Nedensellik, merak ve amaç besleyen, evrendeki olay ve olguları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen …
Nedensellik, merak ve amaç besleyen, evrendeki olay ve olguları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen disiplinler bütünü olarak tanımlanan bilim, tarihi süreç içerisinde farklı evrelerden geçti.
Modern bilimin gelişim süreci incelendiğinde 16.yüzyılın dönüm noktası olduğu değerlendirilse de, önceki dönemlerde de bilimin gelişmesi için çeşitli atılımlar yapıldı. Her toplum, düşüncesi doğrultusunda bilimle ilgilendi. Zira, bilmek, bir insan etkinliği olarak toplumsal bir bağlamda ortaya çıkar. Dolayısıyla, gerek bilgi, gerekse bilme yöntemi, ortaya çıktığı toplumun, gelenek, tarih, din, kültür vb. bağlamlarından soyutlanamaz. O nedenle bilimin gelişimini toplumsal değişimlerle birlikte değerlendirmek gerekir.
“Tarih İçinde Bilim” adlı kitabın yazarı olan James Trefil de bilimin gelişimini bu toplumsal süreçle birlikte ele almakta.
“Bilimsel süreçte sosyal etkilerin önemli bir tesire sahip olabileceği tek yer teorilerin inşasıdır. Sonuçta bilim insanları da toplumun birer üyesidir. Herhangi bir toplumda, yasak oldukları için değil zamanın düşünce kalıplarının hemen dışında oldukları için düşünülemeyen bazı fikirler vardır. Mesela Isaac Newton, tıpkı rap müzik yazmayı düşünemeyeceği gibi görelilik teorisini de düşünemezdi. Bu bağlamda bilimden, “toplumsal olarak inşa edilmiş” şeklinde bahsedebiliriz.”
İLK BİLİM ASTROLOJİ
İlk Bilimin astrolojiyle başladığına değinen Trefil, kitabında buradan yola çıkarak Yunan ve Helenistik çağ, İslam Bilimi, Modern Bilim ve sonunda bilimin küreselleşmesine kadar olan süreçleri ele almakta.
Bilim tarihi incelendiğinde ilk bilim dalının astronomi olduğu görülür. Astronomi (gök bilimi ya da gökbilim), kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini açıklamaya çalışmak üzere gözleyen bilim dalıdır.
“Gelişen ilk bilim dalının astronomi olması ilk başta sizi şaşırtabilir. Sonuçta, yıldızlar ve gezegenler çok uzakta ve ortalama bir insanın günlük yaşamına çok az etki ediyorlar. Neden bir grup-avcı-toplayıcı ya da ilkel çiftçi gökyüzünün gece görüntüsüyle ilgilensin ki?” diye sorar Trefil. Ancak ilk medeniyetler gök cisimlerinin, özellikle de güneş ve ayın, hareketlerini inceleyerek takvim ve mevsimleri oluşturmuş, tarım faaliyetlerini bu takvimlere göre düzenlemişlerdir. Örneğin Mısırlılar Nil nehrinin taşma zamanını takvimlerini kullanarak ve Sirius yıldızının hareketlerini gözlemleyerek önceden tahmin etmişler, bu bilgilerle tarım faaliyetlerinin düzenli yürümesini sağlamışlardır. “Bir tarım toplumu için takvimin önemi barizdir. Mahsullerin ne zaman ekilmesi gerektiğini bilmeleri gerekir ve günlük hava her zaman iyi bir gösterge değildir.”
Trefil’e göre gökbiliminin doğumuna dair kesin bir tarih verilemese de Güney İngiltere’deki Stonehenge’i anıtı bu olayı sembolize edebilecek bir yapı. Trefil, bu bölümde bu konudaki çeşitli görüşleri ele alıp, değerlendirmekte.
Bilime katkı açısından Yunanlılar bilim tarihinde önemli bir yer tutar. “Onlarla ilgili en önemli şey ise son iki bin yıldır bilimsel gelişimin temelini oluşturan soruların çoğunun ilk olarak Yunan Filozofları tarafından sorulmuş olmasıdır.”
Yazar, “Yunanistan ve Helenistik Bilimi” başlığı altında bu dönemi bilime katkısını dönemsel bir yaklaşımla 3 ayrı tarih üzerinden ele alır.
İslami dönemin bilime katkılarını beşinci bölümde ele alan Trefil, İslam bilimi için “İslam bilimin genel bir özelliği, bu noktaya kadar gördüğümüzden çok daha fazla deney ve gözleme dayanmasıydı. İslam bilimi hakkında değinilmesi gereken genel bir nokta daha var. Bahsedeceğimiz büyük bilim insanlarından hiçbiri çalışmalarını tek bir disiplinle sınırlandırmadılar. Onlar için genel bir terim kullanmak gerekirse, bilgelerdi.
İslam dünyasındaki bilim insanları, optikten anatomiye ve mantığa kadar çok çeşitli alanlarda kendi ilerlemelerini gerçekleştirdiler” der.
İSLAM BİLGİLERİNİN MODERN TIBBA KATKILARI
İslam bilginlerin tıbba, matematiğe, astronomiye sağladığı katkıları genişçe ele alan Trefil, sonraki bölümde de Modern Bilimin doğuş dönemine değinir ve buradan yola çıkarak günümüze kadar ki süreci inceler.
“Modern bilimin doğuşu Avrupa’da birkaç yüzyıla yayıldı ve 17.yüzyıl İngiltere’sinde Isac Newton’un çalışmaları ile doruğa ulaştı. İlk kez doğanın araştırılması için tam gelişmiş bilimsel yöntem mevcut hâle geldi ve bunu; fizik, kimya ve biyolojideki hızlı gelişmeler izledi. On dokuzuncu yüzyılın sonunda bilimsel dünya görüşünün temelleri atılmıştı…Yirminci yüzyıl bilimin de işine yarayacak şekilde dünyanın muazzam genişlemesine tanık oldu. Milyarlarca galaksiden oluşan bir evrende yaşadığımızı ve bu evrenin genişlediğini keşfettik.”
Kitabın tanıtımında belirtildiği gibi “Tarih İçinde Bilim’de James Trefil; bilimsel ilerlemenin önemli eşiklerini, başlattıkları büyük sosyal ve entelektüel değişimlerle birlikte ele alırken farklı kültürlerdeki köklerinden günümüze, bilimin tarihsel serüvenine dair çok yönlü, kapsamlı ve tematik bir inceleme sunuyor.
Modern bilimdeki atılımın temelinde yatan unsurların titizlikle tartışıldığı Tarih İçinde Bilim; Klasik Yunan ve İskenderiye bilginlerinin erken dönem girişimleri ve Müslüman âlimlerin parlak buluşlarıyla sağlam bir temel inşa ettikten sonra Isaac Newton’ın kuvvetlerini, atom teorisini ve on dokuzuncu yüzyıl dünyasındaki başlıca gelişmeleri keşfetmeye devam ediyor. Günümüzün ileri bilimsel çalışmalarını da inceleyen eser, bilimin gelecekteki yönelimlerine ilişkin ufuk açıcı öngörüler sunmayı da ihmal etmiyor.
Bilim tarihini, farklı coğrafyalar ve karşılaştırmalı tarih perspektifinden yeniden ele alan bu yoğun ve dinamik çalışma; bilimsel gelişimin tarihsel izini sürmek isteyenler için eşsiz bir giriş kitabı.” Bilimin gelişimini ele alan bu güzel inceleme eseri öncelikle okunması gerekenler arasında.