enflasyonemeklilikötvdövizakpartichpmhp
DOLAR
34,6235
EURO
36,2198
ALTIN
2.918,21
BIST
9.659,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
11°C
İstanbul
11°C
Az Bulutlu
Çarşamba Çok Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
15°C

‘Protokol, Kıbrıslı Türklerin kurumsal birikimini sorgulatan müdahalelere zemin hazırlar nitelikte’

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında nisan ayı ortalarında imzalanan ancak içeriği kısa süre önce ortaya serilen iktisadi ve mali …

‘Protokol, Kıbrıslı Türklerin kurumsal birikimini sorgulatan müdahalelere zemin hazırlar nitelikte’
09.06.2022
136
A+
A-

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında nisan ayı ortalarında imzalanan ancak içeriği kısa süre önce ortaya serilen iktisadi ve mali işbirliği protokolü adanın kuzeyinde büyük tartışma yarattı. Ankara’nın Kuzey Kıbrıs’a 3.2 milyar TL vermesi karşılığında on yıllardır süregeldiği üzere bir takım mali tedbirlerin yanı sıra, bu kez bir dizi sosyo ekonomik yapıda, hukuk sisteminde koşullarının konulması dikkat çekti.

KKTC’de Ünal Üstel’in başbakanlığa getirilmesiyle imzalanan protokol muhalefet tarafından adeta ‘siyasi ve egemenlik haklarının devri’ olarak eleştiriliyor. Protokol, başta basın için olmak üzere KKTC’de suç olarak görülmeyen konularla cezalar içerecek düzenlemeler öngörürken, vatandaşlığa geçişi kolaylaştırarak demografik değişimi hedeflemesi nedeniyle de eleştiriliyor. Yine KKTC’de kamu arazileri, arsalar, limanlar, elektrik üretim ve dağıtımının özelleştirilmesinin öngörülmesi, yabancılara mülk alımını kolaylaştırması ve adanın kültürel yapısına aykırı biçimde din hizmetlerinde değişiklikler getirilmesi eleştiri konusu. KKTC’ye özgü Yüksek Adliye Kurulu yerine yeni hukuk düzenlemeleri de yargının siyasetin kontrolü gireceği kaygılarını doğurmuş durumda.

KKTC’de büyük tartışma yaratan protokolü Kıbrıs gazetesi yazarı Prof. Mehmet Hasgüler ile konuştuk.

‘Kıbrıslı Türklerin kurumsal yapı birikimini sorgulatacak müdahalelere zemin hazırlayan bir nitelikte’

Prof. Mehmet Hasgüler, 1976’dan bu yana iktisadi ve mali işbirliği anlaşmalarının imzalandığını anımsatırken, bu kez üç hafta sonra içeriği ortaya çıkan anlaşmanın KKTC’nin kamusal hayatının yeniden düzenlenmesine yönelik olduğunu vurguladı. Anlaşmanın, Kıbrıslı Türklerin Osmanlı’dan günümüze oluşturduğu kurumsal yapıyı sorgulatacak müdahalelere zemin hazırlayan bir nitelikte olduğunu belirten Hasgüler, bunların ne kadarının hayata geçirilebileceğinin de tartışmalı olduğunu kaydetti:

“Protokol ekonomik ve mali işbirliği anlaşması. 1976’dan itibaren var. İlk kez Türkiye ile Kıbrıs Türk Federal Devleti Enerji Bakanlığı arasında imzalandı. Ondan beri 46 yıldır sürüyor. Bu sefer çok tartışıldı. Bir kere yapıldıktan üç hafta sonra ortaya çıktı, bu işe esrarengizlik kattı. Bizimkiler 80 maddeyle gitmişler, 150 maddeyle dönüldü. Ülkenin kamu alanıyla ilgili. Burada her alana atıf yapılmış, anayasal, sendikal halklar, toplu iş sözleşmesi, dini evkafın altından alıp diyanet işleri formülasyonuna çekmek, güvenlik, asayiş gibi konulardan bahsedilmiş. KIBTEK konusu var, parçalanması veya düzenlemesiyle ilgili şeyler var. Türkiye’den iş insanlarına ihalelerin kolaylaştırılması gibi birçok konu var. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs arasında bu tür anlaşmalar, Türkiye’nin yumuşak gücünü öteden beri tartışma konusu yaparak olumsuz etkiliyor. Laiklik konusunda tartışmalara yol açıyor. Osmanlıdan günümüze Kıbrıs Türklerinin biriktirdiği belli kurumları var. Kıbrıs Türk demokrasisi, Müslüman ülkeler arasında demokrasi, insan hakları, basın özgürlükleriyle iyi noktada bulunuyor. Zaman zaman uluslararası yayınlanan raporlarda bunlara atıf yapılır. Bu konular Kıbrıslı Türklerde bir gerginliğe yol açıyor. Emeklilikle ilgili tartışmalar var. Bunların ne kadarı hayata geçecek ayrı konu. Ama hele hele iki devletlilik söyleminin, Doğu Akdeniz’deki cepheleşmenin arttığı bir dönemde Kıbrıslı Türkler zaten fotoğrafta flulaşmış durumda. Annan planı öncesindeki görünürlüğünden eser yok.”

‘İki devletlilik teriminin altına dinamit yerleştiren birtakım mali ve iktisadi konular protokol içine yedirilmiş’

Hasgüler’e göre protokolde ‘iki devletlilik’ teriminin altına ‘dinamit yerleştiren’ birtakım mali ve iktisadi konuların yedirilmesi Kıbrıslı Türklerin profil düşürmesine yol açabilir. Adadaki ekonomik sıkıntıların yarattığı koşullara atıfta bulunan Hasgüler, yine laiklik ve demokrasi hassasiyetlerine dikkat çekti. Hasgüler, bu çerçevede Kıbrıslı Türkleri temsil edenlerin Ankara’ya kendilerini anlatamıyor olmalarının etkili olabileceğini söyledi:

“Kıbrıs Türkleri’nin Doğu Akdeniz istikrarında, ekonomik barışında, kendi kimliğini ve ata vatanında Türkiye’nin yapamayacağı belli şeyleri, Kıbrıs Türklerinin başarabileceği bir anlayış üzerinden iki devletlilik düşünülmesi gerekirken, Kıbrıs Türklerinin profil düşürmesine yol açacak tartışmalar bunlar. Bir tedirginlik yaratıyor insanların üzerinde. Türk Lirası’nın sürekli değer kaybı yansırken, Kıbrıs Türkler Güneye geçip euro üzerinden ödeme alıp Kuzey’de yaşama noktasına gelmişken, Kıbrıs ile ilgili fikri manada değerli bulduğum iki devletlilik teriminin altına dinamit yerleştiren unsurlar mali ve iktisadi protokole yedirilmiş. Bu doğru bir şey değildir. Kıbrıs Türk demokrasisinin Müslüman ülkelerin Batı algılamaları açısından Kıbrıslı Türklerden Türkiye’nin de atıf yapması gereken bir özelliği var. Laikliği, demokrasisi gibi… Geçenlerde Devlet televizyonumuzun müdürüne, seçim yasaklarını ihlal ettiği için iki ay hapis verildi. Kıbrıs’la ilgili siyasi iktidarların bu tür boşa düşmelerinin temelinde yatan, Kıbrıs Türklerinin siyasi iradesini temsil eden hükümetlerin Ankara’da kendilerini anlatamıyor olmalar. Yani Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler için her zaman ayrı ve özel ülke olduğunu anlatamıyorlar. Galiba Ankara’dakiler de bunları önemsemiyor ve bu yüzden küçücük bir ülkede büyük tepkilerin oluşmasına yol açıyor.”

‘Kıbrıs ile alakalı dış politika yaklaşımları konusunda Türkiye’deki muhalefetin daha hareketli olması gerek’

Hasgüler, Türkiye’deki muhalefetin Doğu Akdeniz’deki jeopolitik kaymaların öne çıktığı bir ortamda ‘milli dava’ görülen Kıbrıs’taki sisteme ilgisizliğine de vurgu yaptı:

“Doğu Akdeniz, Filistin ve Kıbrıs uzun zamandır uyuşmazlık noktaları olarak devam ederken, yanına bir de Suriye eklendi. İnsanlar Türkiye’de göç meselesini konuşuyorlar. Burada da her önüne gelen vatandaş mı olacak kaygıları var. Bunları Türkiye’deki muhalefet çok fazla ciddiye almıyor. Türkiye’deki demokrasi sorunları varken, Kıbrıs gibi hep milli olarak ele alınmış konuların muhalefet tarafından görmezden gelinmesi ve önemsenmemesi durumu var. Türkiye’deki muhalefet parlamenter sistemi savunuyor, Kıbrıs’ta da yarı parlamenter bir sistem var. Türkiye’deki başkanlık rejimi ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye yaşadığımız mevzunun aslında ne kadar merkezileştiği ve burada desantralize ve kendi özellikleriyle Müslüman kimliğini, burayı vatan yapma mücadelesini sürdüren bir toplum var. Bu toplum farklılıklarıyla, demokrasi refleksiyle, basın ve düşünce özgürlüğüne verdikleri ehemmiyetle Türkiye tarafından çok daha ciddi bir şekilde daha görünür kılınması gerekirken. Bu tür sorunlar 12 Eylül sonrası Türkiyesinde de vardı, Denktaş’la ilgili ayrı bir özelliği vardı. Özgül ağırlığı Türkiye siyasetinde Kıbrıslı Türkleri her zaman rencide edecek ilişkilere tampon görevi görürdü. Bu bence son 12 yıldır aşındı. Kıbrıs Türklerinin uluslararası alanda eşitlik mücadelesi verdikleri Kıbrıslı Rumlar karşısında saygı duyulmayacak bir noktaya gelmesine yol açıyor. Bizim dışımızdaki dünyanın bize hak verecek noktada bizi görmediklerini, yani sadece Rumlara karşı eşitlik istiyormuşuz gibi bir görüntü veriyoruz. Uluslararası yanı her zaman ateşlenmeye müsait olan Kıbrıs ve ona bağlı Doğu Akdeniz’deki enerji meselesi Kıbrıs Türklerinin burada demokrasisiyle, ekonomik sürdürülebilirliği açısından çok önemli. Ve beklenmedik zamanlarda bu tür referanslara Türkiye dış politikasında ihtiyaç duyulabilir. Muhalefetin toplamda Doğu Akdeniz barışı konusunda, özelde de Kıbrıs, Filistin ve Suriye konusunda daha hareketli olması gerektiğini düşünüyorum.”
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.