Günümüzde dahi, herhangi bir çatışmaya girmemesine ve birkaç aylığına askerlik yapmasına rağmen psikolojisi bozulan çok sayıda kişi bulunuyor …
Günümüzde dahi, herhangi bir çatışmaya girmemesine ve birkaç aylığına askerlik yapmasına rağmen psikolojisi bozulan çok sayıda kişi bulunuyor. Alıştığı ortamdan alınıp yoğun disiplin ve baskının olduğu bir ortama zorunlu bir şekilde götürülen kişilerde kalıcı zihinsel sorunlar doğabiliyor.
Bir de çatışma yaşayanları, savaşın içinde olanların durumunu düşünün. Daha ilk gençlik yıllarında kendilerini bir cehennemin ortasında bulan insanlar, akıl sağlığını yitirecek duruma gelebiliyorlar.
Mermi şoku (shell shock), ilk defa Britanyalı Psikolog Charles Samuel Myers tarafından I. Dünya Savaşı sırasında tanımlandı.
1914’te, I. Dünya Savaşı’nın ilk aşamalarında, İngiliz askerleri savaştan sonra kulak çınlaması, hafıza kaybı, baş ağrısı, baş dönmesi, titreme ve gürültüye karşı aşırı duyarlılık gibi tıbbi belirtiler bildirmeye başladı. Normalde bu semptomlar beyinde fiziksel bir yaradan sonra görülmesi gerekiyordu fakat çoğu hastanın kafasında yara belirtisi bulunamadı.
“Mermi şoku” yaşayan askerlerin fotoğrafları, savaşın en rahatsız edici halini gösteriyor.
Savaş ortamında bulunan erkekler, maruz kaldığı ani duygu değişimi nedeniyle her an ölmek üzere olduğunu hissediyordu, dengesini kaybedip anlamsız hareketler yapıyordu, mimiklerini anlamsızca oynatıyordu.
Bombardıman altında kalma, yakın arkadaşların feci bir şekilde ellerinde ölmesi, yetersiz beslenme ve uyku, ölüm korkusu gibi faktörlerin neden olduğu yoğun paniğin bir sonucu olarak ortaya çıkan çaresizlik, akıl yürütememe, uyuyamama, yürüyememe, konuşamama gibi sorunlar görüldü.
1915 ve 1916’da mermi şoku vakalarının sayısı arttı ancak tıbbi ve psikolojik olarak yeterince anlaşılmadı.
Bazı doktorlar bunun, patlayan mermilerden ve bombalardan kaynaklanan şok dalgalarının bir beyin lezyonu oluşturmasıyla beyne verilen gizli fiziksel hasarın bir sonucu olduğu görüşündeydi. Diğer bir açıklama ise mermi şokunun patlamalar sonucu oluşan karbonmonoksit zehirlenmesinden kaynaklandığıydı.
Aynı zamanda, mermi şokunu fiziksel değil, duygusal bir yaralanma olarak tanımlayan alternatif bir görüş geliştirildi. Çünkü mermi şoku semptomları gösteren erkeklerin bir bölümü yoğun ateşe maruz kalmamıştı. Belirtiler patlayan bir bombaya yakınlığı olmayan erkeklerde de ortaya çıktığı için, sadece fiziksel yaralanmaya bağlanamadı.
Johns Hopkins Üniversitesi tarafından 2015 yılında yapılan araştırma, patlayıcılara maruz kalan savaş gazilerinin beyin dokularının karar verme, hafıza ve akıl yürütmeden sorumlu alanlarında bir yaralanma olduğunu buldu.
Bu kanıt, araştırmacıları, mermi şokunun sadece psikolojik bir bozukluk olmayabileceği sonucuna varmalarına yol açtı. Hava basıncındaki hafif değişiklikler bile davranıştaki farklılıklarla ilişkilendirildi. Buna göre savaş alanındaki patlamalar büyük basınç değişikliklerine neden olarak beyne gizli bir hasar veriyordu.
Mermi şoku vakası görülmesine rağmen askerlerin yaklaşık %75’i uzman tedavisi için hastaneye sevk edilmeden tekrar askere gönderildi.
O kadar çok asker mermi şokundan muzdaripti ki 19 İngiliz askeri hastanesi tamamen bu vakaların tedavisine ayrılmıştı. Savaştan on yıl sonra, 65.000 savaş gazisi İngiltere’de hâlâ tedavi görüyordu.
Bazı doktorlar, askerlerin mermi şokunu tedavi etmek için acımasız yöntemler uyguluyordu.
Doktorlar, askerlerin savaş öncesi benliklerine geri dönmelerini umarak onlara elektrik şoku verirdi. Bir İngiliz klinisyen Lewis Yealland, bir yıl boyunca hastalarından birine elektrik şoku verip diline sigara koyarak tedavi etmeye çalıştı ve “Bu odadan çıkmayacaksın. Ta ki eskisi kadar iyi konuşana kadar…” ifadesini kullandı.
Mermi şokuna maruz kalan erkeklerin bir kısmı firar ve korkaklık gibi askeri suçlardan yargılandı ve hatta idam edildi.
Askerlerdeki bu rahatsızlıklar bazılarınca altta yatan bir karakter zayıflığının belirtisi olarak görülüyordu. 346 asker “korkaklık”, “itaatsizlik” gibi bahanelerle idam edildi. 1917’de, İngiliz ordusunda “mermi şoku” bir tanı olarak tamamen yasaklandı ve tıp dergilerinde bile bundan bahsedilmesi sansürlendi. 7 Kasım 2006’da Birleşik Krallık hükûmeti idam edilen askerlere af verdi fakat iş işten geçmişti.
Bu videoda, hastalıktan muzdarip olan askerlerin yaşadığı korkuyu görebilirsiniz.
Hükûmetlerin başındaki karar vericiler, bu atmosferi yaşamadan milyonlarca askeri “zorla” cehennemin ortasına bıraktı, bırakmaya devam ediyor.
Gencecik erkekler savaştan sağ çıkmayı başarsalar bile bir kısmı idam edildi, bir kısmı ise ömür boyunca bu zihinsel yükü taşımak zorunda bırakıldı.
Kaynaklar: 1, 2