Okyanusların dünyamızın neredeyse dörtte üçünü oluşturduğunu eğitim hayatımızın başlarında öğreniriz. Dünyamızda kapladıkları bu devasa alanda …
Okyanusların dünyamızın neredeyse dörtte üçünü oluşturduğunu eğitim hayatımızın başlarında öğreniriz. Dünyamızda kapladıkları bu devasa alanda sadece yer tutmakla kalmıyorlar elbette. Dünyadaki oksijenin çok büyük bir kısmı –yaklaşık yüzde 80’i– okyanuslardaki algler tarafından üretiliyor. Kalan yaklaşık yüzde 20’lik oran ise etrafta gördüğümüz bitkiler tarafından üretiliyor. Su altında üretilen bu devasa miktardaki oksijen çok sayıda canlıya yaşam alanı sunuyor.
Oksijeni sunmanın yanında okyanuslar, ticaret için de oldukça önemli. Zira büyük yük gemileri üzerinden yapılan ticaretler, dünyadaki genel ticaretin adeta kalbi desek hatalı sayılmayız. Peki bu okyanuslar su yerine petrolden oluşsaydı ne olurdu?
Öncelikle: Okyanuslar hemen yanar mıydı?
Petrolün sıvı hali tek başına yanmaz. Buhar haline geçip havayla karışır ve böylece yanıcı bir gaz haline gelir. Yandığı sırada ise çevreye karbon monoksit ve nitrik oksit gibi zehirli gazlar da salar. Yani okyanuslarımız petrolden oluşsaydı, yanmaları için petrol buharının tutuşacağı en düşük sıcaklığa, yani parlama noktasına ulaşması gerekirdi. Peki bunun olma ihtimali ne olurdu?
Benzinin parlama noktası nedir?
Petrol, parlama noktası oldukça düşük olan bir maddedir. Buhar üretebilmesi için sadece -40 derece (santigrat) sıcaklık yeterlidir. Dünyamızın ortalama sıcaklığının 15 veya 16 derece olduğunu düşünürsek sürekli buharlaşmakta olan okyanuslarla etrafımızın sarılı olacağını ön görebiliyoruz.
Yanıcı hâle geldiklerinden artık devasa alevlerle kaplı okyanuslar gözlerimizin önünde duruyor. Elbette yanan kısım sadece yüzeyleri. İç kısımda iş işten geçti bile.
Balığın fiyatı arttı derdi yok, çünkü artık balık yok: Sofralarımıza gelen balıklardan oksijen üreten alglere kadar her şey okyanusun petrole dönmesiyle gitti
Artık astım gibi bir rahatsızlığınız olmasa dahi nefes alma zorlukları yaşayacaksınız. Deniz ürünleri sevenlere ise kötü bir haberimiz var: Tüm deniz hayatı dünyadan süpürüldü! Artık balık, ahtapot, ıstakoz gibi yemekler yok. Su altındaki yaşam döngüsü tamamen silindi.
Peki en büyük oksijen kaynağımız artık yoksa biz ne soluyoruz?
Alev alev yanan okyanus yüzeyi tüm dünyayı zehirli gaza boğuyor: Bu durumda tek sorunumuz nefes darlığı değil
Oksijenimizin yok denecek kadar az olduğu şu durumda elimizde toksik kimyasallar bulunuyor. Bunları soluduğumuzda ise durum nefes darlığıyla başlayıp ciddi miktarda doku kaybına kadar zorlanmadan gidiyor. Özellikle kıyı kesimde oturuyorsanız yüksek miktarda zehirli gaz soluduğunuzdan hayata gözlerinizi yumdunuz bile.
Bu zehirlenmeden dolayı halüsinasyon görme, atak geçirme gibi durumlar da hâliyle dünya genelinde arttı. Peki, normalde büyük yük gemileriyle ticaret sağlanıyordu. Okyanuslarımız alev alev olduğuna göre ticarete ne oldu?
Deniz ticaretine elveda dedik bile, çünkü suda beklettiğimiz gemiler şu an deniz tabanında (Hayır yandıkları için değil)
Sıvıların belli bir yoğunluğu vardır. Bu noktada su, petrolden daha yoğun bir madde olduğundan suyun yoğunluğuna göre üretilen gemilerimiz petrolün üzerinde duramadı. Şimdiyse kullanılamaz hâlde okyanus tabanında bekliyorlar.
Gemiler hiçbir yere gidemediği için ticaret durma noktasına geldi. Bu sebeple de almak isteyeceğiniz gündelik ihtiyaçların bile fiyatı adeta uçtu. Buna kıyafetleri de ekleyebilirsiniz teknolojik aletleri de. Hatta hâlihazırda fiyatlarından şikayetçi olduğumuz market ürünleri çok daha yüksek fiyatlardan satılıyor olacak. Elbette petrolün fiyatı dibe vuracak fakat bunun şu şartlarda pek önemi yok.
İçme suyu da hâliyle daha da kıymete bindi:
Okyanusla bağı olan herhangi bir su kaynağı artık kirli sayılır. Bu da hem doğal yaşama zarar verecek hem de içme suyu bulmamızı zorlaştıracak. Susuz hayat olmayacağından belirli özel yerlerde içme suyu üretiminin sağlanması gerekecek.
Bu noktada yağmura güveniyor olabilirsiniz. Fakat gezegeni saran zehirli gazlar yüzünden artık asit yağmurlarıyla baş başayız. Bu da bitkilerin toparlanma vakti bulamadan ölmelerine yol açacak. İçme suyunun kıtlığı yetmezmiş gibi bir de yemek bulmakta zorluk çekeceğiz. Olağanüstü bir şey olmadığı sürece de durum sürekli daha kötüye gidecek. İklim değişikliğini en karanlık yüzüyle göreceğiz.
Şimdi simülasyonumuzdan çıkalım:
Gördüğünüz gibi, okyanuslar gezegenimizdeki hayatın devamı için çok değerli. Deniz ticaretini ve su altındaki yaşamı ayakta tutan bu dev su kütleleri yarın kalktığınızda petrolden oluşmuş olmayacak. Fakat çok geç olmadan ve hazır bu hâldeyken kıymetini bilmenizi, onları kirletmemenizi tavsiye ediyoruz.
Elbette bu sadece okyanuslar için geçerli değil. Deniz, orman ya da şehrin ortası olması fark etmeksizin herhangi bir yerin kirletilmesi o yerin ekosistemine zarar verilmesine sebep olur.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4