ABD yönetimi hiyerarşisinin 3 numarası Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, ülkesinin resmen benimsemiş olduğu ‘Tek Çin’ politikasına da meydan okuyarak ve Çin Halk Cumhuriyeti‘nin sert ikazlarına aldırmadan Tayvan adasına ziyarette bulunarak yeni bir provokasyona imza attı. Pelosi, ‘Hint-Pasifik turu‘ diyerek çıktığı ve Tayvan’ı belirtmediği programında, Malezya’dan doğrudan Tayvan’a geçmek yerine yolu bir hayli uzattığı ‘meşakkatli’ bir operasyonla adaya ulaşabildi. Çin Halk Cumhuriyeti, egemenlik alanına dair sert uyarıları ve son anda savaş uçaklarını havalandırmasına karşın Pelosi’yi taşıdığı söylenen ABD Hava Kuvvetleri’nin Boeing C-40C tipi ‘SPAR19’ uçağı Taipei‘ye indi. Pelosi 19 saat kaldığı adada Tayvan idaresinin başındaki Tsai Ing-wen ve yetkililerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve çip üreticileriyle görüştü. Ziyaretini ABD tipi ‘demokrasi taşıyıcılığı’ olarak sunarak, “Bugün dünya demokrasi ve otokrasi arasında bir seçimle karşı karşıya. Amerika Tayvan’da ve dünyanın her yerinde demokrasiyi koruma konusundaki kararlılığı hala güçlü” iddiasında bulundu.
Çin Halk Cumhuriyeti ABD’nin ‘Tek Çin’ politikasına aykırı olan bu resmi ziyaret nedeniyle ABD büyükelçisine sert bir nota verirken, ada etrafında adeta ablukayı andıran tatbikat başlatmış durumda.
Pelosi’nin ‘meşakkatli’ Tayvan ziyareti ve Çin’in tepkilerini gazeteci yazar Gökhun Göçmen ile konuştuk.
‘Tek Çin ilkesini benimseyip sonra Tayvan adasına sistematik biçimde silah gönderdiler’
Gökhun Göçmen’e göre, Tayvan meselesi ABD-Çin ilişkilerinin temelini oluşturuyor. ABD yönetiminin Çin’i diplomatik olarak tanıma sürecinde ‘Tek Çin’ ilkesini benimsediğini anımsatan Göçmen, 1979’da bunun yazılı olarak da beyan edildiğini vurguladı. Ancak ABD’nin hemen ardından çıkardığı Tayvan yasalarıyla adayı sistematik olarak silahlandırdığını belirten Göçmen, Washington’ın kendi imza attığı belgeleri çiğneyerek geçmişte yarattığı krizlere atıf yaptı:
“Aslında Tayvan meselesi en temel olarak ABD-Çin ilişkilerinin temelini oluşturuyor. Yoksa Amerikan hiyerarşisinde üçüncü ismin güvenli olduğu takdirde dünyanın her tarafına gitmesi beklenir. Fakat Tayvan özel bir mesele. 1972’de Çin ile ABD arasında ilk görüşme gerçekleşmişti. Şanghay bildirisi olarak kısaltabiliriz. 1972’de ABD, ‘Tayvan ve Çin’i tek parça olarak kabul ediyorum’ demişti. 1979 yılına geldiğimizde ise taraflar birbirlerini karşılıklı olarak tanıdılar. 1979’da ABD, ‘Artık Çin’in temsilcisi olarak Tayvan’daki hükümeti değil aksine Çin Komünist Partisi’nin kurduğu Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıyorum dedi. Bu Tayvan’ın da Çin anakarasına dahil olduğu yani tek Çin ülkesi olarak özetleyebileceğimiz şekilde kabul etmesidir. 1979’da ABD bunu yazılı olarak da beyan etti. Tek Çin ilkesine saygı duyuyoruz ve Tayvan ile ilişkilerimizi ekonomik, kültürel ve resmi olmayan düzeyde devam ettireceğiz dedi. Bu resmi olmayan meselesi de bir büyükelçiliği yok Tayvan adasının. ABD’nin orada bir temsilcisi yoktu. Genelde emekli diplomatlar, kültür ofisi var, onun üzerinde ilişkilerini yürütüyordu. Bu tek Çin ilkesine olan bağlılığı 17 Ağustos 1982 bildirisinde ABD doğruladı. Bunlar kağıt üzerindeki şeyler. 17 Ağustos bildirisinde ABD, Tayvan’a kendisini koruması için silah satmak istediğini belirtti. Çok da fazla süre geçmeden ABD’de Tayvan yasası kabul edildi. Bu yasa uyarınca ABD, sistematik biçimde Tayvan adasına silah gönderdiler. Adeta yüzen bir gemiden bahsediyoruz. Amerikalılar öyle tanımlıyor. Çin’in burnunun dibinde bir adayı silahlandırmak demek attığınız imzaları ileride çiğneyeceğiniz anlamına gelir. Diplomatik olarak da ABD yavaş yavaş bu durumu aşındırmaya başladı. İlk olarak Tayvan’ın bir liderini davet etmişlerdi. O dönemde hükümet izin vermedi ama Kongre ülkeye bu adamı kaçak şekilde soktu ve üniversitede konuşması yaptırdı. Üçüncü Tayvan krizi patlak verdi. Çin gerçek silah ve mermilerin kullanıldığı tatbikata başladı. Tayvan adasında da üçüncü kriz böyle başlamıştı.”
’25 yıl önce Newt Gingrich Tayvan’a gitti ama öncesinde Çin’i ziyaret ederek’
Göçmen, Tayvan’a Pelosi’den 25 yıl önce ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich’in ziyaret ettiğini anımsattı. Ancak Gingrich’in adayı ziyaretinden önce Çin’e resmi ziyarette bulunduğunu vurgulayan Göçmen, aradaki derin farka dikkat çekti.
“25 yıl önce de ABD ile Temsilciler Meclis Başkanı gitti. O dönem neden bu kadar büyük kriz çıkmadı? Çin’in o dönemki ve bu dönemki güvenliği arasında elbette epey mesafe var. Şu anda ABD uyarıyor, Biden’a ‘ateşle oynuyorsun, elin yanar’ diyecek kadar özgüven sahibi bir ülkeden bahsediyoruz. O dönem şu vardı. ABD’de iktidarda Demokratlar vardı, Temsilciler Meclisi ise Cumhuriyetçilerin elindeydi. O nedenle bunu iç karışıklık gibi resmedebildik. Gingrich o dönem Tayvan’ı ziyaret etmeden önce Çin’i ziyaret etti. Hal böyle olunca aynı çatıda iki farklı resim vermiş oldu. Pelosi’de böyle olmadı.”
‘ABD’li yetkililer ‘Tayvan’ı Çin’e karşı oklu kirpiye dönüştürmek istiyoruz’ diyorlar’
Göçmen’e göre, ABD yönetimi Trump döneminde ilk işaretleri gelecek şekilde ‘barışçı birleşmeyi’ devre dışı bırakacak şekilde geri Tek Çin politikasından geri vitese takmış durumda. Pelosi olayında bir fay hattının patlamasının görüldüğünü belirten Göçmen, Amerikalı yetkililerin kendilerinin Tayvan’ı ‘oklu kirpiye dönüştürmekten’ söz ettiklerinin altını çizdi:
“Trump 2018’de bir karar çıkardı, ‘Tayvan’a artık resmi yetkililer de gidebilir’ dedi. Arkasından sağlık bakanını bölgeye gönderdi. Biden yönetiminde ise ‘Tek Çin’ ilkesi dışişleri bakanlığının sayfasında çıkartıldı Tayvan ile ilgili bölümden, sonra koydular ama. Bu aslında niyet göstermesi açısından önemliydi. Uzunca bir süredir Amerika’nın sistematik olarak ve giderek vites arttırdığı bir Tayvan kartından bahsediyorum. Çünkü Çin’de bu her ne kadar Biden, Pelosi gibi isimler ‘Tek Çin’ ilkesine bağlı olduğunu söyleseler de artık bu barışçıl birleşmenin giderek ihtimal dışı kaldığını gösteriyor. Çünkü yine ABD’li yetkililer kendi ifadeleriyle ‘Adayı oklu kirpiye dönüştürmek istiyoruz’ diyorlar. Kovid döneminde de Tayvan’ı çeşitli vesilelerle BM’ye katmak, uluslararası yardımlaşma, etkinliklere katmaya çalıştılar. Amerikan hiyerarşisinin üçüncü ismi gitti, yarın ne olacak? Bambaşka uluslararası platformlarda bir aktör olarak tasarlandığını görüyor. Aslında birikmiş bir fay hattının patlamasını gördük Pelosi olayında.”
‘Çin ‘Amerikan belasından’ kaçamayacağını bir kez daha anlamış oldu’
Çin’in Pelosi’nin uçağının inme olayında tüm olanaklarını kullandığını, Biden yönetiminin ise meseleyi ABD içindeki ‘iyi polis-kötü polis’ gibi sunduğunu söyleyen Göçmen, ortaya çıkan sonucun Pekin’in hesaplaşma vakti ve yerini kendi belirleyeceği olduğu görüşünde. Diğer yandan Göçmen, son dönemde Çin’de aydın kesimlerde ABD ile bir arada iyi geçinme ve hatta ‘ChinAmerica’ söylemlerine karşılık ‘Amerikan belasından’ kaçamayacaklarının anlaşıldığını da ekledi:
“Çin, uçak inene kadar bütün olanaklarını kullandı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, hala Washington yönetimiyle görüşmelerin devam ettiğini söyledi. Blinken ile görüştüler zannedersem, bu gezinin ‘bireysel olduğu’ yönünde kendilerine bir iletimde bulunulduğunu söylediler. Amerika da böyle kurtarmaya çalışıyor. Bir taraftan ‘iyi polis-kötü polis’ misali ‘ordu bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor’ şeklinde demeç verdiler. Amerikan siyasi sistemi onlara bu anlamda kolaylık sağladı. Çin de bunun önüne geçmek için elindeki tüm imkanları kullandı hem diplomatik hem de sosyal medya yoluyla yaptığı açıklamalarla. Çin’in gazeteleri çok sert cümleler kullandı ama Pekin yönetiminden gelen açıklamada sadece ‘Amerika’nın ağır bir bedel ödeyeceğinden’ bahsedildi. ‘Elimiz kolumuz boş durmayacak’ dendi ama bunun zamanı söylenmedi. Bu tartışmalarda bir tevatür vardır. Dönemin Çin Dışişleri Bakanı’na ‘Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz?’ derler, ‘Bunu değerlendirmek için henüz erken’ der. Gerçekte bu olay yaşandı mı bilmiyoruz ama bu bize Çin yönetimiyle ilgili şöyle bir bilgi veriyor. Daha temkinli olmak ve hesaplaşmanın zamanını yerini kendisinin belirlemesi… Çin de uzun süredir toplumda, aydınlar da çeşitli fikirler içinde. Kimi aydınlar, Çin ve ABD’nin iyi geçinebileceği, bunun bilek güreşi olmadan da işlerin halledilebileceği, hatta bir dönem ‘ChinAmerica’ diyorlardı. Fakat gelinen nokta ABD’nin ulusal güvenlik belgesinde yer aldığı üzere Çin’i stratejik bir rakip olarak gördüğü, tüm imkanlarını kullanacağı ve aslında ‘Amerikan belasından’ kaçamayacaklarını bir kez daha anlaşmış oldular.”
‘Artık bu tatbikatları sık ve rutin biçimde göreceğiz’
Göçmen’e göre Çin bir dizi eylemi zamana yayarak hareket edecek ve Tayvan etrafında daha sık ve rutin tatbikatlar görülebilir:
“Pelosi krizi neyi tetikleyebilir? Çin bir dizi eylemi zamana yayarak bu işi hayata geçirecek. Bu alacağı önlemlerin takvimini biraz daha ileri taşıyabilir. Çin ordusu tatbikata başlıyor, 7’sine kadar sürecek. Üçüncü Tayvan krizi demiştik, Tayvan’ın ilk seçilen liderini ABD’ye çağırdıklarında Çin bir tatbikata başlayacağını duyurmuştu. Bu tatbikatın içerisinde Tayvan’a bağlı kimi adacıklara kurşun yağdırmıştı. Belki bir öngörü olarak değil ama şunu diyebiliriz. Artık bu tatbikatları sık ve rutin biçimde göreceğiz. Çin’in bir dizi ürünle birlikte kum ithalatını men etme olayında bunların çiplerin üretiminde kullanıldığını okudum.”
‘Amerika, inatla Çin’in burnunun dibinde farklı bir ulus inşa etmeye çalışıyor’
Tayvan’da yaşayanların da Çinli olduklarını anımsatan Göçmen, ancak ulus denilen şeyin inşa edilebilen bir ‘organizma’ olduğunu ve ABD’nin inatla Çin’in burnunun dibinde farklı bir ulus inşasına soyunduğunu anımsattı. Pekin’in ‘barışçı birleşme’ dediği şeyin ise halkların iradesine dayandığını belirten Göçmen, Çin’in ekonomik enstrümanların kullanılması tercihine karşılık ABD’nin bunu diplomatik ve askeri olarak kesmeye çalıştığını vurguladı. Göçmen’e göre Pekin artık Tayvan’da ABD’nin vekili gibi hareket eden Demokratik İlerleme Partisi ile bu işin güç olacağının farkında:
“Çinliler ve Tayvan’daki Çinliler farklı ten değiller, ataları ortak. Ulus dediğimiz şey ise inşa edilebilen bir organizma. Amerika, inatla Çin’in burnunun dibinde farklı bir ulus inşa etmeye çalışıyor. İktidarda bulunan Demokratik İlerleme Partisi de buna destek veriyor. Bu nereye kadar devam edebilir? Çin açısından barışçıl birleşme meselesinin de gelip dayandığı nokta bu. Çünkü barışçıl birleşme dediğimiz şey halkın iradesine dayanıyor. Çin ekonomik enstrümanlarını kullanacaktır ama günün sonunda halkların iradesine bağlı. Benim gördüğüm ABD bunu diplomatik, askeri olarak kesiyor. Adada bulundurduğu vekilleri sayesinde bir adım daha ileri gidiyor. Çin artık benim tahminimce bu meselenin barışçıl birleşmenin iktidarda Demokratik İlerleme Partisi olduğu sürece güç olacağının farkında.”
‘Hegemonyaya rağmen kalkınmakta, kendine özgü bir yol inşa etmekte kararlı bütün ülkeler Putin’i anlayacaktır’
Rusya Federasyonu’nun Pelosi krizindeki mesajın enteresan olduğunu belirten Göçmen, tıpkı Çin’in Ukrayna krizinde kullandığı gibi Moskova’nın da ‘güvenlik kaygılarını anlıyoruz ve meşru buluyoruz’ demesine dikkat çekti. İki ülkenin ‘bloklaşma’ görüntüsünden kaçındığına atıf yapan Göçmen, diğer yandan ABD’nin hegemonyasına rağmen kalkınmak ve kendilerine özgü bir yol inşa etmekte kararlı tüm ülkelerin Putin’i anlayacakları bir görüntü oluştuğunun altını çizdi:
“Rusya’nın kullandığı cümle enteresan, tıpkı Çin’in Ukrayna krizinde kullandığının aynısını Rusya yer değiştirerek kullandı. ‘Güvenlik kaygılarını anlıyoruz ve meşru buluyoruz’ dedi. Bu taraflar arasında alışılagelmiş bir mesajlaşma yöntemi diyebiliriz. Çünkü tarafların güvenlik kaygısını anlaması önemli. Çin, Pelosi’nin bu kışkırtmasının Rusya ile Çin’i dünyanın geri kalanı karşısında bir blok haline getirmek istediğinin de farkında. Dolayısıyla böyle bir kutuplaşma izlenimi vermemek için ne Rusya ne Çin çok daha fazla silahı göstererek ‘yardıma gelelim mi’ atılımı yapar, siyasi destekle sınırlı kalacaktır. Çin’in de Rusya’nın da istediği bu. Bir kamplaşma, kutuplaşma görüntüsü vermemek adına… Ama dünyada gelişmekte olan ülkeler bir şekilde Putin’in neler hissettiğini anlayacaktır. Türkiye de Çin de buna dahil. Hegemonyaya rağmen kalkınmakta, kendine özgü bir yol inşa etmekte kararlı bütün ülkeler öyle ya da böyle farklı lehçelerde Putin’i anlayacaktır.”