Usta yönetmen Roman Polanski imzalı 2002 yapımı The Pianist filmi, vizyona girdiği sene sayısız ödüle layık görüldü ve hem izleyenlerden hem de …
Usta yönetmen Roman Polanski imzalı 2002 yapımı The Pianist filmi, vizyona girdiği sene sayısız ödüle layık görüldü ve hem izleyenlerden hem de eleştirmenlerden tam not aldı. Alman Nazilerin İkinci Dünya Savaşı sırasında Polonya başta olmak üzere Avrupa’nın dört bir köşesinde yaptıkları katliamı anlatan film, aslında Wladyslaw Szpilman isimli gerçek bir müzisyenin hayat hikayesini anlatıyor.
Polonyalı bir Yahudi olan Wladyslaw Szpilman, ülkesinin en önemli piyanistlerinden bir tanesiydi. Almanların Polonya’yı işgal etmesi ile birlikte pek çok kişi gibi onun da hayatı tepetaklak oldu ve savaş bitene kadar hayal bile edilemeyecek trajedilere şahit oldu. The Pianist filminde yaşadıklarını tüm gerçekliğiyle gördüğümüz Wladyslaw Szpilman kimdir, neler yaşadı gelin biraz daha yakından bakalım.
Wladyslaw Szpilman kimdir?
1911 yılında Polonya’da dünyaya gelen Wladyslaw Szpilman Yahudi bir ailenin çocuğuydu. Daha çocuk yaşta piyano konusunda ne kadar başarılı olduğu görülen Szpilman, müzik eğitimi almak için Varşova’ya gitti. Ardından Almanya’ya taşınarak Belin Sanat Akademisi’nde piyano ve kompozisyon eğitimi aldı ve yeteneğini bilgi ile geliştirdi.
Franz Schreker gibi önemli isimlerle çalışma ve tanışma fırsatı yakalayan Wladyslaw Szpilman, Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmesi ile birlikte kendi ülkesi olan Polonya’ya döndü. Polonya Radyosu’nda çalışmaya başlayan Szpilman, kısa süre içinde ülkenin en önemli piyanistlerinden ve müzik insanlarında biri haline geldi.
Naziler Polonya’yı işgal ediyor:
1 Eylül 1939 tarihinde Naziler Polonya’yı işgal ettiği ve Polonya Radyosu binası ateş altında kaldığı sırada radyodan son yükselen notalar Wladyslaw Szpilman’ın parmaklarından çıktı. İşgal gerçekleştikten sonra ülkedeki Yahudilerin büyük bir bölümü ile birlikte Szpilman ve ailesi, Varşova gettosu adı verilen Nazilerin Yahudiler için ayırdığı bölgeye sürüldü.
Wladyslaw Szpilman, en azından ailesinin ihtiyacı olan yemeği satın alabilmek için istemeden de olsa Naziler ve işbirlikçileri olan zengin Yahudilerin favori mekanlarında piyanist olarak çalışmaya başladı. Café Nowaczesna ve benzeri mekanlarda ülkesini işgal eden Nazilere ve onların destekçilerine müzik yapmak zorunda kalan Szpilman, bu dönemde tanıştığı insanlardan daha sonra yardım alacaktı.
Nazilerin Polonya işgali bir günde tamamlanmış olsa da tüm etkileri bir anda yaşanmadı. Ülkede yaşayan Yahudiler önce dışlandı, daha sonra Varşova gettosuna gönderildi. Gettoda yaşananlar The Pianist filminde anlatılanlardan bile daha acıydı. Elbette Nazilerin planları çok daha korkunçtu ve çok geçmeden uygulamaya geçildi.
Polonya’da Yahudi katliamı başlıyor:
Nazilerin amacı bir ülkeyi işgal etmek ve vatandaşlarını bir köşeye ayırmak değildi, hepsini öldürmek istiyorlardı; öyle de oldu. 1942 yazına gelindiği zaman Varşova gettosunda yaşayan tüm Yahudiler ile birlikte Wladyslaw Szpilman ve ailesi de Treblinka’ya taşınmak üzere yerlerinden edildi. Treblinka demek, ölüm demekti.
Wladyslaw Szpilman ve ailesi, diğer Yahudiler ile birlikte trene bindirilecekleri sırada bugün bile adı bilinmeyen gizli bir el Wladyslaw Szpilman’ı ailesinden ayırdı ve hayatını kurtardı. Maalesef kurtulan yalnızca Szpilman oldu. Ailesi gözlerinin önünde trene bindirildi ve sonu ölüm olacak o yolculuğa çıktı.
Varşova gettosu, İkinci Dünya Savaşı’nın en yoğun etkilerinin yaşadığı yerlerden bir tanesiydi. Bölgede yaşayan Yahudiler, trenlere bindirilerek ölüm kamplarına götürülmeden önce de gettoda dövülüyor, tecavüze uğruyor ve öldürülüyorlardı. Yoğun bombardıman altında kalan Varşova gettosundaki bütün binalar ya yıkılmış ya da büyük hasar almışlardı. Wladyslaw Szpilman, işte bu gettoda yıllar boyunca hayatta kalmaya çalışacaktı.
Varşova gettosunun yıkılmış sokaklarında tek başına bir piyanist:
Varşova gettosu başta olmak üzere Polonya’da yaşayan ve Nazilerle işbirliği yapmayan neredeyse tüm Yahudiler trenlere bindirilerek ölüm kamplarına gönderilmişti. Yalnızca Wladyslaw Szpilman gettoda kalmıştı. 1945 kışına kadar Varşova gettosunun yıkılmış sokaklarında Nazilerden saklanarak yaşama mücadelesi veren Szpilman, öncesinde Café Nowaczesna ve benzeri mekanlarda tanıdığı pek çok kişinin yardımı ile bir şekilde hayatta kalmayı başardı.
1945 kışına geldiğimizde ise The Pianist filminde hepimizi gözyaşlarına boğan olay yaşandı. Varşova gettosunun yıkılmış bir villasının içinde akordu bozuk bir piyanonun önünde oturan Wladyslaw Szpilman, ülkesini işgal eden Alman Nazi subaylarından biri ile karşılaştı. Subay ona mesleğini sorunca piyanist olduğunu söyledi ve sonra subay ondan bir şarkı çalmasını istedi.
Savaşın en korkunç günlerini görmüş, ölüm noktasına gelecek kadar kilo vermiş ve neredeyse akıl sağlığını kaybetmiş olan Wladyslaw Szpilman piyanonun başına oturdu ve ülkesinin işgal edildiği gün ateş altında Polonya Radyosu’nda parmaklarından çıkan son ezgi olan Chopin’in Nocturne’unu çaldı. Nazi subayı ona bir süre hayatta kalmaya yetecek kadar yemek ve giyecek verdi. Tam gidecekken Wladyslaw Szpilman onun elini tuttu ve tam olarak şu sözleri söyledi:
“Sana adımı hiç söylemedim; Bana sormadın ama hatırlamanı istiyorum. Neler olabileceğini kim bilebilir? Eve gitmek için gidecek çok yolun var. Eğer hayatta kalırsam, kesinlikle tekrar Polonya Radyosu için çalışacağım. Eğer sana bir şey olursa, herhangi bir şekilde sana yardım edebilirsem, adımı hatırla, Szpilman, Polonya Radyosu.”
Kötüler sonsuza kadar kazanmazdı. Savaş sonunda bitti ve tüm bu katliamın mimarı olan Naziler savaş esiri olarak kamplara alındı. Wladyslaw Szpilman’ın hayatını kurtaran Nazi subayı da bu esir kamplarından birindeydi ve orada öldü. Tıpkı filmde olduğu gibi Szpilman’a ulaşmaya çalıştı ancak başarılı olamadı.
Savaştan sonra Wladyslaw Szpilman:
En sonunda savaş bitip de Polonya eski günlerine dönmeye başlayınca Wladyslaw Szpilman, yeniden Polonya Radyosu’nda çalışmaya başladı. Pek çok yeni besteye imza attı ve sayısız konser verdi. 1986 yılında gerçekleştirdiği konser turnesi sonrası kendini tamamen beste yapımına adamaya karar verdi.
Wladyslaw Szpilman, 2000 yılında Varşova’da öldüğünde ülkesinin en tanınmış müzisyenlerinden bir tanesiydi. Yazdığı otobiyografisi Almanca ve İngilizceye çevrildikten ve The Pianist filmine uyarlandıktan sonra Wladyslaw Szpilman adı tüm dünyada duyuldu. Acı olan ise filme kadar bu usta müzisyenin adı Avrupa’da bile pek bilinmiyordu.
Szpilman’ın yaşadıklarını anlatan The Pianist filmi ve fragmanı:
Polonyalı Yahudi bir müzisyen olan Wladyslaw Szpilman’ın İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşamış olduğu gerçek hayat hikayesinin anlatıldığı film; En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar ödülüne, Cannes Film Festivali Büyük Ödülü’ne, BAFTA En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülüne layık görülmüştür.
Roman Polanski’nin The Pianist filminde gerçek hikayesini izlediğimiz Wladyslaw Szpilman kimdir sorusunu yanıtladık ve kısaca bu usta müzisyenin hayatından bahsettik. Tarihe sayısız kara leke bırakan bu olayların bir daha asla yaşanmaması umuduyla.