İnsanların çıkarları adına, sonuçlarını hiç düşünmeden doğayı diledikleri gibi sömürebileceklerine inanmalarının cezasını yine en çok biz …
İnsanların çıkarları adına, sonuçlarını hiç düşünmeden doğayı diledikleri gibi sömürebileceklerine inanmalarının cezasını yine en çok biz insanlar çekiyoruz. Ancak tabiatın yok olmasını önlemek adına neler yapılması gerektiğinin bilinmesine rağmen, bunlar yeterince uygulamaya geçirilmediği sürece hiçbir şey değişmiyor. Ve bu sebeple Dünya, ne yazık ki her gün biraz daha yok olmanın eşiğine doğru kaçınılmaz bir şekilde sürükleniyor.
Yeni bir araştırmaya göre gezegenimizin yüzde 75’ini oluşturan okyanuslar, şimdi, daha önce hiç olmadığı kadar endişe verici bir durumun içinde bulunuyor. Hatta durum o kadar vahim ki araştırmacılar, okyanus yaşamının, 66 milyon yıl önce dinozorların sonunu getiren meteor felaketinden bu yana hiç bu kadar tehdit altında olmadığını belirtiyor.
Kitlesel yok oluş, okyanus yaşamının kapısını çalıyor
Araştırmanın arkasındaki Princeton Üniversitesi’nden uzmanlar, yaptıkları bir basın açıklamasında, mevcut karbon emisyon seviyelerinin kontrol altına alınmaması halinde tropik bölgelerde biyolojik çeşitlilik kaybı meydana gelebileceğini ve kutup bölgelerindeki deniz yaşamının, oksijen ve gıda tükenmesi kaynaklı olarak, aşırı ısınan suda ‘pişerek’ kitlesel yok oluşa sürüklenebileceğini ifade ediyor.
Konuya ilişkin olarak araştırmacılar, açıklamalarında “Sera gazı emisyonları dünya okyanuslarını ısıtmaya devam ettiği için denizlerdeki biyolojik çeşitlilik, önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde dinozorların yok olmasından bu yana görülmemiş seviyelere inme yolunda olabilir” şeklinde kaydediyor.
Çalışmanın yazarlarından Justin Penn ise, “Aşırı ısınma, yüzyılın sonuna doğru, mevcut tüm insan stres faktörlerinin bir araya gelmesiyle rekabet edecek olan iklim kaynaklı yok oluşlara yol açacaktır” sözleriyle durumun ehemmiyetine vurgu yapıyor.
Korkunç yok oluş senaryolarını önlemek bizlerin elinde
Araştırmada elde edilen sonuçlar son derece karanlık bir geleceğe işaret ediyor; ancak bu, elimizden gelen hiçbir şey olmadığı ve bütün umutların tükendiği anlamına gelmiyor. Araştırmacılara göre en kötü yok oluş senaryolarını önlemek için hala yeterli zamanımız bulunuyor.
Geleceğin henüz ‘yazılmadığını’ ve kaderi değiştirmenin mümkün olduğunu belirten Penn, “CO2 (karbondioksit) emisyonlarının gidişatını değiştirmek ve bu kitlesel yok oluşa neden olacak ısınmanın büyüklüğünü önlemek için hala yeterli zaman var.” şeklinde ifade ediyor.
Yeterince hızlı hareket etmiyor olabiliriz; ancak temiz enerji alternatiflerine olan ilginin giderek artması ufak da olsa bir umut oluşturuyor. Umuyoruz ki bu araştırmanın sonuçlarının doğru olup olmadığını göreceğimiz o karanlık noktaya gelmemize gerek kalmadan elimizi taşın altına koymayı öğrenir ve gezegenimizi, onu nasıl bu hale getirdiysek, ‘elbirliği’ ile tekrar kurtarabiliriz. Unutmayın, en azından şimdilik bildiğimiz kadarıyla başka bir Dünya daha yok ve Dünya dışı bir millet duruma müdahale etmeye karar vermediği sürece kurtuluştaki en büyük şansımız yine bizleriz.