Kafirun suresi, Medine indirildiğine dair rivayetler olsa da Mekke’de inmiştir. Kuran-ı Kerim sıralamasında Kevser Suresinden sonra Nasr …
Kafirun suresi, Medine indirildiğine dair rivayetler olsa da Mekke’de inmiştir. Kuran-ı Kerim sıralamasında Kevser Suresinden sonra Nasr Suresinden önce gelmektedir. Sure, adını ilk ayetinde geçen ve inkarcılar anlamına gelen Kafirun kelimesinden almıştır. Kafirun suresinde iman ile şirkin bir arada olamayacağı, inancın şirkten uzak tutulması gerektiği kesin bir üslupla ifade edilmiştir.
Tevhid ilkesinin sembolü olarak Mekke döneminin ilk yıllarında inen Kafirun Suresinde Mekkeli müşriklerin şahsında bütün putperestlere ilân edilmek üzere iman ile şirkin ayrı şeyler olduğu, bu iki inanç sistemi arasında bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla ikisinin birlikte bulunmasının, iki inanç arasında bir uzlaşmaya gidilmesinin mümkün olmadığı kesin olarak ifade edilmiştir.
Bismillahirrahmanirrahim,
Kul yâ eyyühel kâfirûn
Lâ a’büdü mâ ta’büdûn
Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd
Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm
Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd
Leküm dînüküm veliye dîn
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Deki: ey kâfirler!
Tapmam o taptıklarınıza.
Siz de tapanlardan değilsiniz benim mabuduma.
Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza.
Hem de siz tapıcılardan değilsiniz benim mabuduma.
Sizin dininiz size, benim dinim de bana.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Kafirun Suresinin fazileti ile ilgili ‘Her kim Kafirun Suresini okursa, Kuran’ın Dörtte birini okumuş gibi olur.’ şeklinde buyurmuştur.
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Hazreti Nevfel’e:
– ‘Seni buraya getiren mühim iş nedir?’ şeklinde buyurunca, o da
– ‘Bana, uyuyacağım sırada söyleyeceğim bir şey öğretmen için geldim’ der.
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de:
-‘Öyleyse yatağına girdiğinde Kafirun suresini oku, sonra onu bitirince uyu! Çünkü o, şirkten uzaklaşma bildirişidir’ buyurdu.
Kim herhangi bir gecede Kafirun suresini okursa, çok güzel ve hayırlı bir iş yapmış olur.
Kafirun suresini, İhlas, Felak ve Nas sureleri ile birlikte okuyanın rızkı artar, hali düzelir.
Her türlü kötülükten korunmak için ve sıkıntılardan kurtulmak isteyen kişi, Kafirun, İhlas, Felak ve Nas surelerini okusun.
Yatacağın vakit bu sureyi oku. Zira o sure, insanı şirkten muhafaza eder, imanını şeytandan korumuş olur. O gece ölürse, tevhid üzerine Rabbine kavuşur.
Her gün 3 kere okuyan belalardan ve şeytanın şerrinden korunur.
Her gün okumak, ölüm anında küfre düşmeyi engeller.
Çocuklarınıza yatarken Kafirun suresini okutunuz. Okurlarsa, gece onlara hiçbir şey arız olmaz.
Bu sureyi güneş doğarken ve batarken okuyan kişi, şirkten emin olur.
Her gün 200 defa okumaya devam eden kimsenin imanı kuvvetlenir, Hızır (Aleyhisselam) manevi rehberi olur.
Tefsirlerde anlatıldığına göre Kureyşliler Hz. Peygamber (sav)’den bir sene kendi ilâhlarına tapmasını, bir sene de kendilerinin onun ilâhına tapmalarını istemişler. Hz. Peygamber (sav) de “Allah’a bir şeyi ortak koşmaktan yine O’na sığınırım!” demiş; bu defa Kureyşliler, “Bizim ilâhlarımızdan bazılarını istilâm et (öp, el sür), biz de seni tasdik edip ilâhına ibadet edelim” demişler. Bunun üzerine Kâfirun Suresi inmiştir. (Taberî, XXX, 213-214; Kurtubî, XX, 225).
Peygamber Efendimiz (s.a.s), İslam dinini Mekke ve Medine çevresinde yayma gayreti içinde iken iman etmeyen bir kişi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e 1 yıl boyunca kendi tanrılarına inanması koşuluyla iman edeceğine söyler ve bunun üzerine Kafirun Suresi indirilir.
Bundan dolayıdır ki şirkten ve inkardan korunmak için Kafirun Suresinin okunması tavsiye edilir. Allah’ın varlığını, birliğini kabul ederek okuyan kişinin imanı güçleneceği rivayet edilir.
Allah’a iman eden müminlerin tek bir Allah’a inandıklarını, Allah’tan başka ilah olmadığını ve Allah’a tapılmadığını, iman edildiğini konu alır. Kafirun Suresi özellikle de Allah’a ortak koşulmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Tevhid ilkesinin sembolü olarak Mekke döneminin ilk yıllarında inen bu surede Mekkeli müşriklerin şahsında bütün putperestlere ilân edilmek üzere iman ile şirkin ayrı şeyler olduğu, bu iki inanç sistemi arasında bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla ikisinin birlikte bulunmasının, iki inanç arasında bir uzlaşmaya gidilmesinin mümkün olmadığı kesin olarak ifade edilmiştir.
Bazı müfessirlere göre 2-3. ayetlerde, gelecekte Hz. Peygamber’in müşriklerin taptığına tapmayacağı, onların da Hz. Peygamber’in taptığına tapmayacakları ifade edilmiş; 4-5. ayetlerde ise halihazırda da onların tutumlarının farklı olmadığı bildirilmiştir. Ancak Şevkanî bu yorumu reddetmekte, 4-5. ayetlerin 2-3. ayetlerdeki gerçeği pekiştirdiğini söylemekte; bu tekrarlara dil kurallarından ve Arap şiirinden örnekler getirmekte, Hz. Peygamber’in hadislerinde de benzer tekrarların bulunduğunu ifade etmektedir (bk. V, 599-600). Bizim tercihimiz de bu yöndedir. Zira 2-3. ayetlerde Hz. Peygamber’in şahsında müminlerin sadece bir Allah’a kulluk etmeleri emredilmiş, Allah’a ortak koşanlarla gerek inanç gerekse ibadet bakımından hiçbir şekilde benzerliklerinin bulunmadığı vurgulanmıştır. 4-5. ayetlerde ise Hz. Peygamber’i kendi dinlerine döndürmek isteyen putperestlerin ümidini kırmak maksadıyla söz tekrar edilmiştir. “Sizin dininiz size, benim dinim banadır” şeklinde tercüme ettiğimiz 6. âyet, daha geniş kapsamlı ve daha vurgulu bir şekilde önceki ayetleri tekit eder ve bu iki din arasında uzlaşmanın olamayacağını gösterir. Zira bu iki dini uzlaştırmak, hak ile bâtılı uzlaştırmak anlamına gelir.
Son ayetten din, vicdan ve ibadet özgürlüğünün esas olduğu, kimsenin herhangi bir dine girmeye zorlanamayacağı anlamının da çıkarılabileceğini düşünen bir kısım müfessirler bu ayetin müşriklere karşı savaşılmasını emreden ayetle (bk. Tevbe 9/36) nesh edildiğini yani hükmünün kaldırıldığını ileri sürmüşlerdir.