Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, bugünkü “Kılıçdaroğlu ile Akşener arasındaki adaylık rekabeti kızışıyor” başlıklı …
Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, bugünkü “Kılıçdaroğlu ile Akşener arasındaki adaylık rekabeti kızışıyor” başlıklı yazısında Millet İttifakı’ndaki adaylık krizinin devam ettiğini vurgulayarak, Meral Akşener’in bir televizyon programındaki yeni açıklamalarına ilişkin, “Kılıçdaroğlu’nun kendisi de “Başbakan adayımız Meral Akşener” dediği halde, bu çıkışları hâlâ niye yapıyor? Meral Akşener ne demek istiyor?” diye sordu.
Mehmet Acet’in bugünkü köşe yazısı şöyle:
Ukrayna’daki savaş nedeniyle biraz geri plana düşen iç siyaset gündemi, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in FoxTv’de yaptığı açıklamalarla yeniden ısındı.
Akşener katıldığı programda, 2023 seçimleriyle ilgili, “İsmi hiç gündeme gelmeyen birini” aday yapmaktan söz etti, “Cumhurbaşkanlığı makamı için Finlandiya Cumhurbaşkanı gibi adını bile bilmediğimiz derleyici, toparlayıcı bir aday çıkaracaklarını” söyledi.
“Bu sözlerin nasıl bir mantığı var” diye biraz düşününce, İYİ Parti liderinin zaten parlamenter sisteme geçileceği için ‘isimsiz’, bir başka deyişle, ‘düşük profilli’ birini aday göstermekten söz ettiği anlaşılabiliyor.
‘İsimsiz aday’ seçeneği, Meral Hanım’ın bu sözleriyle gündeme gelse de, bu ihtimal, Ankara kulislerini yakından izleyenler açısından sürpriz değil.
Ben kendi namıma, daha yakınlarda “Muhalefetin adayı kim olacak” sorusunu yönelttiğim bir Kabine üyesinden ve AK Parti’nin önde gelen iki ayrı isminden bu yönde tahminler almış, ama doğrusu kafama çok yatmadığı için yazı konusu etmemiştim.
Şimdi bunu muhalefet adına ‘karar vericilerden’ biri söylüyorsa, elbette ciddiye almak gerekir.
MERAL AKŞENER NE DEMEK İSTİYOR?
Ama asıl sorumuz şu:
Akşener, bu ifadeleri partisi adına alınmış bir kararın sonucu olarak mı açıkladı?
Yoksa piyasada konuşulan bir senaryoyu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile rekabetinde bir koz olarak kullanmak için mi gündeme getirdi?
Bana ikinci şık daha yakın geliyor.
Sonuç itibarıyla muhalefetin iki lokomotif partisi olarak CHP ve İYİ Parti, birlikte aday belirleme kararlılığından vazgeçmiş değil.
Ama kimin aday olacağı hususunda anlaşmazlık aşılamadığı için, ‘peşrev çekme’ hareketleri de peşi sıra gelmeye devam ediyor.
Meral Akşener, şubat ayında Meclis Grup toplantılarından birinde, tam konuşmasını bitirirken, özellikle CHP yönetimine göndermede bulunarak, “Bugün 31 Mart (31 Mart 2019 yerel seçim sonuçlarını kast ediyor. M.A.) başarısı konuşuluyor. İYİ Parti olmasaydı İstanbul, Ankara, Adana, Antalya ne olacaktı? Bir şey değişti, her şey değişti. Bazen hatırlatmakta fayda oluyor. Unutanlar açısından. Arada bir hatırlatmak lazım” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Kılıçdaroğlu, devam eden günlerde, ittifak ortağının huzursuzluğunu gidermek, gönlünü almak için “Başbakan adayımız da var, Meral Akşener” demişti.
Ama belli ki, bu sözler de Meral Hanım’ı yatıştırmaya yeterli olmamış.
Şu hakkı teslim edelim:
31 Mart seçimleriyle ilgili sözlerinde İYİ Parti lideri, yerden göğe kadar haklı.
O seçimlerde oluşan ittifak kurgusu sayesinde CHP ‘parsayı toplarken’, İstanbul ve Ankara dâhil pek çok büyükşehir belediyesini kazanırken, İYİ Parti 81 ilden bir tane bile belediye başkanı çıkaramamıştı.
“Bazen hatırlatmakta fayda oluyor. Unutanlar açısından” şeklindeki göndermenin böyle bir karşılığı var.
Ama bütün bunlar da, Akşener için sorulan ‘Niçin böyle yapıyor’ sorusunun cevabını tam olarak vermiyor.
-Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını kendisi açıkladığı halde,
-Hedefinin başbakanlık olduğunu bizzat kendisi söylediği halde,
-Kılıçdaroğlu’nun kendisi de “Başbakan adayımız Meral Akşener” dediği halde, bu çıkışları hâlâ niye yapıyor?
ECONOMİST DERGİSİNDE ÇIKAN KILIÇDAROĞLU YAZISI
İngiliz Economist dergisi son sayısında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin muhtemel cumhurbaşkanı adayı olduğunu dile getiren bir yazı yayınladı.
Haber/analiz yazısında, “İttifak henüz Cumhurbaşkanı adayını açıklamadı. Ancak tüm oklar Kılıçdaroğlu’nu işaret ediyor” şeklinde ifadeler vardı.
Gerçi geçmişten günümüze yaptığı analizlere bakılırsa, Economist’in ‘rehberliğinin’ Türkiye özelinde pek bir işe yaramadığı ortada.
2011 seçimlerinde seçmene açıktan “Oylarınızı CHP’ye verin” diye çağrıda bulunmuştu bu dergi.
2018 seçimlerine az bir zaman kala Meral Akşener’in yüzde 20’den fazla oy alacağını yazarak ne kadar öngörüsüz olduklarını da ortaya koymuşlardı.
Ancak, temsil ettiği misyon itibarıyla Economist dergisinin yabana atılamayacağı da ortada.
Zaten CHP’de parti yönetimine yakın olanlar, Genel Başkanlarıyla ilgili çıkan haberi herkesin gözünün içine sokmak için epeyce mesai harcadılar.
“Manşetten” diye duyurdukları haber, iç sayfalarda görece küçük bir haber olsa da, onlar bu haberi “Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yurtdışında da onaylandı” havasında verdiler.
Biraz da Ankara’daki büyükelçilerin gözdesi Ekrem İmamoğlu’na nazire olsun diye böyle yaptılar galiba.
Şurası kesin:
Muhalefet cephesinde, sanki son sözün onlara ait olacağına inanıldığı için, yurtdışından gelen seslere fazlasıyla kulak kabartılıyor.
Gerçekten öyle mi olacak acaba?