enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,6059
EURO
36,2221
ALTIN
2.927,97
BIST
9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
11°C
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
15°C

Bu insanlar bizden farklı! Denizin altında görebiliyorlar, 5 bin metrede rahat nefes alabiliyorlar

1. Su altında net görüş Çoğumuz, suyun altında gözlerimizi açtığımızda net göremeyiz. Ancak Tayland ve Myanmar’ın Andaman kıyısında yaşayan 3 …

Bu insanlar bizden farklı! Denizin altında görebiliyorlar, 5 bin metrede rahat nefes alabiliyorlar
01.06.2022
100
A+
A-

1. Su altında net görüş
Çoğumuz, suyun altında gözlerimizi açtığımızda net göremeyiz. Ancak Tayland ve Myanmar’ın Andaman kıyısında yaşayan 3 kabileden oluşan Moken halkının çocukları bir istisna. Moken halkı, deniz göçebeleri olarak biliniyor çünkü yılın büyük bölümünü sudaki kulübelerde ya da teknelerde yaşıyor ve denizden geçiniyorlar. Bu da, gözlerinin su altında müthiş bir netlikte görmeye nasıl adapte olduğunu açıklıyor.

Aslında tüm mesele, insan gözünün hava ve suyla temas ettiğinde nasıl odaklandığıyla ilgili. Göz havayla temas ettiğinde, havadan çok daha yoğun olan ışık korneaya girerken kırılıyor. Ancak suyun yoğunluğu gözdeki sıvıya benzer olduğundan, net bir görüş için gerektiği kadar çok kırılma olmuyor. 2003’te Current Biology adlı bilimsel yayında yer alan bir araştırma, Moken çocuklarının gözlerinin yunuslar gibi suyun altındaki koşullara adapte olabildiğini ve ışığı su altında net görebilcek kadar bükebildiğini gösterdi.

2. Aşırı soğuk havaya dayanma kabiliyeti
Kuzey Kutup bölgesinde yaşayan İnuitler ve Kuzey Rusya’da yaşayan Nenetler dondurucu havalara adapte oldu. Biyolojik açıdan bizlerden farklı olduklarından, vücutları soğuk havaya bizden farklı tepki veriyor. Ciltleri bizimkilerden daha sıcak ve metabolizmaları daha hızlı çalışıyor. Bizlerden daha az ter bezleri var ve soğuk havada titremiyorlar.

Bu özellikler tamamen genetik. İnuit veya Nenet halkından değilseniz, on yıllarca Kuzey Kutbu’nda yaşasanız bile, bu halkların soğuğa karşı müthiş dayanıklılığını elde etmeniz mümkün değil.

3. Daha az uykuyla yetinmek
Çoğu insanın, dinlenmiş hissedebilmek için her gece 7 ila 9 saat saat arası uyuması gerekiyor. Ama Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi’nin 2014’te yaptığı bir araştırmada, gecede 6 saatten az uykuyla normal bir şekilde faaliyet gösterilebilmesini sağlayan genetik bir mutasyon tespit edildi. Mutasyona uğramış DEC2 genine sahip insanlar, daha yoğun bir REM uykusu uyuyor ve böylece daha etkin bir şekilde dinleniyorlar.

Bu genetik mutasyon aynı zamanda uykusuzluğun etkilerine daha büyük bir direnç sağlıyor. Uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğuna ve ayrıca ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Araştırmacılar bu mutasyonun her gece 6 saatten az uyuyan insanların çok küçük bir kısmında, yüzde birinde bulunduğunu vurguluyor.

4. Daha yoğun kemikler
Kemik yoğunluğunu kaybetmek, yaşlanma sürecinin bir parçası, ama bazı insanlar kemik yoğunluğunu normalden hızlı kaybediyor. Bu da osteoporoza ve kırılma riskinin artmasına yol açıyor. Ama bazı insanlar, nadiren görülen ve tam tersi bir duruma, skleroteoza yol açan bir genetik mutasyona sahip.

Bu genetik mutasyon bulunan insanların kemikleri yaşlandıkça yoğunlaşıyor. Ancak bu genetik mutasyonun kötü bir yanı da var. Kemiklerin sürekli büyümesi jigantizme (dev hastalığı), yüzde bozulmaya ve sağırlığa yol açılıyor.

Bu genetik mutasyon Afrikanerler’de (Hollanda kökenli Güney Afrikalılar) görülüyor.

5. Yüksek irtifalarda yaşamak
Deniz seviyesinin 5 bin metre üzerinde yaşayan And Dağları’ndaki halklar bu duruma “soroche” diyorlar. Yüksek irtifalara çıkan hemen herkesin yaşadığı bir hal.

İrtifa hastalığı, deniz seviyesinden yukarı çıktıkça oksijenin azalmasından kaynaklanıyor. Belirtileri arasında, baş dönmesi, baş ağrısı, tansiyonun düşmesi ve nefes alma zorluğu var. Ancak And Dağları’ndaki Quechua halkı ve Himalayalar’da yaşayan Tibetliler arasında yapılan araştırmalar, doğal seleksiyonun nasıl bu insanları genetik açıdan yüksek irtifalarda yaşamaya uygun hale getirdiğini gösteriyor.

Bu halklar zamanla akciğer kapasitesini artıran daha büyük bir üst bedene sahip oldular ve böylece her nefes aldıklarında daha çok oksijen alabilir hale geldiler. Binlerce yıl boyunca bu genetik özellikler baskın çıktığından, bu dağlarda yaşayan insanlar daha düşük irtifalarda yaşamaya başladıklarında bile özellikleri değişmedi. Kaynak: BBC

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.