Modern astronomi ve gezegen biliminin ana hedefi evrenin her tarafına yayılmış yaşam bileşenlerini keşfetmektir. Ötegezegenler ve astrobiyoloji …
Modern astronomi ve gezegen biliminin ana hedefi evrenin her tarafına yayılmış yaşam bileşenlerini keşfetmektir. Ötegezegenler ve astrobiyoloji üzerine çalışan iki bilim insanı, James Webb Teleskobu gibi yeni nesil teleskoplar sayesinde, çoğu araştırmacının yakın zamanda diğer yıldızların etrafındaki gezegenlerin atmosferlerinin kimyasal yapısını ölçebileceklerine inanıyor.
İki bilim insanının en büyük umudu, bu gezegenlerden birinde ya da daha fazlasında kimyasal bir yaşam izine sahip olduğunu bulmaktır. Daha önce Mars’ta veya Jüpiter’de yapılan keşiflerde olduğu gibi Güneş Sistemi’nde de yaşam olabileceğini düşünen iki araştırmacı, uzayda veya güneşte yaşama dair izler aramanın zor olduğu için fiziksel örnekleri elde edebilmek için bir teleskop gönderilmesi gerektiğini söylüyor.
James Webb Uzay Teleskobu uzaydaki ışıkta meydana gelen değişimleri keşfeden tek teleskop
Astrobiyologlar, uzak bir gezegendeki yaşamı tespit etmek için bir gezegenin yüzeyi veya atmosferi ile etkileşime giren yıldız ışığını inceleyecekler. Atmosfer veya yüzey yaşam tarafından dönüştürülmüşse, ışık “biyoimza” adı verilen bir ipucu taşıyabilir. Potansiyel olarak yaşanabilir bir ötegezegenden gelen ışıktaki bu ince değişiklikleri tespit etmek için inanılmaz derecede güçlü bir teleskop gerekir. Şimdilik, böyle bir başarıya sahip tek teleskop, yeni James Webb Uzay Teleskobu oldu.
Temmuz 2022’de bilim operasyonlarına başlayan James Webb gaz devi ötegezegen WASP-96b’nin spektrumunu okudu. Spektrum, su ve bulutların varlığını gösterdi, ancak WASP-96b kadar büyük ve sıcak bir gezegenin yaşama ev sahipliği yapmasının da olası olmadığı düşünülüyor. Ancak bu erken veriler, James Webb’in ötegezegenlerden gelen ışıkta zayıf kimyasal imzaları tespit edebildiğini gösteriyor.
Webb önümüzdeki aylarda Dünya’ya daha yakın gezegenlerde keşifler yapacak
Önümüzdeki aylarda Webb, aynalarını, Dünya’dan sadece 39 ışıkyılı uzaklıkta, potansiyel olarak yaşanabilir Dünya boyutunda bir gezegen olan TRAPPIST-1e’ye çevirmeye hazırlanıyor. Teleskop, gezegenleri ev sahibi yıldızlarının önünden geçerken inceleyerek ve gezegenin atmosferinden süzülen yıldız ışığını yakalayarak biyo-imzalar arayabilir. Ancak yaşamı aramak için tasarlanmadığı için teleskop yalnızca en yakın potansiyel olarak yaşanabilir gezegenlerden birkaçını inceleyebilir. Ayrıca yalnızca atmosferdeki karbondioksit, metan ve su buharı seviyelerindeki değişiklikleri algılayabilir. Bu yazdıklarımızdan yalnızca belirli kısmı yaşamın varlığına işaret eder ve Webb yaşam için en güçlü işaret olan oksijenin varlığını tespit edemiyor.
Araştırmacılar şu anda yapım aşamasında olan ve biyo-imzaları arayabilecek üç devasa, yer tabanlı Dev Magellen Teleskobu, Otuz Metre Teleskopu ve Avrupa Aşırı Büyük Teleskop’larının olduğunu ve her birinin Dünya’daki mevcut teleskoplardan çok daha güçlü olduğunu belirtti. Bu teleskoplar Dünya’nın atmosferinin yıldız ışığını bozmasına rağmen, oksijen için en yakın gezegenlerin atmosferlerini rahatlıkla araştırabilir.
Astrobiyologlar, önümüzdeki on yılların en güçlü teleskoplarını kullansalar bile, yalnızca yaşam tarafından tamamen dönüştürülmüş dünyaların ürettiği güçlü biyo-imzaları tespit edebilecekler. Yanlış sonuçlar elde edilmemesi için gökbilimcilerin ve astrobiyologların, jeolojik veya atmosferik süreçlerinin bir biyo-imzayı taklit edip edemeyeceğini anlamak için ilgilenilen bir gezegeni yeterince iyi incelemeleri gerekecek. Yine de yeni nesil ötegezegen çalışmaları, uzayda yaşamın varlığını kanıtlamak için gereken olağanüstü kanıtların çıtasını geçme potansiyeline sahip. James Webb Uzay Teleskobu’ndan gelen ilk bulgular, bize yakında gerçekleşecek olan heyecan verici ilerleme hakkında bir fikir veriyor.