18. yüzyılda kıyafetlerde kullanılmaya başlanan sentetik boyalar sayesinde renk ve desenlerde artış olmuş ve dönem kadınının giysileri …
18. yüzyılda kıyafetlerde kullanılmaya başlanan sentetik boyalar sayesinde renk ve desenlerde artış olmuş ve dönem kadınının giysileri zenginleşmişti. Lale devrinin değiştirdiği sosyal hayat kadın kıyafetlerine de yansıdı. Genellikle üç etekli, sim sırma işlemeli gösterişli elbiseler sarayın modasını belirledi. Peki 18’inci ve 19’uncu yüzyılda Osmanlı Sarayı’nda kadın giysileri nasıldı?
18. yüzyılda abartılı süslemeler ve genellikle kullanışlı olmayan kıyafetler yaygındı. Oldukça köklü bir tarihe sahip olan Türk giyim tarihi, bu soruna el attı. Yüzyıllardır Osmanlı Devleti’nin modayı iletişim dili olarak da kullanması, kıyafetin önemini ortaya koydu. Sarayı’n imajını ortaya koyan fazla süslemeli kıyafetler zamanla kullanışsız hale geldi. Bu yüzden de 1718 yılında başlayan Lale Devri ile birlikte, sosyal hayatın yanı sıra modaya da yenilik geldi. Kıyafetlerde kullanılan sentetik boyalar sayesinde renk ve desenlerde alternatifler ortaya çıktı. Bu dönem kadınlarının kıyafetteki öncelik tercihleri şam ipliğinden yapılan elbiseler oldu. Önden açık, düşük uzun kollu ile ayak üzerine zengin görünümlü drapelerle düşen geniş şalvarlar 18. yüzyılın stilinde yer aldı.
18’İNCİ VE 19’UNCU YÜZYILDA OSMANLI SARAYI’NDA KADIN GİYSİLERİ NASILDI?
Osmanlı döneminde iş bölümüne göre tasarlanan kıyafetlerden ipek gömlekler, çalışma hayatında olan kadınların rahatlığı için geniş dikilirdi. Elbiseler ise kol ağzına ve etek ucuna süs olarak ipek malzemeden tığ oyaları uygulanarak giyilirdi.
Kıyafet üzerinde mücevherler ile yapılan süslemeler zenginlik derecesini gösterirdi.
Türk kadınları yüzyıllardır baş süslemelerine ağırlık gösterdi. Uzun saçlılar, ince örgülerini incili kurdelelerle bağlayarak önde ve yanda zülüfler bırakmışlar ve kalpak (hotoz) giydiler. Hotozlar baş yapısına göre daha küçük tasarlanarak saçların şekline göre kullanılırdı.
Hotozlar, kışın kadifeden, yazın ince ipek kumaşlardan yapılmıştır. Hotozların etrafı, zevk ve zenginlik derecesine göre çiçekler, değerli taşlar ve pırlantalı iğnelerle süslenerek, sırma ipekli çevrelerle (başörtüsü) kullanılmıştır.
Sultan II. Abdülhamid dönemi itibariyle büyük şehirlerde bindallı elbiseler yerini, uzun etek ve ceketten oluşan takımlara bıraktı.
Atlas, tafta ve münakkaş gibi ipekli kumaşlarla modellenmiş uzun kuyruklu etek ve korsajlı ceketler, bindallı tarzında kullanıldı.
Bu giysilerle krep oyalı başörtüleri, renk ve işlemeye uygun olarak kışın, diz hizasında ve bele oturan içi kürklü kadife mantolar giyilirdi. Giysiyle aynı tonda ve işlemesine uygun olarak kumaş ya da deri ayakkabı ve çantalar tercih edilirdi.