Fantastik renkleriyle büyüleyici bir görsel şölen sunan aurora borealis’in herhangi fark edilebilir bir ses üretip üretmediği sorusu yüzyıllardır …
Fantastik renkleriyle büyüleyici bir görsel şölen sunan aurora borealis’in herhangi fark edilebilir bir ses üretip üretmediği sorusu yüzyıllardır araştırmacıların aklını kurcalayan bir soru. Güneş parçacıklarının Dünya atmosferindeki gaz molekülleri ile etkileşimi sonucunda ortaya çıkan auroranın, genellikle manyetik alanın en güçlü olduğu Dünya kutuplarının yakınlarında meydana geldiği bilinen bir gerçektir; ancak auroranın ses çıkardığı raporları oldukça nadirdir ve bilim insanlarınca uzun yıllarca reddedilmiştir.
Ancak 2016 yılında Finlandiya’da yürütülen bir araştırma, kuzey ışıklarının gerçekten de insan kulağıyla duyabilecek bir ses ürettiğini doğruladığını iddia ediyor. Araştırmada yer alan araştırmacılardan birinin yaptığı bir ses kaydına göre, yer seviyesinden 70 metre yükseklikte bulunan büyüleyici ışıkların çıkardığı ses duyulabiliyor. Ancak tıpkı sesin duyulabilmesi için gerekli olan koşullar gibi, sesin arkasındaki mekanizma da hala daha gizemini korumaya devam ediyor.
Auroraların sesi olduğu gerçeği bilim dünyasında uzun yıllarca kabul görmedi
Auroral ses; özellikle de 20. yüzyılın ilk on yılında, kuzey enlemlerindeki yerleşim yerlerinden gelen söylentilerin, bazen gökyüzündeki büyüleyici ışık gösterilerine bir ‘ses’ in eşlik ettiğini bildirdiği tartışmaların konusuydu. Görgü tanıklarının aktardıklarına göre spesifik olarak şiddetli kuzey ışıkları gösterileri esnasında son derece sessiz, neredeyse duyması imkansız bir çatırtı ve vızıltı sesi duyulabiliyordu. Kuzey Kanada ve Norveç’ten gelen benzer söylentiler de bu durumu destekler nitelikte olsa da, çok az sayıda kaşifin bu söz konusu sesi duyduğunu iddia etmesi sebebiyle bilim camiası bir türlü ikna olmadı.
O zamana ait auroral seslerin raporlarının güvenilirliği, kuzey ışıklarının yükseklik ölçümleriyle de yakından alakalıydı. Sadece Dünya atmosferine inen görüntülerin insan kulağının duyabileceği sesi iletebileceği düşünülüyordu. Buradaki asıl sorun ise 1932-3 İkinci Uluslararası Kutup Yılı sırasında kaydedilen sonuçların, auroraların en yaygın olarak Dünya’nın 100 km üzerinde ve çok nadiren de 80 km’nin altında gerçekleştiğinin tespit edilmesiydi.
Buna göre ışıklardan gelen fark edilebilir sesin Dünya yüzeyine iletilmesinin imkansız olması gerekiyordu. Bu bulguları göz önüne alan seçkin fizikçiler ve meteorologlar konuya şüpheyle yaklaştılar ve auroral sesin gerçekliğini reddettiler. Hatta ünlü bir fizikçi olan Sir Oliver Lodge; auroral ses işittiklerini iddia eden insanlarda bunun psikolojik bir tepkime olabileceğini bile söyledi.
Auroral seslerin varlığı resmi olarak 1970’li yıllarda kabul görmeye başladı
Ancak 20. yüzyılın önde gelen aurora bilimcisi Carl Størmer, aurorayı duyduğunu iddia eden iki asistanı tarafından yazılan kayıtları yayınladı ve büyük hacimli kişisel raporlara bir miktar da olsa meşruiyet kattı. Størmer’in asistanı olan Hans Jelstrup, “auroranın titreşimlerini tam olarak takip ediyor gibi görünen, belirgin şekilde dalgalı, çok tuhaf, hafif bir ıslık sesi” duyduğunu, Bay Tjönn ise “yanan çimen veya sprey” gibi bir ses duyduğunu söyledi. Bu son iki tanığın ifadeleri ne kadar inandırıcı olsa bile yine de auroral sesin çalışabileceği bir mekanizmaya dair herhangi bir söylemde bulunmadılar.
Bu gizemin yanıtı, ilk olarak 1923 yılında, tanınmış bir Kanadalı astronom olan Clarence Chant tarafından sonunda bulundu. Chant’a göre kuzey ışıklarının hareketi Dünya’nın manyetik alanını değiştiriyor ve ciddi bir mesafede bile atmosferin elektriklenmesinde değişikliklere neden olabiliyordu. Chant’ın 1920’lerde pek de ilgi görmeyen bu iddiası, 1970’lerde iki aurora fizikçisinin tarihsel kanıtları yeniden gözden geçirmesiyle kabul gördü. Chant’ın teorisi bugün bilim insanları tarafından büyük ölçüde temel alınıyor; ancak ses üretme mekanizmasının tam olarak nasıl çalıştığı konusundaki tartışmalar hala daha devam etmekte.
Auroral sesler pek çok besteciye de ilham oldu
Kesin olan bir şey var ki evet, auroralar nadiren de olsa insan sesinin duyabileceği frekansta sesler çıkarabilir. Yani uzun zamandır süregelen bu söylemler hayali veya uydurma değil, aksine son derece nesnel bir gerçek. Üstelik auroral sesler pek çok sanatçıyı da etkilemiş durumda. Mesela Letonyalı bir besteci olan Ēriks Ešenvalds’in, sesi duyduğunu iddia eden insanların söylemlerinden yola çıkarak auroral ses fenomenini anlatan ‘Northern Lights’ isimli bir bestesi bulunuyor.
Northern Lights – Ēriks Ešenvalds
Öte yandan kuzey ışıklarının radyo sinyallerini evinizde dinlemeniz de mümkün. Her ne kadar bu radyo frekansları, kuzey ışıklarının ürettiği duyulabilir sesleri karlı bir dağın tepesinde bizzat duymakla bire bir aynı olmasa da aurora’nın geçici, uçucu ve dinamik doğası hakkında az da olsa öz bir fikir edinmenize yardımcı olabilir.