Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği hususundaki isabetli çekincelerinin, düştüğü makul şerhlerin, gündeme getirdiği haklı itirazların, henüz muhatapları tarafından dikkate alınmadığını dile getirdi.
“İkinci Kandil Dağı İsveç’tedir.” ifadesini kullanan Bahçeli, “Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan, terörizme çanak tutan sabıkalı ülkelerle bir ve beraber olmamız akıl harcı mıdır?” diye sordu.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine engel çıkarınca Türkiye’nin risk priminin son 14 yılın rekorunu kırdığını belirten Bahçeli, “Siyasi ve diplomatik vasıtalarla sonuç alamayanlar bu defa da ekonomi kartını masaya mı sürmektedir? Bu edepsizliği, bu hasmane tavrı görmezden mi gelelim? Olağan mı karşılayalım? Buyurun, emriniz neyse onu yapalım mı diyelim?” şeklinde konuştu.
‘Hiç kimse Türkiye’yi tehdit etmeye yeltenmesin’
Türkiye’nin bağımlı ve tutsak bir ülke olmadığını vurgulayan Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
“Hiç kimse Türkiye’yi tehdit etmeye yeltenmesin. Terör örgütü PKK/YPG’yi İsveç ve Finlandiya üzerinden NATO’ya fiili ortak yapmaya asla teşebbüs etmesin. Yanlış adımın döneceği merci başkent Ankara’nın tarihi iradesi, Türk milletinin asil varlığıdır. İsveç hükümeti, terörizme mali imkan sağladı, silah verdi, teröristleri ülkesinde ağırladı, yaralı hainleri tedavi ettirdi, bununla yetinmedi parlamentosuna taşıdı, Başbakanı’nın bile göreve gelmesinde terör örgütü uzantılarının dahli ve desteği görüldü. Şimdi bu İsveç’in NATO’ya girmesi nasıl mümkün olacak? Türk milleti bu zillete nasıl tamam diyecek? FETÖ’cülere ‘muhalif grup’ diyenler, PKK/YPG’li teröristleri ‘aktivist’ diye tanımlayanlar, Türkiye’yle müttefikliği nasıl hak edecek? Türk milletinin terazisi bu melanet ağırlığı nasıl çekecek? Teröristlerin Türkiye’ye iade talepleri her seferinde reddedilmektedir. PKK’lılar, FETÖ’cüler ellerini kollarını sallayarak bu ülkelerde cirit atmaktadır. Bu gelişmeleri dikkate aldığımızda İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelikleri, terörizme ‘evet’ demek, Türkiye düşmanlarına olur vermek anlamına gelecektir.”
‘NATO’dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır’
“Türkiye’nin baskı ve dayatma altına alınıp sürecin oldubittiye getirilmesiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi karşısında Ankara kriterleri anında işleme koyulmalıdır. Türkiye seçeneksiz değildir. Türkiye çaresiz değildir. Eğer şartlar içinden çıkılmaz hale bürünürse NATO’dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır. NATO’yla var olmadık, NATO’suz da yok olmayız. Türkiye 1952 yılından bu tarafa NATO üyesidir. Velakin Türkiye NATO’nun doğudaki karakol ülkesi olarak muamele görmüş, krizlerin, darbelerin, toplumsal ve siyasal çalkantıların tahrik merkezinde hep NATO’nun bulunduğu sürekli gündemi işgal etmiştir. Türkiye’nin itirazları ciddiye alınmıyorsa NATO’daki varlığı da ciddiye alınmıyor ve saygı görmüyor demektir. Alsınlar İsveç’i, alsınlar Finlandiya’yı tepe tepe kullansınlar, Rusya’ya karşı yeni bir siper açsınlar. İhtiyaç hasıl olursa, gelişmeler başka bir seçenek bırakmazsa, Türkiye’nin, Türk dünyasının ve 57 İslam ülkesinin da içine katılacağı yeni bir güvenlik teşkilatının kurulması mümkündür, belki de en doğrusu budur. Mesela ‘Asya ve Ortadoğu Güvenlik Örgütü’ ismiyle kurulacak güvenlik teşkilatı aynı zamanda NATO’nun dünya genelinde dengelenmesini de sağlayacaktır. Kim nereye doğru genişliyorsa genişlesin, NATO kimi üye yapıyorsa yapsın, buna karşılık Türk ve İslam ruhunun ayağa kalkıp genişlemesi küresel dengeleri kökten değiştirecek, bölgesel hesapları muhataplarının kursağında bırakacaktır.”
‘Miçotakis, dedeleri gibi sinsi ve namert”
Bahçeli, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ne kadar karşı gelse de Kıbrıs’ta egemen ve eşitlik temeline dayalı iki devletli çözümden başka bir çıkış olmadığını söyledi.
“Ya bunu seve seve kabullenecekler, ya da söke söke bu hedef gerçekleşecektir.” diyen Bahçeli, “Kıbrıs’ın kaderi Helenizm değil, Türklüktür. ABD’nin kanatları altına korkakça sığınıp ileri geri konuşan bu Başbakanın Batı’nın piyonluğuna talip olması tarihi bir kırılma, onursuz bir acziyettir.” diye konuştu.
Mavi Vatan haritasını ABD Başkanı’yla görüşmesinde gündeme getirip Türkiye’yi şikayet eden Miçotakis’in, dedeleri gibi sinsi ve namert olduğunu söyleyen Bahçeli, “Türkiye düşmanlığını siyasi rant kapısı görecek kadar küçülmüş ve hesap hatası yapmıştır.” ifadelerini kullandı.
Devlet Bahçeli, Türk milletinin, Yunanistan’ın taciz ve tahrik siyasetine sonuna kadar direneceğini, Akdeniz ve Ege’deki saldırganlıklara her şartta göğüs gereceğini vurguladı.
Tüm bunlar oluyorken, zillet ittifakının, Türkiye’nin yanında duruş gösterdiğini, milli hakları ve milli güvenliği savunduğunu duyan, gören olup olmadığını soran Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu zillet ittifakı kimlerin dümen suyundadır? Kimlerin talimatı, telkini ve tembihi altındadır? Bre Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar, Türkiye’nin milli çıkarlarını, milletimizin tarihi emanetlerini ne zaman müdafaa etmeyi düşünüyorsunuz? Daha ne olmasını bekliyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nun Maltepe’de yaptığı miting esnasında, platforma üşüşen bir avuç hainin ‘her yer Kandil, her yer direniş’ sloganına ne bir tepki ne de bir itiraz duyulmuştur. ABD Büyükelçiliğinin mezkur miting öncesi kendi vatandaşlarını muhtemel olay çıkabileceği yönünde uyarması ise işin özünde CHP’yle paslaşmak, danışıklı dövüş bir kurgu, provokatif bir hamledir. Bunu görüyoruz, emel ve hedef birlikteliği içinde olanların farkındayız. Sayın Kılıçdaroğlu, Yozgat’ta hani Kandil’i yerle yeksan edeceğini söylüyordun? Boş beleş konuşuyordun. Boşa sallayıp dolu tutmanın arayışındaydın. Ne oldu? ‘Milletin Sesi’ ismiyle düzenlediğiniz mitinge Kandil’i taşımak isteyen vatan hainlerine niye bir şey demedin, diyemedin? ‘Ne geziyorsunuz, ne yapıyorsunuz, ne Kandil’i, PKK terör örgütüdür, siz de teröristsiniz’ çıkışını neden yapamadın?
‘Kılıçdaroğlu’nun Maltepe mitingi, HDP’nin mitingidir’
“Kılıçdaroğlu’nun Maltepe mitingi, HDP’nin, PKK’nın, FETÖ’nün, Pontus özlemi çeken çürümüşlerin mitingidir. Atatürk Havalimanı’nı kast ederek, ‘bu işte bir damla mürekkebi olan herkes vatan hainidir’ diyen Kılıçdaroğlu, asıl damgalı hainleri, asıl gedikli iş birlikçileri görmek ve bilmek istiyorsa derhal çevresine ve ittifak içinde olduğu cinayet ve suç örgütlerine bakmalıdır. Ülke elden gidiyormuş. Kılıçdaroğlu’nun iddiası budur. Ülkenin bir yere gittiği falan yoktur, giden, gidecek olan ve bir daha da dönmesi hayal olan zillet ittifakının ta kendisidir. Cumhurbaşkanı adaylığına iyice ısınan, ittifak ortaklarına çalım atan Kılıçdaroğlu, ‘mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz’ diyecek kadar akli ve zihni melekelerini yitirmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Dersim sayfasını yeniden açıp yeni bir isyan teşebbüsünü aklından geçiriyorken, Türk milleti seni cumhurbaşkanı yapmaz, yapamaz, yapmayacaktır. Boşuna çırpınma, layık olmayan, ehil olmayan, milli olmayan, yeterli olmayan, dahası yüreğinde kin ve nefreti barındıran şahsına cumhurun başkanlığı reva ve müstahak görülemez. Kılıçdaroğlu’nun yolu yol değildir. Birlikte yürüdüğü çıkar ortakları kendisi gibi doğru değildir. Türk milleti 2023 yılının Haziran ayında seçimini yapacak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha ve açık ara farkla seçilecektir. MHP ve Cumhur İttifakı da tarihi bir zafere imza atacaktır. O zaman geldiğinde zillet ittifakı yalnızca nal toplayacak, Kılıçdaroğlu ile yuvarlak masada oturan marjinalleşmiş parti başkanları saklanacak yer arayacaklardır.”
‘Fiyat etiketlerinin kabarmasına yol açan kim varsa’
Özellikle kur ve enflasyonda ekonomik gerçeklerle ters düşen artışların bir süre sonra normalleşeceğine, hazmedilebilir ve makul seviyelerde istikrar kazanacağına inandıklarını dile getiren Bahçeli, vatandaşların kesesine dokunan, mutfağına adeta dinamit koyan, geçim şartlarını ağırlaştıran ve şikayetlerinin yaygınlaşmasına neden olan fiyat artışlarının önünün arkasının dikkatle incelenmesi gerektiğini vurguladı. Bahçeli, “Bunların yanında FETÖ’cülerin, ticaret hayatını zehirleyerek ekonomik istikrarın bozulması için sürekli arayış içinde oldukları da yadsınmayacak bir gerçektir” değerlendirmesinde bulundu. Bahçeli, şunları da kaydetti:
“FETÖ’cüler, sıcak para çeteleri, köksüz sermaye grupları, bunların yerli uzantıları, içimize kadar sızmış meşum ayakları, küresel tefeciler, ekonomik tetikçiler, emperyalizme gönüllü casusluk yapan kokuşmuşlar, Türkiye’nin ekonomik olarak köşeye sıkışması, milletimizin hayat pahalılığının içine gömülmesi amacıyla faaliyet içindedir. Konut fiyatlarıyla birlikte kiralardaki haksız, hukuksuz ve ahlaki hiçbir yanı olmayan artışların gerçek sebebi, asıl gayesi nedir? Kiracılarla ev sahipleri arasındaki ihtilafın yoğunlaşmasına hizmet eden, vatandaşlarımızı mağdur hale getiren, ayrıca bakkalda, pazarda, zincir marketlerde soğandan patatese, peynirden yumurtaya, etten süte, bakliyattan diğer gıda ürünlerine varıncaya kadar fiyat etiketlerinin kabarmasına yol açan kim ya da kimler varsa maşeri vicdan karşısında suçludur, sahnelenen kirli oyunun bir parçasıdır. Kiralardaki denetimsiz ve dengesiz yükselişlere sessiz kalamayız. Konut fiyatlarındaki anormal yükselişleri atıl vaziyette seyredemeyiz. Vatandaşlarımızın memnuniyetsizliği bizim de memnuniyetsizliğimizdir. Fakat Türkiye’ye karşı tertip ve temin edilmiş alçak kampanyayı da görmek lazımdır. Kira artışlarıyla konut fiyatlarındaki vahim artışları sınırlandırmak, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı düşünmek, taleplerine kulak vermek mecburiyetindeyiz. Haksız kazanç peşine düşen, doymayan kursaklarıyla insanımızın sofrasına ve tenceresine göz koyan fırsatçıların elbette yakasından tutmalıyız, bedelini de ödetmeliyiz. Gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının kontrolünü sağlayarak, denetimleri sıklaştırarak, cebini doldurmaya çalışan utanmazları cümle aleme hem deşifre hem de rezil etmeliyiz.”
‘Neyin istibdadından bahsediyorlar’
Son günlerde Sultan 2. Abdülhamid Han ile ilgili tartışmaların yine alevlendiğini anımsatan Bahçeli, 33 yıllık hükümdarlık döneminde yedi düvelle mücadele eden; aklıyla, ahlakıyla, imanıyla, zekasıyla, sezgisiyle, siyasi maharetiyle imparatorluğu ayakta tutan hünkarı istibdatla bir ananların tarih cahili olmaları bir yana, milli tarihe yabancıların gözüyle bakan sefiller olduğunu dile getirdi.
Devlet Bahçeli, “Abdülhamid’i kimler sevmiyorsa, tedavi edilmemiş kuyruk acısını hala kimler çekiyorsa, onlara dikkat edeceğiz, çünkü onlar Batı’nın içimize yuvalanmış etki ajanlarıdır, üstelik 1900’lü yılların başında sahnelenen kahpe oyunların günümüzdeki mültezimleridir.” sözlerini sarf etti.
Abdülhamid Han’ın seveni kadar sevmeyeni de olduğunu belirten Bahçeli, “Bu sevmeyenler güruhu bizim de sevmediklerimizdir, bizim de sırtımızı döndüğümüz sömürge bakiyeleridir. Abdülhamid’i Ermeni çetecileri sevmez, Siyonizmin müellifleri sevmez, sömürgeciler sevmez, casuslar sevmez, Türk ve İslam düşmanları hiç sevmez.” diye konuştu.
“Gafiller ne istiyorlar tarihimizden? Neyin istibdadından bahsediyorlar?” sorularını yönelten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bilmedikleri, bilemeyecekleri, tanımadıkları, tanımaya da kafalarının ve kalplerinin yetmeyeceği büyüklerimizi tevsik edilmiş hangi bilgi ya da belgelerle itham ederler? Eğer Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugünün Abdülhamid’i olarak görülüyorsa, bizce bunun hiçbir mahsuru yoktur, bilakis gurur duyulacak bir övgünün tezahürü ve tezekkürüdür. Biz ecdadımıza dil uzattırmayız, tarihimize laf ettirmeyiz, zillete düşenlere geçmişimizi yargılatmayız, devşirmelere akıllarını başlarına devşirmelerini de hassaten tavsiye ve tebliğ ederiz. Hele hele, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Sultan 2. Abdülhamid’i cepheleştiren, sudan sebeplerle karşı karşıya getiren kanı bozukları asla affetmeyiz. Osmanlı İmparatorluğu bizimdir, Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, Atatürk bizimdir, Abdülhamid Han da bizimdir. Fitne çıkaranlar, nifak elebaşları, müzevirler, müstebit zihniyetler, münafık ve müfsit emeller bizim gibi görünseler de katiyen bizden değildir. Atatürk Ankara ise Abdülhamid Han İstanbul’dur. Atatürk Dolmabahçe ise Abdülhamid Han Yıldız’dır. Atatürk al bayrak, Abdülhamid Han da üç hilaldir. İkisini birbirinden ayırmak ne mümkün? Türk milletinin iki büyük değeri, hayır duayla anılacak iki kutlu ismidir. Dedelerimize hakaret edenler zillettedir. Milli ve manevi değerlerimize dil uzatanlar ziyandadır ve istikametleri mefluçtur. Şunu da temiz bir vicdanla ifade ve iddia ederiz ki Atatürk’ü seven Abdülhamid’i de sever. Birisini diğerine tercih eden, birisini diğerinden üstün tutan bataktadır, sakat ve savruk bir mantığın esareti altındadır.”