Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın desteklediği, Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı Radyo, Televizyon ve Üst …
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın desteklediği, Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı Radyo, Televizyon ve Üst Kurulu’nun (RTÜK) üstlendiği, organizesini Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu, ATO Congresium’da başladı. Programın açılış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı. Erbaş, konuşmasına 2. Medya ve İslamofobi Forumu”nun hayırlı sonuçlara vesile olmasını dileyerek başladı.
“İSLAMOFOBİ, HAİN VE KARANLIK BİR PROJENİN ADIDIR”
İslam’ın korku kelimesiyle ilişkilendirilmesinin kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran bir anlayışın ifadesi olduğunu belirten Başkan Erbaş, “İslamofobi, İslam’ı, şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret göstererek bunu sun’i bir korku ile dünya kamuoyunda yaymak için çalışan hain ve karanlık bir projenin adıdır. İslam’ın korku kelimesiyle ilişkilendirilmesi, esasen ardında kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran bir anlayışın ifadesidir. İslam, kendisinden korkulan değil; bilakis korkuları izale eden bir dindir. Her insanın hayatını, onurunu ve hukukunu teminat altına alan bir hayat nizamıdır. Ne var ki öteden beri söz ve eylemleri ile sürekli Müslümanları hedef alanlar, barış dini İslam’ı, terörle birlikte anmak suretiyle, yapay bir korku ve endişe ortamı oluşturmaya çalışmaktadır. Emperyalist ideallerle üretilen ırkçı içerikler ve nefret dili, sosyal medyada, televizyon programlarında, yazılı ve görsel basında ve siyasi söylemlerde sorumsuz bir şekilde kullanılmaktadır. Diğer yandan İslam coğrafyasının işgal edilen bölgelerinde ortaya çıkan birtakım terör örgütlerinin İslam’la ilişkilendirilmesi, tam anlamıyla bir çarpıtma ve İslam’a yapılmış açık bir bühtandır. Bunlar, İslam’a ve Müslümanlara asla mal edilemez. Bu yapılar en fazla zararı İslam’a ve Müslümanlara vermektedir. Müslümanları tehdit etmekte, şehirleri yakıp yıkmaktadır” diye konuştu.
“NE YAZIK Kİ İSLAM’A KARŞI ART NİYETLİ VE ÖTEKİLEŞTİRİCİ BİR YAKLAŞIMLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
İslam hakkında oluşturulan olumsuz algı ve tasavvurun arka planında kitle iletişim araçlarının ve birtakım medyanın büyük payı olduğunun altını çizen Erbaş, “Ne yazık ki İslam’a karşı art niyetli ve ötekileştirici bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bu noktada Müslümanlar olarak bir temsil sorunu yaşadığımızın da altını çizmek isterim. Özeleştiri de yapmamız lazım. Bizlere düşen, İslam’ı en güzel şekilde temsil etmek ve yöneltilen ithamları yaşantımızla, ahlakımızla, duruşumuzla tekzip etmektir. Malumunuz olduğu üzere İslam hakkında oluşturulan olumsuz algı ve tasavvurun arka planında kitle iletişim araçlarının ve birtakım medyanın büyük payı vardır. Zira medya, insanların tutum oluşturma, geliştirme ve değiştirmelerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bireysel ve toplumsal ilgi ve algılarının medya vasıtasıyla etki altına alındığı, yönlendirildiği, manipüle edildiği ve hatta toplum mühendisliği yapılarak kitlelerin mobilize edildiği yadsınamaz bir gerçektir. Maalesef medya, nesnellikten uzaklaştığında dini ve ideolojik saiklerle algı yönetiminin, nefret söyleminin ve alabildiğine itibar suikastının yapıldığı bir zemin haline gelebilmektedir” cümlelerine yer verdi.
“İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA MÜCADELEDE YENİ MEDYA GERÇEĞİ, MUTLAKA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALIDIR”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve dijitalleşmeyle birlikte medyanın yeni bir boyut kazandığını, daha etkin bir hal aldığını anlatarak, “Bugün yeni medya araçları, sosyal medya ve sosyal ağlar, hızlı erişim, etkileşim ve paylaşım gibi imkanlarıyla, geleneksel medyaya oranla daha etkin bir hal almıştır. Bu yüzden, İslam düşmanlığıyla mücadelede yeni medya gerçeği, mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Gerek ırkçı bir yaklaşım olan İslamofobinin gerekse her türlü istismarcı yapının önüne geçmek için bilişim çağının imkan ve araçlarının doğru ve etkin bir şekilde kullanılması kaçınılmazdır. İslam’ın hakikatlerini insanlığın idrakine sunmak ve İslam’a düşmanlık yapan tüm unsurlarla etkin bir mücadele ortaya koyabilmek için ortak bir akıl, kurumsal bir yapı ve stratejik bir iletişim yöntemine ihtiyaç olduğu da aşikardır. Bu meyanda öncelikle söz konusu düşmanlığı oluşturan politik, ekonomik ve kültürel sebeplerin gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi önem arz etmektedir. İslam karşıtlığının ve düşmanlığının bertaraf edilmesi, büyük oranda meselenin arka planının kavranması ve doğru bir mücadele yönteminin benimsenmesine bağlıdır” ifadelerini kullandı.