Son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşla gündeme gelen Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik İşbirliği Teşkilatı (NATO …
Son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşla gündeme gelen Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik İşbirliği Teşkilatı (NATO), dünya siyasetinde hem küresel hem de bölgesel ölçekte öneme sahip birçok uluslararası örgüt arasında yer alıyor.
İSTANBUL (İGFA) – NATO’nun soğuk savaş sonrası dönemde de ortaya çıkan yeni güvenlik tehditlerine karşı üye devletlerin önemli bir güvencesi olduğunu kaydeden uzmanlar, soğuk savaşın sonunda ittifakın üye sayısının 16 iken bugün neredeyse bütün Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini de kapsayacak şekilde 30’a ulaştığına dikkat çekiyor.
Sağladığı güvenlik taahhütleri ve Rusya’ya karşı caydırıcılığın NATO üyeliğini cazip kılan faktörlerin başında geldiğini kaydeden uzmanlar, AB üyeliğinin yanında NATO üyeliğinin de Doğu Avrupa devletleri için bir aidiyet mevzusu olduğunu vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, BM ve NATO’nun işlevi ve uluslarası ilişkiler alanındaki önemine ilişkin değerlendirmede bulundu. Ocaklı’ya göre Ukrayna ve Rusya savaşının NATO için de önemli bir sınav mahiyetinde…
BM’nin iki unsuru olan Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi arasındaki temsildeki dengesizliğin en önde gelen şikayet konusu olduğunu kaydeden Dr. Ocaklı, Genel Kurul BM’ye üye her devletin temsil edildiği bir organ iken, Güvenlik Konseyi beşi daimi ve onu geçici toplam 15 üyeden oluşan bir organ olduğunu söyledi. “ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesidir ve veto hakkı bulunmaktadır” diyen Ocaklı, “Genel Kurul’da görüşülen ve kabul edilen kararlar bağlayıcı değildir. Öte yandan, Güvenlik Konseyi’nde karara bağlanan hususlar bağlayıcıdır. Yani Güvenlik Konseyi kararlarına BM üyesi her devlet uymak zorundadır, aksi takdirde yaptırımlara maruz kalabilir. Fakat Güvenlik Konseyi’nde görüşülen bir karar tasarısını daimi üyelerden herhangi birinin veto etmemesi gerekmektedir. Bu durumda daimi üyeler kendi çıkarlarına aykırı gördükleri bir tasarının kabul edilmesini engelleyecektir. Tarihteki Güvenlik Konseyi karar tasarıları ve bu tasarılar hakkındaki görüşmeler incelendiğinde bu durumun pek çok örneğini görülebilir” diye konuştu.