Ataerkil yapılanmanın da etkisiyle iş hayatındaki kadınlar arasında, pek çok film ve kitaba konu olmuş bir rekabet yaşandığını ve bu rekabetin …
Ataerkil yapılanmanın da etkisiyle iş hayatındaki kadınlar arasında, pek çok film ve kitaba konu olmuş bir rekabet yaşandığını ve bu rekabetin zaman zaman kadın-erkek rekabetinden sıyrılıp kadın-kadın rekabetine dönüştüğünü biliyor muydunuz?
Bugün sizlerle beraber, bazı kadınların iş hayatında maruz kaldığı kraliçe arı sendromuna değineceğiz.
İşe, en yararlı kraliçe arıdan başlayacak olursak eğer…
Kraliçe arı ya da bilinen diğer isimleriyle arı beyi ve ana arı; her arı kovanında bir adet bulunan ve tüm arıların annesi olarak kabul edilen, yetişkin ve çiftleşmiş arıdır.
Kuluçkadan ayrılan ilk kraliçe arı, henüz doğmamış olan tüm kraliçe arıları öldürür. Kraliçe arıların aynı anda doğması halindeyse, kraliçe arılar arasında ölümüne bir savaş yaşanır ve kaybeden kraliçe arı; ya hayatını kaybeder ya da kovanı terk etmek zorunda kalır.
Aynı kovanda asla iki kraliçe arı bulunamaz. Kraliçe arıların ömrü ortalama 5 yıl olduğu için, beşinci yıla doğru kraliçe arının yumurtlama hızı düşer ve işçi arılar yeni bir kraliçe arıyı hazırlar. Yeni kraliçe arının hazır hale gelmesi ile, mevcut kraliçe arı da kovanı terk eder.
Peki ya cam plazalardaki kraliçe arılar?
Yapılan bazı bilimsel araştırmalar, çalışma hayatındaki bazı kadın yöneticilerin; kadın astlarının yükselmesini istemediğini ve hemcinslerinin yükselmesini engelleyecek hamleler yaptığını göstermektedir. Araştırmalarda bu refleksin kaynağı olarak genellikle kadınların, erkek egemen iş ortamı tarafından asimile olmaları gösterilir.
Kraliçe arı sendromu olarak adlandırılan bu durum, bazı kaynaklarda pembe taciz olarak da adlandırılmaktadır. Şimdi gelin hep beraber kraliçe arı sendromunun sebeplerine, araştırma verilerine ve örneklerine göz atalım.
Kraliçe arı sendromunun literatüre girişi
Kraliçe arı sendromu, terim olarak ilk kez Amerikalı Sosyolog ve Feminist Carol Anne Tavris’in liderliğindeki bir araştırma grubunun çalışmaları neticesinde 1973 yılında kullanıldı. Aradan yaklaşık 50 yıl geçmiş olmasına rağmen, sendromun tarifi ve kapsadığı alan aynı şekilde durmaktadır.
Kraliçe arı sendromuna ait gözlemler
Kraliçe arı sendromu hakkında yapılan araştırmalarda, yönetici konumundaki kadınların, özellikle de erkek egemen bir mesleğe aitse; hemcinslerine daha eleştirel yaklaştığı hatta görevde yükselmesi muhtemel hemcinslerini engellemeye yönelik adımlar attığı gözlemlenmektedir.
Konu ile ilgili yapılan bir araştırmada kadın çalışanlara yöneltilen “daha önce hiç, kadın bir yönetici tarafından engellendiğinizi hissettiniz mi?” sorusuna %96 oranında “evet” yanıtı verilmişti. .
Sendromun altında yatan olası sebepler
Toronto Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre; kadınlar, kadınlarla çalışmayı daha stresli buluyor. Aynı kadınların, erkeklerle çalışırken ise daha az stresli olduğu gözlemlendi. Kadınların bu sebeple kraliçe arı sendromu gösterdiği tahmin edilmektedir.
Bir diğer sebep olarak ise; kraliçe arı sendromu gösteren kadınların genellikle erkeklerin egemen olduğu sektörlerde başarı kazanmış kadınlar olduğu ve kadınların asimile olarak hemcinslerine karşı negatif bir tavır sergilediği düşünülmektedir. Aslında kraliçe arı sendromunun altında bir hemcinsler rekabetinden de öte; erkek egemen bir toplumda genelde asimile olarak başarılar kazanmış kadınların rekabeti yatmaktadır.
Erkekler arasındaki rekabet ile kadınlar arasındaki rekabet birbirinden biraz farklı
Psikolog Joyce Benenson, kadınlarda görülen kraliçe arı sendromunu araştırmak için 5 yaşındaki çocuklardan oluşan bir grubu kız ve erkek olarak ikiye ayırdı. Ardından her iki gruba da kendi içinden birer lider belirledi ve birkaç gün bu durumu gözlemledi.
Benenson’ın aktardıklarına göre erkek grubundaki lidere, grup üyeleri tarafından lider olmasından ötürü saygı gösterilirken; kız grubunda ise, lidere saygı gösterilirken bir yandan da bazı kızların “neden lider ben değilim?” sorusunu sorduğu tespit edildi. Benenson’ın yaptığı bu gözleme göre; iş hayatındaki kraliçe arı sendromunu, kadınlar ile erkekler arasındaki rekabet anlayışının farklılığına dayandırabiliriz.
Pembe taciz mağduru muyum?
Eğer iş hayatında yükselmeyi beklerken; gereksiz bir şekilde hemcinsi tarafından engellenen, diğer personellere oranla negatif bir muamele gören ve haksız bir şekilde erkek personellerin yükseldiğine şahit olan bir kadınsanız; kraliçe arı sendromu ya da pembe taciz kurbanı olduğunuzu ifade edebiliriz.
Hemşireler genel olarak bu konuda daha fazla şikayetçi
Bir iş yerinde ne kadar çok kadın varsa orada kraliçe arı sendromu yaşanma oranı da o kadar yüksektir. Bu sebeple Selçuk Üniversitesi Dr. Öğretim Görevlisi Melike TAŞDELEN BAŞ da bu konuya özellikle değiniyor. Baş’ın bu konuda yaptığı araştırmaya göre; hastanelerde görevli pek çok hemşire, yıllarca kraliçe arı sendromuna maruz kalmaktadır.
Özellikle genç hemşirelerin, yaşça daha büyük hemşireler ve başhemşireler tarafından ciddi bir mobbinge maruz kaldığı ve sırf bu yüzden görevinden istifa eden ya da görev yerini değiştiren hemşirelerin olduğu ifade edilmektedir. Eğer aynı hastanede erkek ve kadın personel oranı yakın seviyelerde olsaydı, kraliçe arı sendromu oranı bu kadar yüksek olur muydu, bilemiyoruz.
İngiltere’nin ilk kadın başhekimi Prof. Dame Sally DAVIES de BAŞ’ın tezini doğrular bir şekilde 2014 yılında bir araştırma için mesleki deneyimlerini anlatırken, “Özellikle tıpta gördüğüm kadarıyla, kadınlar kraliçe arı olmaktan zevk alıyorlar” dedi. Elbetteki bu görüş, DAVIES’in görüşüydü ve belki de hayatı boyunca hep benzer karakterde insanlarla çalışmak zorunda kalmıştı.
İşçi arılar da kraliçelere arılara genelde ön yargı ile yaklaşıyor
Yapılan araştırmalarda kadınların; erkek yöneticileri “yönetici” olarak tanımlarken, kadın yöneticileri ise “kadın yönetici” olarak ifade ettiği gözlemlendi. Aynı araştırmada kadın yöneticilerin 2/3’sinin “erkeklerin kadınlardan daha şeffaf ve dürüst olduğu” gerekçesiyle erkeklerle çalışmayı tercih ettiği ifade edildi. Bu iki araştırmaya göre; kadınların hemcinsleri olan yöneticilere karşı ön yargılı olma ihtimalleri de bir hayli yüksek.
Ünlü kraliçe arı sendromları
Eski Birleşik Krallık Başbakanı ve aynı zamanda ülkenin ilk kadın başbakanı olan Margaret Hilda Thatcher’ın göreve geldikten kısa bir süre içerisinde kadınlara karşı negatif ayrımcılık yaptığı iddia edilmiş hatta kendisi için yazılan pek çok kitapta da bu iddiadan bahsedilmişti.
2004 yılında yayınlanan Mean Girls ve 2006 yılında yayınlanan The Devil Wears Prada yapımlarında da kraliçe arı sendromu işlenmişti.
Editör görüşü
Sadece iş dünyasında değil, hayatın herhangi bir yerinde karşılaşabileceğimiz her türlü cinsiyetçiliğin, ne şekilde olursa olsun çok büyük bir yara ve en az ırkçılık kadar da büyük bir ayıp olduğunu sizlerle paylaşmak isteriz. Her ne kadar araştırmalar kraliçe arı sendromunu doğrular nitelikte olsa da; her kadının bu genellemeye dahil edilemeyeğini, yöneticinizin kadın olmaktan da öte bir insan olduğunu, kötü yöneticilerin hem erkek hem de kadın olabileceğini düşünerek ön yargılarınızı yıkmanızı diliyoruz.
Peki ya sizler kraliçe arı sendromu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 / 7 / 8 / 9 / 10 / 11 / 12 / 13 /