Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişimi döneminde gerçekleştirilen NATO zirvesi bu yıl Brüksel’de gerçekleştirilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan …
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişimi döneminde gerçekleştirilen NATO zirvesi bu yıl Brüksel’de gerçekleştirilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvede ülke liderleriyle bir araya gelmesi ikili ilişkiler ve bölgesel konular için önem arz etti. Taha Dağlı, Haber7.com’daki köşe yazısında Brüksel’deki kritik zirveyi değerlendirdi.
Dikkat çeken o köşe yazısı:
NATO zirvesine katılan liderlerin tamamı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşını durdurmaya yönelik çalışmalarından övgüyle bahsetti.
Erdoğan bir çok isimle görüştü.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a ise birer kitapçık verdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı savaşın başlangıcından bugüne Türkiye hem diplomatik hem de insani yardım olarak neler yaptı, o kitapçıkta tek tek sıraladı.
NATO’daki tüm liderlerin bildiğinden fazlası bu kitapçıkta vardı.
2019’da Londra’daki NATO zirvesinde de benzer uygulama yapılmıştı.
İletişim Başkanlığı o dönemde NATO liderlerine Türkiye’nin Suriye’de PKK-PYD terör örgütlerine yönelik operasyonlarındaki olumsuz algıyı dağıtan farklı dillere çevrilmiş bilgi notları takdim etmişti.
Bu strateji işe yarıyor.
İkili görüşmelerde, basın toplantılarında dış politika mesajları vurgulanıyor.
Erdoğan görüştüğü her lidere konu neyse anlatıyor.
Ancak kitapçık işe daha farklı bir ciddiyet katıyor.
Kimsenin yapmadığını, bir emek harcayarak yapmak, karşı tarafın son derece dikkatini çekiyor.
NATO, savaşı durdurmak istiyorsa Türkiye’nin rolüne ihtiyacı var, herkes bunun farkında.
Savaş, krizler aynı zamanda fırsat ve kazanımları da doğurur.
Türkiye’nin yıllardır devam ettirdiği güven veren bir dış politikası var ve bu şu an Türkiye’nin değerini arttırıyor.
NATO zirvesinde açıkça gördük.
En basitinden şöyle dikkat çekici bir durum vardı.
Erdoğan daha önce de Brüksel’e defalarca gitti.
Türk vatandaşları yine onun kaldığı otele akın etti.
Bu hep böyleydi yine böyle oldu.
Ama bir farkla.
Önceki ziyaretlerde Belçika’nın o pek sevdiği PKK teröristleri de caddelerde boy gösterirdi.
Bu kez PKK’ya, FETÖ’ye asla müsamaha gösterilmemiş.
Hiç biri ortalarda yoktu.
Belli ki Belçika, “tam da Türkiye’ye ihtiyacımız olduğu bir zamanda PKK yüzünden bir maraz çıkmasın” istemiş.
Türkiye’nin ortaya koyduğu icraatlar var, bunun bir bedeli olmalı.
PKK’lıları sokağa salmamakla Türkiye’nin hakkı ödenemez.
Peki ne yapılmalı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesinde liderlere, yaptırım konusunu hatırlattı.
NATO’nun en önemli aktörü, ABD’den ambargolu.
NATO’nun en önemli aktörü, ABD’den parasıyla savaş uçağı alamıyor.
Ortada bir savaş varken, Türkiye’nin de NATO’daki rolü bu kadar açıkken, ABD’nin F16 ve F35 blokajını kaldırması şart oldu.
NATO zirvesinden Türkiye bu konuda önemli kazanımlarla döndü, diyebiliriz.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD Savunma Bakanı Lyod Austin ile görüştü.
F16 ve F35 konularında Pentagon’da sorun yok.
Biden da çok olumlu konuşmuştu.
Geriye ABD kongresi kalıyor, elbette en mühim yer de burası.
Ama ABD’de başkanın da Pentagon’un da istediği bir şeyi, kongreden geçirmesinin bir sürü yolu var.
Gelen bilgiler o yolların kullanılacağını işaret ediyor.
F16’yı modernize etmeseler, F35’i vermeseler ne olur?
Türkiye, PKK-PYD meselesini de FETÖ meselesini de, verilmeyen İHA meselesini de kendi göbeğini kendi kesme yöntemiyle çözdü. F16-F35’i de kendi çözer.
Ama ABD ile ilişkilerin düzelmesi, krizlerin törpülenmesi, yeni krizlerin çıkmaması ve tüm bunların Türkiye’nin tavizi olmadan gerçekleşmesi, Türkiye’ye kazandırır.
Gelelim “ver S400’ü Ukrayna’ya, al F16’yı” meselesine.
Bunu ilk olarak WSJ gazetesi yazdı.
ABD yönetiminin bir talebi değil.
ABD yönetiminin bir görüşü de değil.
Kaldı ki şu an ABD yönetiminin Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S400’er umurunda bile değil.
WSJ ne yapmaya çalıştı, peki?
Suyu bulandırmaya çalıştı.
Hem de karaborsacı pazarlığıyla.
Türkiye’nin buna yanıtı ne oldu?
Anladıkları dilden.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, WSJ gazetesindeki o makaleye, WSJ gazetesine yaptığı bir değerlendirmeyle yanıt verdi.
Gazete haberiyle yürütülmeye çalışılan bir algı operasyonu, aynı gazetenin haberiyle çürütülmüş oldu.
Türkiye kazanan güç oluyor, diyoruz ya.
Son bir not daha.
Türkiye, enerji liginde de son hızla ve sağlam adımlarla üst sıralara doğru tırmanıyor.