Ukrayna’da sekiz yıldır süren iç savaşta BM onaylı Minsk anlaşmasının çöpe atılmasıyla tetiklenen savaş sürerken, ABD öncülüğündeki Batı Rusya …
Ukrayna’da sekiz yıldır süren iç savaşta BM onaylı Minsk anlaşmasının çöpe atılmasıyla tetiklenen savaş sürerken, ABD öncülüğündeki Batı Rusya Federasyonu’na karşı Kiev rejimini adeta silaha boğuyor. Almanya da Başbakan Olaf Scholz’un isteksizliğine karşın büyük baskı altında Kiev’e ağır silahlar vermek için seferber edilirken, ABD adeta Kiev’i Rusya ile savaşının ‘maşasına’ çevirmiş durumda. Ancak devreye sokulan ağır silahlar Rusya Federasyonu ekonomisini dağıtmış görünmüyor. ABD öncülüğündeki Batı, NATO üzerinden Rusya ile birlikte Çin’le de bilek güreşine de soyunmuş durumda.
Gelişmeleri Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Barış Doster ile konuştuk.
‘50 büyük silah şirketinin çoğunluğu ABD’li ve borsa değerlerinin yükselmesinden, karlarının artmasından memnunlar’
Prof. Barış Doster’e göre, Batı emperyalizmi her zaman yaptığını yaparak elindeki propaganda aygıtıyla kendi halkını uyuşturuyor. “Dünyada insan hakları, demokrasi, hukuk devletinden bahsedecek son kişi ABD Başkanı, son devlet de ABD’dir” diyen Doster, Ukrayna üzerinden verilen savaşın tek kazananının karları ve borsa değerleri artan çoğu ABD’ye ait silah şirketleri olduğu görüşünde:
“Batı emperyalizmi her zaman yaptığını yapıyor. Ellerindeki muazzam propaganda aygıtı devreye girdiğinden hem kendi halklarını uyuşturmak hem de dünyadaki geri kalan ulusları uyutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama ne mutlu bizler varız ki bu propaganda aygıtına teslim olmuyoruz. Zihnimizi kimseye kiraya vermediğimiz gibi aklımızla alay etmelerine de müsaade etmiyoruz. Dünyada insan hakları, demokrasi, hukuk devletinden bahsedecek son kişi dünyadaki 8 milyar insan arasında ABD Başkanıdır, son devlet de ABD’dir. Yakın coğrafyamızda Afganistan, Irak ve Suriye’ye bakalım. Geçmişte daha geniş bir çeperde Küba’ya, Vietnam’a, Kore’ye bakalım. O bağlamda örnekler çoğaltılabilir. ABD’den demokrasi, özgürlük beklemek bizdeki FETÖ’nün solcularına, kerameti kendinden menkul ikinci cumhuriyetçilere, ‘yetmez ama evet’çilere, ‘özür diliyoruz’ ekibine, soldan beslenen bu zevata yakışır. ABD emperyalizmi ve ABD’nin akademik, ekonomik, bürokratik anlamda lokomotif sektörlerinin başında gelen askeri sanayi endüstriyel yapı bu gidişattan memnun. Dünyadaki 50 büyük silah şirketinin çoğunluğu ABD’li ve borsa değerlerinin yükselmesinden, karlarının artmasından memnunlar. Bu memnuniyet daha ne kadar devam eder? Bir müddet sürer.”
‘İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti gibi bütün kavramları araçsallaştırılmış ABD başarısız devlet’
Doster, Ukrayna’ya Avrupa üzerinden silah yağdırıldığını belirtirken, ancak ortaya çıkan koşulların yeni sığınmacılarla birlikte Avrupa için sürdürülebilirliğinin soru işareti olduğunu dile getirdi. Doster’e göre, bu durum bir süre sonra Avrupa’nın ekonomisi sosyal refahı, toplumsal yapısı, demografisi için sorun oluşturacak. Uygulanan yaptırımların tarihte amacına ulaştığının da görülmediğini belirten Doster, ABD’nin insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi kavramları araçsallaştıran ‘başarısız bir devlet’ olduğu değerlendirmesinde bulundu:
“Avrupa’ya silah satıyorlar, Avrupalılar bunları Ukrayna’ya veriyorlar, bir kısmını kendinde tutuyor. Bu Avrupa açısından sürdürülebilir bir durum mudur? Daha şimdiden 5 milyon Ukrayna vatandaşı ve etnik olarak Ukrayna dedikleri ülke dışına gitmişler. Daha yakınlarda Polonya, Romanya, Macaristan; Almanya, Fransa, İngiltere gibi daha uzaklara gitmenin yolunu arıyorlar. İktisadi ve politik olarak Avrupa’nın daha merkez, daha gelişmiş, daha kapitalist, emperyalist devletlerine gitmenin yolunu arıyorlar. Bugün olmasa da kısa, orta ve uzun vadede Avrupa ekonomileri, sosyal refahı, toplumsal yapısı, demografisi için elbette bir sorun yaratacak. Sen bir baskı yaptın. Bu Avrupa ekonomileri, ‘ABD kaşını çattın, parmağını şaklattın ben de senin yanında hizalandım. Ama bu benim için sürdürülebilir değil. Ben Rusya’nın gazına mecburum. Rusya 145 milyonluk büyük bir pazar, 17 milyon metrekarelik dev bir coğrafya. Benim boşalttığım yerlere başka şirketler girdiler. Ben niçin sen istedin de bu pazardan oldum’ demeyecek mi? Bir müddet sonra bunu da diyecek. Rusya’ya uygulanan bu yaptırımlar geçmişte ABD açısından hangi sonucu verdi ki, Rusya’da sonu versin. Baktığımızda İran’a, Suriye’ye, Küba’ya, Venezüella’ya, Kuzey Kore’ye diz çöktürdü mü, hayır. Bunu Cumhuriyetçi, Kemalist olarak ben söylesem tamam, ama hemen sosyal medyada çullanırlar. Bunu ben söylemiyorum sadece. ABD’de Drexel Üniversitesi söylüyor. Üniversitenin araştırmasına göre bin yüz küsur ABD yaptırımından sadece üçte biri neticelenmiş. İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti vb. bütün kavramlar araçsallaştırılmış, ABD başarısız devlet, hasım devlet, terörü destekleyen devlet, ABD hegemonyasına meydan okuyan devlet dediği ülkelere karşı bunu uygulamış ama sadece üçte biri neticelenmiş.”
‘Geleneksel emperyalist ikiyüzlülüğün neticesi bunlar’
Batı’nın ulusal egemenlikten bahsederken, ‘geleneksel emperyalist ikiyüzlülüğünü’ sergilediğini belirten Doster, hasım görülen ülkelere gelince bu kavramın uygulanmamasını anımsattı. Doster, “Kalkıp İspanyollardan, NATO’dan, AB’den insan hakları, demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Önce onlar kendi geçmişlerine, kanlı ellerine bakacaklar” diye konuştu:
“Batı’nın geleneksel emperyalist iki yüzlülüğünün neticesi bunlar. Ulusal egemenlikten bahsediyorlar. Ülkelerin bağımsızlığı, bütünlüğünden bahsediyorlar. Libya, Irak, Suriye, Bolivya, Türkiye, İran, Kuzey Kore, Vietnam söz konusu olduğunda ulusal egemenlik, ülkelerin bağımsızlık ve bütünlüğü niçin bu batılıların akıllarına gelmiyor. Alman sosyal demokratları, Alman liberalleri ve Yeşilleri bir arada, bir kadın bakan var, en fazla silah alımını ve savunma bütçesindeki artırımı bu dönemde yaptılar. Hala da ırkçı Nazilerin devamı olan, aynı silsilenin ardılı olan AfD, iddialı bir siyasal parti. Hafta sonu Fransa’da seçimler var. Fransa’nın sağcısı solcusu işini gücünü bırakmış normal koşullarda hiç haz etmedikleri Macron’a oy verin, vermezseniz Marine Le Pen cumhurbaşkanı olur diye Macron’un arkasında dizilmişler. Macron sadece siyasi değil profesyonel kariyeri, bankacılık kariyerinden dolayı küreselleşmecilerin, dünyanın dev kapitalinin Fransa’daki gözde çocuklarından biri değil mi? Hiç uzağa gitmeye gerek yok. İspanya normalde ciddiye alınabilir bir devlet değil. İspanyollar NATO’ya Türkiye ve Yunanistan’dan 30 yıl sonra üye oldular. 12 üye devletin kurduğu NATO’ya ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olarak 1949 raporu var; NATO’ya Türkiye ve Yunanistan 1952’de, o zaman Soğuk Savaş vardı, Federal Almanya 1955’te, İspanya 1982’de üye oldu. İspanya’nın başvuru dilekçesi yolda mı kalmıştı, kuryenin başına bir şey mi gelmişti, niçin İspanya 1982’ye kadar bekledi? Çünkü İspanya faşistler iktidardaydı. İspanya’nın 1982’de NATO ardılı emperyalist örgütüne üye olmasının sebebi nedir? NATO öyle yazıldığı gibi kimi emekli diplomatların, generallerin iddia ettiği gibi bir savunma ve güvenlik örgütü değil, asıl bir ideolojik bir örgüttür. Varşova Paktı’nda değil, NATO asıl üye ülkelere ABD nam ve hesabına cepheye sürmek, hiza vermek, ABD’nin arkasında hazır ola çekmek için kurulmuş bir örgüttür. O yüzden Avrupa’nın göbeğindeki İspanya 1982’de NATO’ya üye olmuştur. Kalkıp İspanyollardan, NATO’dan, AB’den insan hakları, demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Önce onlar kendi geçmişlerine, kanlı ellerine bakacaklar.”
‘Kalkıp NATO’nun açık kapı politikası, üye olmak isteyenlerin de bağımsızlığı, özgür iradesi olarak sunmaya çalışıyorlar’
Doster’e göre Batı ‘NATO’nun açık kapı politikasını’ sosyal medyası ve medyasıyla ‘bağımsızlık ve özgürlük’ ifadesi gibi sunmaya çalıştığını belirtirken, gerçeklerin karartıldığını dile getirdi:
“Sosyal medyası ve Batı medyasında gerçekler karartılmaktadır. NATO tam da bunun için vardır zaten. Ülkelerin içinde darbe yapmak için, ABD silah sanayisini mutlu etmek için vardır. Avrupa’yı ABD’nin yanında hizalandırmak için vardır. Yoksa gerçekler çok açıktır. Hiçbir NATO savunucusu bunu kalkıp NATO’nun açık kapı politikası ile izah edemez. Soğuk Savaş bittiğinde 12 devletle kurulan NATO’nun toplamda dört devletin katılmasıyla 16 üyesi vardı. 1991’de 12 üye ancak dört üye katılımıyla 16’ya ulaşmıştı. Bugün NATO’nun 30 üyesi var. Sen 14 üyeyi hangi arada derede yaptın? Bu 14 üye hangi coğrafyanın üyesi olan ülkeler. Hepsi Doğu, Orta Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Litvanya, Baltık ülkeleri. Demek ki bu NATO’nun çok açık bir şekilde Orta Asya, Kafkasya, Karadeniz ve Balkanlara yönelik hasmane bir tutumu var. Türkiye ve Rusya için ve yakın coğrafyaları çevrelemeye yönelik hiç de gizlemediği düşmanca bir tutumu var. Kalkıp bunu NATO’nun açık kapı politikası, üye olmak isteyenlerin de bağımsızlığı, özgür iradesi olarak sunmaya çalışıyorlar.”