Dünya üzerinde en çok öpülen insan kim? Bunu bilmek çok da mümkün değil, çünkü bir insanı öpmek çok kişisel bir eylem. Sonuçta dört tarafı …
Dünya üzerinde en çok öpülen insan kim? Bunu bilmek çok da mümkün değil, çünkü bir insanı öpmek çok kişisel bir eylem. Sonuçta dört tarafı duvarla çevrili bir odanın içindeki iki insanın kaç kez öpüştüğünü sayacak, bunu tüm dünyada sürekli yapıp bir veri tutacak teknolojiye sahip değiliz. Sahip olsak da çok saçma bir veri olurdu sanırım. Buraya kadar okuduğunuza baktığınızda “e o zaman biz burada neyi okuyoruz” diyebilirsiniz. Merak etmeyin, dünyanın en çok öpülen yüzü gerçekten var. Üstelik bu yüzün çok trajik bir hikayesi bulunuyor.
Dünyanın en çok öpülen yüzü gerçekten var. 1800’lü yıllarda yaşamış ve ismi bilinmeyen Parisli bir kız bu unvana sahip. Kim olduğunu kimse bilmiyor, ancak dünya üzerindeki insanların çok büyük bir kısmı bu kızın suratını gördü ve muhtemelen milyonlarcası bu kadını öptü. Hadi gelin şimdi orijinal adıyla L’Inconnue de la Seine‘in hikayesine bakalım.
L’Inconnue de la Seine’in hikayesi
L’Inconnue de la Seine; Türkçe ismiyle “Seine’in bilinmeyeni”, aslında yüzünü gördüğümüz kızın ismi değil. Seine, Paris’in ortasında bulunan meşhur nehrin ismi. İsmi bilinmeyen genç kızın bedeni 1880 yılında Seine nehrinde ölü bir şekilde bulunuyor. Cesedi morga getirilen kızın vücudunda herhangi bir deformasyon olmadığı için intihar ettiğine karar kılınıyor.
Cildine ve suratına bakıldığında en fazla 16 yaşında olduğu düşünülen bu genç kızın kimliği bilinmiyor. O dönem Paris’te kimliği bilinmeyen cansız bedenler, birileri kimliğini doğrulayabilsin diye bir süre morgda sergileniyordu. Genç kızımızın bedeni de morgda sergilendi, ancak kimse gelip cansız bedeni sahiplenmedi.
Genç kızın ölü bedenini diğer bedenlerden ayıran bir şey vardı. Sanki ölüme huzurla gitmiş gibi bir yüz ifadesiyle ölmüştü. Suratında da içten bir tebessüm vardı. Paris Morgu’nda çalışan patalog, genç kızın güzelliği karşısında adeta büyülenmişti ve bu sebeple genç kızın suratını bir alçı dökümüyle almaya karar verdi.
İnsanlarda huzuru, sakinliği çağrıştıran surat, her geçen gün daha tanınır hale geldi. Nesiller boyunca pek çok sanatçıya ilham olmuş bu yüz için yazar Albert Camus, “Boğulmuş Mona Lisa” adını vermişti.
Kimliği meçhul olan bu kadın tam anlamıyla kimsenin bilmediği, ancak tanıdığı bir figür oldu. L’Inconnue de la Seine’in popülerliğini artıracak bir adım daha vardı. O da bir oyuncak üreticisi tarafından atılacaktı.
Milyonlarca hayatı kurtaran yüz
Norveçli bir oyuncak üreticisi olan Asmund Laerdal‘ın başından çok tehlikeli bir olay geçmişti. 2 yaşındaki oğlu suda boğulurken Laerdal çocuğu kurtarıp ciğerlerindeki suyu zorla dışarı çıkarmayı başardı.
Bu sıralarda Avusturyalı doktor Peter Safar ve bir grup araştırmacı da yeni bir canlandırma yöntemi üzerine çalışıyordu. Duran kalp ve solunumu aktif tutmak için geliştirilen CPR (Kardiyopulmoner canlandırma) yöntemini geliştiren ekip, bunun için Laerdal ile iletişime geçtiler. CPR’ın nasıl yapıldığını öğrenen Laerdal, bundan çok etkilenmişti ve insanlara bunu göstermek için kullanılacak bir cansız manken geliştirmeye karar verdi.
İnsanların CPR’ı öğrenmesi için tam ölçekli mankenler yapmaya başlayan Laerdal, bu mankenlere hangi suratı koymalıydı? Bu surat, güzelliğiyle insanları yıllarca büyülemiş, huzurlu ve mutlu bir görünüme sahip genç L’Inconnue de la Seine olacaktı. Aslında bu genç kızın hikayesi son derece üzücüydü, ancak suratındaki ifadede bundan iz yoktu. Bu sebeple, insanlara ilk yardım yapmayı öğretmek için kullanılacak mankenlere genç kızın suratı eklendi. Hatta insanların düzgün bir şekilde pratik yapabilmeleri için açık halde duran dudaklar eklenmişti.
Günümüzde farklı suratlara sahip pek çok CPR mankeni üretildi, ancak bu surat öncüydü ve hala sıklıkla kullanılıyor. L’Inconnue de la Seine’in sakin ve huzurlu yüzü dünya üzerinde en çok öpülen yüz olmaya devam edeceği gibi, insanları eğitip hayat kurtarma konusunda da öncü olacak.
Bugün sizlere “Rescue Anne” ismiyle anılan ve günümüzde hala aktif olarak kullanılan cansız mankenlerin suratının gerçek ilhamı olan L’Inconnue de la Seine’in hikayesine baktık. Peki sizler bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Düşüncelerinizi yorumlar kısmında bizlerle paylaşmayı unutmayın.