İşte Mehmet Acet’in bugünkü köşe yazısı: Yunanistan’ın Türk savaş uçaklarını önce kendi savaş uçakları, sonra da S-300 sistemiyle radar kilidi …
İşte Mehmet Acet’in bugünkü köşe yazısı:
Yunanistan’ın Türk savaş uçaklarını önce kendi savaş uçakları, sonra da S-300 sistemiyle radar kilidi atıp taciz etmesi, Türk/Yunan ilişkilerinde bir süredir yaşanmakta olan gerilimi yeni bir safhaya taşıdı.
Haziran ayında İzmir’de yapılan Efes-2022 tatbikatında “Adaları silahlandırmaktan vazgeçin, şaka yapmıyorum” sözleriyle Atina’yı uyaran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu son tacizlerin ardından daha net ve daha sert mesajlarla seslendi.
Samsun’dan Ege’nin öbür yakasına ışın hızıyla ulaşan şu ifadelerle:
“Ey Yunan tarihe bak. Çok daha fazla ileri gidersen bunu bedeli ağır olur. Yunanistan’a tek cümlemiz var: İzmir’i unutma. Adalar’ı filan işgal etmeniz bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Bir gece ansızın gelebiliriz”.
YUNANİSTAN’I ABD VE FRANSA KIŞKIRTIYOR
Şunu herkes biliyor:
Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı ‘babalanması’ kendi gücü ve cesaretiyle olabilecek bir şey değil.
Daha önceki yazılarımdan birinde, Yunanistan’ın Türkiye karşısındaki tutumunu, bir kişiyi korkutmak için havlayan bir köpeğin, kuyruğunu sallamak suretiyle kendi korkusunu saklayamaması haline benzetmiştim.
Burası böyle.
Diğer taraftan, bu olup bitenlerin ve bundan sonra karşımıza çıkacak muhtemel gelişmelerin arka planında, Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı ‘vekil ülke’ olarak kullanmak isteyen başka aktörlerin olduğu gerçeğini bilmemiz gerekiyor.
Hiç öyle şey olur mu diye düşünmeyin.
Nasıl, terör örgütleri üzerinden vekalet savaşları yürütülebiliyorsa, Yunanistan gibi ‘ülke sıfatı’ taşıyan vekiller de pekala kullanılabiliyor işte.
Bu anlamda özellikle iki ülkenin reflekslerini iyi takip etmek gerekiyor.
Bu ülkelerden biri ABD, diğeri ise Fransa.
FRANSA LİBYA’DA, AFRİKA’DA TÜRKİYE’NİN GÜÇ KAZANMASINDAN RAHATSIZ
İzleyenlerin malumu, geçen hafta Libya’da çatışmaya dönüşen, 30’dan fazla kişinin hayatını kaybettiği ciddi bir gerilim yaşandı.
Yakın zaman öncesine kadar darbeci Hafter güçlerine karşı birlikte hareket eden gruplar arasında yaşandı bu çatışmalar.
Şöyle bir arka plan bilgisi vereyim:
Ankara’daki kaynaklara dönüp, “Bu işin arkasında kim var” diye sorunca, hemen “Fransa” cevabı geldi.
Fransa’da Macron yönetimi Türkiye’nin Libya’daki etkinliğinden, Afrika genelinde güç kazanmasından duyduğu rahatsızlığı zaten hiç saklamıyor.
Bu durumda Afrika kıtasında yayılan Türkiye ve Erdoğan sempatisinin önünü kesmenin en kestirme yollarından biri ne olabilir?
Bir Türk/Yunan savaşı, tabi ki Afrika’da ve genel anlamda başka yerlerde Fransa’nın çıkarlarına fazlasıyla hizmet edebilir.
Macron daha yenilerde yeni, başkaca enteresan açıklamalar da yaptı.
Türkiye’nin, NATO içinde, Rusya ile iletişim halinde olan tek ülke durumunda kalmasının, Fransa’nın çıkarlarına aykırı olduğunu söyledi.
“Türkiye’nin, Rusya ile müzakereye devam eden dünyadaki tek güç olmasını kim ister?” diye konuştu.
ABD, TÜRKİYE’Yİ DİZGİNLEMENİN YOLLARINI ARIYOR
Fransa’yı geçelim, ABD’ye gelelim.
Washington’un, Ankara’nın kendi dış politikasına Ankara’dan bakan, Türkiye’nin ve Türk halkının menfaatlerini önceleyen yaklaşımından ciddi anlamda rahatsız olduğu bilinmeyen bir şey değil.
ABD, Türkiye’nin ‘kendi başına’ inisiyatifler geliştirerek adımlar atmasını, Türkiye’nin kontrolünden çıkması olarak okuyor.
Son dönemde zaten dünyanın dört bir tarafında savaşları, çatışmaları kızıştırmak isteyen bir ABD ve İngiltere tutumuyla karşı karşıyayız.
Demem o ki, onlar da Türkiye’yi yeniden ‘dizginlemenin’, bir başka deyişle kendi istekleri karşısında diz çöktürmenin yolunun bir Türk/Yunan savaşından geçtiğini düşünüyorlar.
Manda ve himaye mantığı ile Türkiye’yi zapturapt altına almanın hesabını yapıyorlar.
Şu kritik günlerde, Yunan ordusuna karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nın yüzüncü yıldönümünden geçtiğimiz bu günlerde, etrafımızda dönen dolapları çok daha yakından izleme ve her anlamda daha uyanık olmamız gerektiği ortada.
Yunanistan Türkiye için artık bir ‘yakın tehdit’ durumundadır.