IMEMO RAN tarafından Moskova’da düzenlenen ‘AB, Rusya ve Türkiye’nin Balkanlar’daki siyasi ve ekonomik çıkarlarının kesişimi’ başlıklı etkinlik sırasında, Avrupa Birliği (AB), Rusya ve Türkiye arasındaki işbirliğinin mevcut aşamasındaki temel eğilimleri, Balkanların Brüksel, Moskova ve Ankara’nın dış politika stratejilerindeki rolü, Balkan ülkelerinin bölgesel entegrasyon süreçlerine katılım sorunları ve beklentiler değerlendirildi.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İrina Zvyagelskaya, konferansta yaptığı konuşmada, AB, Rusya ve Türkiye’nin Balkan bölgesindeki gelişmeleri üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu belirtti.
Zvyagelskaya, şu ifadeleri kullandı:
“Balkan bölgesini ve bölge genelindeki eğilimleri sadece entegrasyon prizması üzerinden değerlendirmek pek doğru değil. Evet, bu bölgede bir ölçüde entegrasyon süreci yaşanıyor. Ancak öncelikle, entegrasyon süreçleri her yerde aynı yoğunlukta değil. İkincisi, çoğu zaman ters eğilimleri, mevcut birliklerin bir nevi parçalanmasını gözlemliyoruz. Sistem oluşturan çatışmalar da yaşanıyor. Bu çatışmalar, Balkanlar’daki uluslararası ilişkiler sistemini şu ya da bu şekilde oluşturan çeşitli bölgesel ülkeleri içlerine çekiyor. Ayrıca bölgedeki süreçleri etkileyen dış güçlerin rolünü de dikkate almak çok önemli. Söz konusu Balkanlar olunca bu dış güçler başta AB, Rusya ve Türkiye. Hiç şüphesiz bu dış güçler bölgedeki işler üzerinde büyük etkiye sahip.”
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin kıdemli araştırma görevlisi Doç. İrina Svistunova, günümüz Türkiye’nin Balkanlar yönündeki stratejisinin, özünde birbirini tamamlayan 3 konsepte dayandığını söyledi.
Svistunova, şöyle devam etti:
“Balkanlar, Türkiye’yi Orta Avrupa’ya bağlayan doğal güzergah görevini görüyor. Türkiye’nin Balkan komşularıyla olan sınırı aynı zamanda Türkiye’nin AB ile olan sınırıdır. Türkiye’nin kendisini Balkanlar’da dış oyuncu olarak görmediğini belirtmek önemli. Bir yandan, ülkenin farklı bölgelerin birleştiği coğrafyadaki konumu, çoklu jeopolitik kimliğini belirliyor. Türkiye kendisini Balkan bölgesinin de bir parçası olarak görüyor. Bunun resmi nedeni, Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un bir kısmı da dahil olmak üzere ülke topraklarının bir kısmının Balkanlar’da bulunması. Günümüz Türkiye’nin Balkan stratejisi geniş anlamda birbirini tamamlayan üç kavram üzerine kurulu. Birincisi, Türkiye’nin Batı dünyasına ait olduğu fikri. İkincisi, bölge ülkeleriyle ikili ilişkilere dayalı pragmatik ilişkiler geliştirme stratejisi. Üçüncüsü, Balkanlardaki Türk azınlıklar ve Müslüman halklarla özel ilişkilerin geliştirilmesi.”