bilmukabele sevgi ve muhabbetle…
RÖPORTAJ
Aynur KARABULUT