DİYANET İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Fark edilme ve beğenilme dürtüsünün kontrolünde oluşturulan sanal kimliklerle insanlar, sadece sanrıdan ibaret …
DİYANET İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Fark edilme ve beğenilme dürtüsünün kontrolünde oluşturulan sanal kimliklerle insanlar, sadece sanrıdan ibaret sayılabilecek dijital sosyalleşme biçimlerine mahkum edilmekte. Örften, maruftan, kadim değerlerden ve yerleşik davranış kalıplarından kopuşu beraberinde getiren bu durum, aile kurumunu ve ailevi değerleri ciddi anlamda erozyona uğratmakta” dedi.
Erbaş, ailenin toplumun temeli olduğunu vurgulayarak, “Aile, toplumun temeli olmasının yanında, sevgi, saygı ve güvene dayalı bir hayat yaşamanın en büyük imkanıdır. Evlilik akdi ile kurulan aile, esasen dayanışma, yardımlaşma, emanet ve emniyet bilinci ekseninde bir hayat ortaklığını ve sosyal huzuru ifade etmekte. Bu önemli kurumun birtakım dış etkilere ve değişimlere açık olduğu da bir gerçektir. Örneğin 18’inci yüzyıldan itibaren sanayileşmeyle birlikte hızlıca kentleşen toplumlarda aile yapısı büyük bir dönüşüme maruz kalmıştır. Daha önce birkaç kuşağın bir arada olduğu aile örnekleri bu süreçle birlikte anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile dediğimiz yapıya bürünmüştür. Ülkemizde de durum farklı değildir” dedi.
‘AİLE, YOZLAŞMA TEHDİDİ İLE KARŞI KARŞIYA KALDI’
Erbaş, dijitalleşme ile ailenin dejenerasyon tehdidiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, “Teknolojinin ve dijital imkanların baş döndürücü bir hızla geliştiği günümüzde kentleşmenin yerini her türlü sosyal yapıyı dönüşüme zorlayan küreselleşmenin aldığını görüyoruz. İletişimin ve kültürel etkileşimin küresel ölçekte yaşandığı bu çağda, geleneksel ve kültürel özgünlükler, farklılıklar ve değerler, alabildiğine sorgulanır hale gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak birçok sosyal yapı gibi aile de ciddi yozlaşma, dejenerasyon tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. İletişim ve etkileşimin bu denli küreselleştiği bir dünyada bütün değerleriyle aileyi korumanın hiç de kolay olmadığını kabul etmemiz gerekir. Hayatın her alanının internet teknolojilerinin etkisi altında kaldığı, zaman ve mekana dair sınırların kalktığı, sanal olan ile gerçek olan arasındaki çizginin neredeyse silindiği bir dünyada yaşıyoruz. Başta sosyal medya olmak üzere internet ve dijital dünya hem kültürel hem de toplumsal değişimleri alabildiğine hızlandırmakta. Algıların gerçeğe galip geldiği bu dünya, hızlıca kendi kültürünü oluşturmakta ve insanlığı büyük dönüşümlere zorlamaktadır” diye konuştu.
‘BİZE DÜŞEN GENÇLERİMİZİ DOĞRU YÖNLENDİRMEK’
Erbaş, sosyal medya ve dijitalleşmenin, aile kurumunu ve ailevi değerleri erozyona uğrattığını kaydederek, “Dijital dünyanın öne çıkardığı hayat tarzının, hazla, hızla ve hırsla tüketim anlayışı üzerine kurgulandığını görüyoruz. Nitekim dijital mecralarda, özgürlük söylemleriyle bir taraftan bireyselleşme teşvik edilirken diğer yandan da bireyselleşmenin önünde engel olarak görülen aile kurumu ötelenmekte ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta. Fark edilme ve beğenilme dürtüsünün kontrolünde oluşturulan sanal kimliklerle insanlar, sadece sanrıdan ibaret sayılabilecek dijital sosyalleşme biçimlerine mahkum edilmekte. Örften, maruftan, kadim değerlerden ve yerleşik davranış kalıplarından kopuşu beraberinde getiren bu durum, aile kurumunu ve ailevi değerleri ciddi anlamda erozyona uğratmakta. Dijital dünyanın imkan ve risklerinden haberdar olmak ve bu alanla ilişkilerimizi sürekli güncel tutmak zorundayız. Çağın gerçekliklerine bigane kalma gibi bir lüksümüz olamaz çünkü bizim insana, hayata ve dünyaya dair bir gelecek tasavvurumuz var. Bizlere düşen ailemizi, gençlerimizi, çocuklarımızı bu süreçte doğru yönlendirmek. Onların tasavvur, istikamet ve istikballerini etki altına alan dijital mecralarda daha dikkatli olmalarını temin etmek” dedi.