Türkiye, Asya ve Ortadoğu’daki enerji rezervleri ile tüketici konumdaki Avrupa arasında önemli bir köprü görevi görüyor. Rusya, İran, Azerbaycan …
Türkiye, Asya ve Ortadoğu’daki enerji rezervleri ile tüketici konumdaki Avrupa arasında önemli bir köprü görevi görüyor. Rusya, İran, Azerbaycan, Irak gibi dünyanın en büyük enerji tedarikçilerinin boru hattı güzergâhları Türkiye’den geçiyor. Günümüzde Doğu Akdeniz’deki İsrail doğalgazının da Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılması görüşülüyor.
Öte yandan Karadeniz’i dünyaya bağlayan Türk boğazlarından da önemli ölçüde petrol taşımacılığı yapılıyor. Yılda ortalama 150 milyon ton (3 milyon varil/gün) petrolün taşındığı İstanbul ve Çanakkale boğazları, halk ve çevre sağlığını tehlikeye atacak olası bir kazanın riskini de üzerinde taşıyor.
Hem Karadeniz’de hem de Türk boğazlarında tanker yoğunluğunu azaltacak proje ise geçmişte Samsun’dan Ceyhan’a uzanacak petrol boru hattı olmuştu. İsmi Trans Anadolu Boru Hattı Projesi (TAPCO) olarak belirlenen bu hat ile Karadeniz’e tankerlerle çıkan petrol, Samsun’dan Ceyhan’a aktarılacak ve Türk boğazlarındaki gemi yükü de azaltılacaktı.
552 kilometre uzunluğundaki boru hattından günde 1,4 milyon varil petrol taşınması planlanmıştı. Rusya işbirliği ile yürütülen projede, İtalyan ENI şirketi de projenin ortağıydı.
Proje ilk aşamada Samsun girişli olarak planlansa da daha sonra Ordu’nun Ünye ilçesine kaydırıldı. Türkiye’den kamu kurumu BOTAŞ ile başlayan proje, 2005’te özel sektöre devredildi. Ancak projede imzalar atılsa da hayata geçirilemedi.
O dönemde BOTAŞ Strateji ve İş Geliştirme Daire Başkanı olan Dr. Cenk Pala da bu projenin yürütücülerinden biriydi.
Dr. Pala, bu projenin önemini ve neden hayata geçirilemediğini Sputnik’e anlattı.
Türkiye’nin bypass projesi
Aynı zamanda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başdanışmanı olan Dr. Cenk Pala, şunları söyledi:
‘İhale BOTAŞ’tan alınıp özel şirkete verildi’
Daha sonra İtalyan ENI şirketinin de projeye dâhil edildiğini ifade eden Pala, “2004’te 18 ay süren müzakerelere başladık. 2005 Mayıs ayına kadar sürdü. Bu görüşmelerde ENI şirketini, BOTAŞ’ın boru hattının yüzde 51’inin sahibi olmasına ikna ettik. Şirketler de birbirinin onayını aldıktan sonra diğer şirketlere hisse satabilecekti. İtalyan rekabet hukukuna aykırı olmasına rağmen inşaatı BOTAŞ’ın yapmasını kabul ettirdik. Ve aynı zamanda Türkiye olarak boru hattının hiç boş kalmaması için bir rezerv garantisi de istedik, bunu bile kabul ettiler. Çünkü çok stratejik bir projeydi. Rusya ile Türkiye’yi belki nükleerde işbirliği bile olmadan önce stratejik ortak haline getirebilecek bir projeydi aslında. Burada tabi hem Karadeniz’in güvenliği açısından bakmak lazım, hem Türk boğazlarının güvenliği açısından hem de Montrö açısından Türkiye ile Rusya ile birbirine daha çok yakınlaştıracak bir projeydi. 18 ay sonunda BOTAŞ ve ENI şirketi projeyle ilgili her konuda anlaştılar. Anlaşmayı aldık o dönemdeki enerji bakanına gittik. Bakan, bu görüşmede, ‘Proje doğru bir proje ama siz yanlış şirketle çalışıyorsunuz. Biz bu projenin devletle yapılması taraftarı değiliz. Özel bir şirkette çalışacaksınız’ dedi. Şirketin ismini de deklare etti. Bununla birlikte bütün BOTAŞ ekibinin 18 ayı boşuna gitmiş oldu” ifadelerini kullandı.
‘Proje rafa kaldırıldı’
Pala, “Rusların arkasında olduğu bir projede Ruslar devletten devlete ilişkiyi tercih eder. Bu boru hattında BOTAŞ’ın mutlaka olması gerekiyordu. BOTAŞ’ın altında özel sektör ile işbirliği olabilirdi” diyerek şunları ekledi:
‘Türkiye’nin stratejik petrol stokları artmış olacaktı’
Cenk Pala, proje hayata geçirilseydi sağlayacağı faydaları ise şöyle anlattı:
Pala, “Projenin tekrar gündeme gelmesi durumunda projenin BOTAŞ’a verilmesi gerekiyor. Hatta BOTAŞ-TPAO konsorsiyumu birlikte belki TPAO’nun Tengiz sahasından pay alması sağlanabilir. Üretim kısmında da bulunursak maliyetleri kontrol ederiz. Bu hala stratejik bir proje” diye de ekledi.
‘Türk boğazlarından günlük 5 veya 6 tanker geçişi ortadan kalkmış olacaktı’
Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Saim Oğuzülgen ise proje hayata geçirilseydi bunun Türk boğazlarına sağlayacağı avantajı şöyle değerlendirdi:
“2005 yılında Türk boğazlarında çift yönlü trafikten tek yönlü trafiğe geçildi. Halihazırda da bu tek yönlü trafik uygulanıyor. Çift yönlü trafik zamanında da boğazlardan petrol geçişi oluyordu. Kış aylarında 5 yaz aylarında 6 tanker geçişi oluyor. Bence Samsun-Ceyhan boru hattı değil, Novorossiysk-Samsun-Ceyhan petrol boru hattı inşa edildiği zaman bir kere Türk boğazlarından günlük 5 veya 6 tanker geçişi ortadan kalkmış, bunların getirdiği riskler bertaraf edilmiş olacaktı. Tankerler boğaza girdiği zaman diğer trafiğe müsaade edilmiyor, o tanker güneyden veya kuzeyden İstanbul boğazına girdiği zaman kritik bölge dediğimiz, Kandilli bölgesini geçinceye kadar benzer yük taşıyan hiçbir geminin boğaza girmesine de müsaade etmiyoruz. Bu kısıtlamalardan da ortadan kalkacağı için diğer gemilerin bu sebepten bekleme süreleri de ortadan kalkacak ve sonuçta bekleme problemi ortadan kalkmasıyla birlikte bu tankerlerin İstanbul ve çevresinde yaşayan insanların sağlıklı çevrede sürdürülebilir yaşam haklarına risk oluşturma konusu da ortadan kalkacaktı.”
Oğuzülgen, “En önemlisi nasıl Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının vana kumandası Ceyhan’da ise Rusya’dan dünya pazarlarına gönderilen petrolün de çıkış noktası Ceyhan olacak. Bu konu Türkiye’nin dünya siyasi sahnesindeki önemini bir kat daha artıracaktır” ifadelerini de ekledi.