Batı medeniyeti, pek çoğumuzun özendiği ve hemen hemen her konuda örnek almaya gayret gösterdiğimiz bir medeniyettir. Batı’ya özenirken, bazı …
Batı medeniyeti, pek çoğumuzun özendiği ve hemen hemen her konuda örnek almaya gayret gösterdiğimiz bir medeniyettir. Batı’ya özenirken, bazı Batı devletlerinin geçmiş yıllardaki faşizan uygulamalarını çoğu zaman hatırlamayız. İnsanat bahçeleri de bu uygulamalardan biri.
Bugün insanat bahçelerinin nerelerde var olduklarına ve neden böyle bir uygulamanın hayata geçirildiğine değineceğiz. Hazırsanız, insanat bahçeleri dosyasını açalım.
İnsanat bahçelerinin doğuşu
Net bir bilgi olmasa da ilk insanat bahçeleri 1870’li yıllarda açıldı. İlk insanat bahçeleri, yüz binlerce ziyaretçi çekmeyi başarmıştı. Bu başarıdan etkilenmiş olacaklar ki Vatikan’da bile bir insanat bahçesi mevcuttu.
Dev bir hayvanat bahçesi içerisinde ufak bir bölüm olarak açıldığı için Vatikan’daki bu durumu sadece insanat bahçesi olarak tarif edebilmek mümkün olmasa da burada sergilenen insanları da inkar edemeyiz.
İnsanat bahçelerinde sergilenen insanlar
İnsanat bahçelerinde genellikle Kızılderili, Kanak, Pigme, Tatar, Türk, Afrikalı gibi ten rengi ya da fiziksel görünümü Avrupalılardan farklı olan insanlar sergilendi. Ayrıca cüce, akromegali (normalden uzun), kambur, diş düzeni farklı, albino, aşırı zayıf ya da aşırı kilolu ve çeşitli rahatsızlıklardan ötürü bazı uzuvları anormal görünen insanlar da vardı.
Fiziksel özellikleri haricinde yerli olarak yaşamlarını sürdüren bazı gruplar yerel kıyafetleri ile sergilenirken, teni ile dikkat çeken insanlar ise anadan üryan bir şekilde ziyarete açıldı.
İnsanat bahçelerini bilime(!) feda ediyorlardı
İnsanat bahçeleri, ziyaretçiler tarafından o kadar çok büyük ilgi görüyordu ki dünya üzerindeki tüm insanat bahçelerinin 1,4 milyar kadar ziyaretçiye ev sahipliği yaptığı yönünde tahminler vardır.
Zaman zaman akıllara gelen “Bu insanlar neden sergileniyor?” sorusuna, “evrim karşılaştırması, insanlığın zaman içerisindeki gelişimi, insan popülasyonu ve modifikasyon” gibi yanıtlar verildi ve insanat bahçeleri masummuş gibi lanse edildi.
Batı, halkını insanat bahçeleri ile tatmin etti
Pek çok yazılı kaynakta, Batı’nın, insanat bahçelerini halka açarak “dünyada böyle toplumlar da var ve biz tüm bu toplumlardan daha ilerideyiz” mesajı verdiği de ifade ediliyor.
Bugün pek çoğumuzun gıpta ile baktığı Belçika, Hollanda, İspanya, Macaristan, Almanya, İsveç, İtalya, ABD ve daha pek çok devlet yıllarca insanat bahçelerine yer vermiş devletlerdendi.
Dünya Fuarı ve koca bir ayıbın sonu
Hayvanların bile hayvanat bahçesinde sergilenmesinin doğru olmadığı bir dünyada, yıllarca insanların sergilendiği bir düzen elbette kabul edilemezdi. 1899 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen Dünya Fuarı’nda insanların sergilenmesi, bu konudaki ilk homurtuları başlattı.
1900’lü yılların başında kitlesel ayaklanmalar sonucunda insanat bahçeleri nihayet kapatılmaya başlanırken; devlet adamı olarak resmen yasaklayan ilk isim, BBC’ye göre yakın tarihin en büyük insan düşmanı Adolf Hitler olmuştu.
1958 yılında Belçika’da kapatılan insanat bahçesi, dünyada resmî olarak kapatılan son insanat bahçesi olurken; zaman zaman çeşitli ülkelerde açılan kısa süreli kültür sergilerinde insan kullanılması bile insanat bahçelerini hatırlattı ve tepki ile karşılandı.
Kapatılan insanat bahçelerinin yanına, şu an hizmet veren tüm hayvanat bahçelerinin de eklenmesini dileyerek içeriğimize son verirken; peki ya sizler insanat bahçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 / 7 / 8 / 9 / 10 / 11 / 12