Finlandiya ve İsveç, NATO üyeliği için resmi başvuru yapma kararı aldı. Türkiye, iki ülkenin üyeliğine sıcak bakmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip …
Finlandiya ve İsveç, NATO üyeliği için resmi başvuru yapma kararı aldı. Türkiye, iki ülkenin üyeliğine sıcak bakmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce Yunanistan’ın üyelik sürecinde hata yapıldığını aktararak, iki ülkenin teröre desteğine dikkat çekti ve “Bu üyeliklere olumlu bakmamız mümkün değil” dedi. Erdoğan’ın, Yunanistan örneğini vermesi, 1980’de yaşanan gelişmeleri hatırlattı.
Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Yeni Şafak Yazarı Mehmet Acet, 42 yıl yıl önce yaşanan olayları detaylarıyla anlattıktan sonra Erdoğan’ın sözlerinin ne anlama gelebileceğini yazdı. Acet’in, “Erdoğan 42 yıl önce olanları neden hatırlattı?” başlıklı yazısı şöyle:
7 Nisan 1980’de, 12 Eylül darbesinin ayak seslerinin gürültüsünün arttığı günlerde, Ankara’nın Washington’dan önemli ziyaretçileri vardı.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Joe Biden başkanlığında (evet aynı Joe Biden) bir heyetle Türkiye’ye geldi.
Heyet, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit dışında, 5 ay sonra darbe yaparak yönetime el koyacak olan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarıyla da görüşmeler yaptı.
Biden ziyaret sırasında, “Artan Sovyet tehlikesi ve Türkiye’nin askeri tehdit altında bulunması” gibi konularda bilgi almaya geldiklerini söylese de, ziyaretin asıl amacı, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü için ABD taleplerini ‘dikte etmekten’ ibaretti.
Zaten o günlerde Türkiye’de darbe için yapılmakta olan hazırlıklar, Sovyetler’den gelene göre çok daha yakın bir tehdit mahiyetinde idi.
12 Eylül darbesi ile birlikte 5 ay önce Biden’ın ziyaret ettiği siyasi liderler, eski bir ABD üssü olan Zincirbozan’a gönderildi, aradan 35 gün geçtikten sonra da darbeyi yapanlar, Türkiye’nin Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne yönelik vetosunu kaldırdılar.
FİNLANDİYA/İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ, ANKARA’NIN VETO KARTINI GÖSTERMESİ
42 yıl öncesinin o karanlık günlerine dönüp bu hatırlatmaları yapmamızın güncel gerekçesi, tam olarak öyle olmasa da, ona benzer yönleri olan bir başka hikâye ile karşı karşıya olmamız.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen cuma günü “Şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içinde değiliz” ifadeleriyle bu iki ülkenin NATO’ya girişlerinin Türkiye tarafından veto edilebileceği sinyalini verdi.
Erdoğan, aynı açıklamasında 42 yıl önce olup bitenleri de hatırlattı.
“Yunanistan’la ilgili NATO konusunda yanlış yaptı bizden önceki yönetimler. Yunanistan’ın, NATO’yu arkasına alarak Türkiye’ye karşı takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz” dedi.
Erdoğan’ın bu açıklamaları sonrası gözler Finlandiya ve İsveç cephesinin vereceği cevaba çevrildi.
Finlandiya tarafı daha itidalli bir tutum sergileme eğilimi gösterse de, İsveç için aynı şey söz konusu olmadı.
PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ya açık destek veren, örgütün liderleriyle görüşmeler yapan Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin ilk sözleri şöyle oldu:
“Bu seçeneğe (NATO’ya başvurma) karar verirsek, üye ülkeler ve Türkiye’nin iyi ilişkilere sahip olmakla ilgilendiği büyük, önemli ülkelerden çok ama çok güçlü bir destek alacağımızı düşünüyorum.”
Diplomatik bir dille ifade edilen ama özünde “Arkamızda ABD var, Türkiye’nin gücü bizim NATO’ya girmemizi engellemeye yetmez” anlamında bir mesajdı bu.
Sonra araya diyalog çağrıları girince, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanları’nın Türkiye’nin taleplerini görüşmek üzere Ankara’yı ziyaret etmeleri gündeme geldi.
Ziyaret öncesi Erdoğan ön aldı, veto konusunda ciddi olduğunu belli etti, bu iki ülkenin PKK/YPG terör örgütüne verdikleri desteği hatırlattıktan sonra “Pazartesi günü Türkiye’ye geleceklermiş, kusura bakmasınlar, yorulmasınlar” dedi.
Aynı gün PKK, “Evet biz İsveç ile açık bir ilişki içindeyiz” mesajını vermek istercesine, başkent Stockholm’ün en ünlü caddesi Kungsgatan’da bayrak açıp gösteri yaptılar.
Bütün bu gelişmeler, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımı sürecinin Türkiye’nin veto kartını açması nedeniyle kolay olmayacağı anlamına geliyor.
ABD’NİN YAKLAŞIMI DEĞİŞMEMİŞ OLABİLİR AMA TÜRKİYE AYNI TÜRKİYE DEĞİL
Diğer yandan, meselenin bir de şöyle bir boyutu var:
Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgali ile birlikte, dünya yeni bir döneme girdi.
Belirsizliklerin çoğaldığı, sürprizlerin sıklaştığı bir dönem bu.
Eş zamanlı olarak dayatmaların da , “tarafını seç, kimden yanasın” baskısının da arttığı bir dönem olacak bu.
Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmaması, Rusya ve Ukrayna arasında dengeli bir tutumla hareket etmesi, birileri savaş ortamını kızıştırırken, yangını söndürme çabası içinde olması, herkesi mutlu etmiyor.
Savaşı kızıştıranlar, hele hele bu ortamda “Söz dinleyen, itiraz etmeyen” ülkelerle muhatap olmak istiyorlar.
42 yıl önce Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü sırasında olup bitenler en fazla bu bakımdan günümüzle benzerlik teşkil ediyor.
ABD’nin günümüzde muhatap olmak istediği Türkiye’nin, 42 yıl önceki Türkiye olduğu su götürmez bir gerçek
Ama Türkiye o günkü Türkiye değil, ordu o günkü ordu değil, ABD de Türkiye’de her istediğini yaptırabilecek güçte değil.
Erdoğan’ın 42 yıl öncesine dönük hatırlatması, zımnen böyle bir mesaj da içeriyor.