Kütahyalı koleksiyoner Mehmet Emin Başyiğit, tespih kültürünün gelecek nesillere aktarılması için çalışma yürütüyor. Tespihe ilgisi çocukluğunda …
Kütahyalı koleksiyoner Mehmet Emin Başyiğit, tespih kültürünün gelecek nesillere aktarılması için çalışma yürütüyor.
Tespihe ilgisi çocukluğunda başlayan ve yaklaşık 150 parçadan oluşan koleksiyonu bulunan 27 yaşındaki Başyiğit, eserleri günümüze kadar ulaşan Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi tespih ustalarının isimlerinin tespitine yönelik çalışmalarını sürdürüyor.
Başyiğit, AA muhabirine, 11-12 yaşlarında kentin tarihi mekanlarındaki dükkanlardan eski tespihleri incelemeye ve satın almaya başladığını, merakından dolayı tespih koleksiyonerleri ve ustalarıyla tanıştığını söyledi.
Ustalara özel tespihler yaptırdığını, ilgisini resmileştirmek için koleksiyoner belgesi aldığını belirten Başyiğit, şöyle konuştu:
Başyiğit, yaklaşık 150 tespihten oluşan koleksiyonunda eski ustalardan Mevlanakapılı Mahmut Usta, Beşiktaşlı Sağır Rıfat Usta, Beylerbeyli Galip Başsaka Usta ile günümüz ustalarından Zekai Şenyurt, Hüseyin Çelik, Cem Aral, Bahri Bülbül ve Mehmet Arcasoy’un eserlerinin bulunduğunu dile getirdi.
“Sanatsal yapılan tespihlerin hepsinin bir ruhu var”
Mehmet Emin Başyiğit, büyük bölümü hediye olan manevi değeri yüksek tespihlerini koleksiyon envanter defterine kaydettirdiğini anlattı.
Gelecekte bir tespih müzesi kurmayı amaçladığına değinen Başyiğit, “Geleneksel Türk tespih sanatının gelecek nesillere aktarılması için belgesel çekimlerine başladık. Günümüzdeki tespih ustalarıyla röportajlar yaptım. Daha sonra da bir araştırmacı olarak ansiklopedi projem var.” ifadesini kullandı.
Başyiğit, bir tespihin hangi dönemde ve hangi ustaya ait olduğunu öğrenmek için öncelikle imame, ara durak, habbe formlarına, havşa şekilleri ve kemane izlerine baktığını, buna göre çıkarımlar yaptığını aktardı.
Osmanlı döneminde tespih yapımında daha çok zümrüt, akik, inci, öd ağacı, zeytin ağacı, kuka gibi doğal malzemelerin kullanıldığını, 1930’lu yıllardan sonra ise ağırlıklı olarak sentetik malzemelerin tercih edildiğini anlatan Başyiğit, “Bana göre, sanatsal yapılan tespihlerin hepsinin bir ruhu var. Usta tespihi yaparken kendinden bir parça ekliyor. Aslında elinize bir tespihi aldığınız zaman onu tespih olarak değil, ustanın el emeğinin bir parçasını elinize almış gibi bir hissiyat veriyor bize.” dedi.