Kırmızı bültenle aranan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı zanlılarından firari emekli Albay Mustafa Levent …
Kırmızı bültenle aranan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı zanlılarından firari emekli Albay Mustafa Levent Göktaş’ın Bulgaristan’da yakalanmasının ardından Halk TV’de kirli bir algı operasyonuna girişildi.
Halk TV’de Seda Selek’in sunduğu Perdenin Önü Arkası programında konuşan Halk Tv Yazarı İsmail Saymaz’ın Hablemitoğlu’nun katil zanlısı Göktaş hakkındaki güzellemeye varan ifadeleri tepki çekti.
Algı operasyonunu köşesine taşıyan Ali İhsan Karahasanoğlu Saymaz’a yüklenerek “Sadece cinayet zanlısına değil, cinayet zanlısının avukatlığına soyunan o gazeteci kılıklı adama da soruyorum: “Biz sizin, nereden mezun olduğunuzu, nerede komutanlık yaptığınızı değil, Hablemitoğlu’nu tek kurşunla profesyonelce öldürüp, nasıl siyasi iktidarın üzerine yıkmaya çalıştığınızı” merak ediyoruz..” dedi.
İşte Yeni Akit Yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu’nun “Halktv’nin Saymaz’ı, katil propagandası yaparken..” başlıklı yazısı;
Binlerce evi olan bir vakıfın, o evlerinden bir tanesinde, iddiaya göre bir ahlaksız çıkmış..
Hem de suçüstü olan bir olayla değil.. Yıllar öncesinde olduğu ileri sürülen bir olay üzerinden, isnatlar yapılmış.
Doğru-yanlış..
Ama, o kişi gözaltına alınırken, yargılanırken, cezaevinde iken..
Onun avukatlığına soyunan bir tane dindar insan gördünüz mü?
“Suçlanan .. isimli kişi, gazetecilere mektup yazdı.. Mektubunda, ‘Ben ülkeye şu kadar hizmet etmiş bir insanım..’ dedi. Suçlamaların haksızlığını anlattı” şeklinde, haberler kaleme alındığını hiç gördünüz mü?
Görmediniz.
Ama binlerce öğrenci evi olan vakfın, bir tanesinde, yıllar önce yaşandığı iddia edilen, sadece bir anlatıma dayalı olay üzerinden..
Sadece o kişi değil. Sadece o kişinin bulunduğu evin yöneticileri değil. Sadece o vakıf değil..
Tüm dindar vakıflar, dernekler. Tüm dindar insanlar suçlandı..
Dindar insanları tecavüzcü gibi gösteren ahlaksızca kitaplar yazıldı..
Şimdi, iddia diyemeyeceğim. Çünkü 20 yıldır sürdürülen bir soruşturmanın sonucunda, toplanan delillerle bu suçlama yapılıyor..
Ve derin mi derin bir cinayetin faili olarak, M. Levent Göktaş isimli emekli albay suçlanıyor..
O kişi, kaçtığı yurtdışından gazetecilere bir mektup yolluyor..
Öldürülen kişi Necip Hablemitoğlu; onların kendi mahallesinden.
Öldüren ekip, onların mahallesinden.
Suçlama, FETÖ’cüler üzerinden, tüm dindar insanlara yöneltilmişti..
Şimdi ortaya çıkıyor ki, ulusalcı bir subay ve etrafındaki subaylar..
Belki de FETÖ’cülerle ortak. Belki de FETÖ’cülerden emir alarak sadece kendileri..
Ulusalcı Necip Hablemitoğlu’nu öldürüp, “FETÖ’cüler yaptı” diye adres vermişler ama..
Aslında Bahriye Üçok cinayetinde olduğu gibi.. Uğur Mumcu cinayetinde olduğu gibi.. A. Taner Kışlalı cinayetinde olduğu gibi..
Sorumluluğu dindar insanların üzerine yıkarak, mütedeyyin kesimi itibarsızlaştırmak istemişler..
Bir kişi üzerinden milyonlarca dindar insanı tecavüzcü gibi gösterdikleri ahlaksızlığı, bugün artık bir adım daha öteye götürüp..
Kendi işledikleri bir cinayette suçüstü oldukları ismi koruyup kollamak için, onun mektubunu yayınlıyorlar..
Hem de nasıl bir taktimle..
Başlık şöyle:
“Yakalanmadan üç gün önce yazmış; Levent Göktaş’tan gazetecilere 7 sayfalık mektup!”
Ahlaksızlar.
“Hablemitoğlu’nun katili Göktaş” desenize..
Ben size, yargılama daha başlamadan onlarca, yüzlerce, binlerce insan için bu nitelemeyi peşinen yaptığınızı gösteririm ama..
Haydi “yargılama daha yeni başlıyor” diye düşünüyorsanız..
“Hablemitoğlu’nun katil zanlısı Göktaş” desenize..
Tek kusurları bu olsa..
CHP’nin televizyon kanalında, İsmail Saymaz isimli gazeteci geçinen kişi, bakın bir cinayet zanlısı adamı, olumlu cümlelerle nasıl takdim ediyor:
“Bu mektubu üç gün önce yazdı ve kamuoyuna ulaştırılması için belli gazetelere gönderdi. Benim duyduğum kadarıyla bu gazetelerden biri böyle bir kişinin mektubunu yayınlamama kararı almışlar. Bu da o çevrelerden dün akşam benim elime ulaşmıştı. Ben bu şerhi anlamakla beraber kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini düşünmüş, aksi yönde hareket etmeye karar vermiştim. Bunu yazacaktım. Gözaltına alınmasının ardından yayın yönetmemiz Suat Toktaş’a sorarak, onun da iznini alarak yayınlama kararı aldım.”
Bir katil zanlısının mektubunu yayınlıyor.. Girişte tek olumsuz ifade kullanmadan.. Hakkındaki suçlamalardan tek kelime bile etmeden.. Edemeden.
Dersiniz ki, haksızlığa uğramış, zulme uğramış bir kişinin, kendisine reva görülen muameleyi anlattığı bir mektuptan bahsediyor..
“3 gün önce yazmış”mış…
“El yazısı mektup” imiş.
“7 sayfa” imiş..
Cinayet eksenli vahim olayı, asıl bağlamından kopartıp, nasıl dramatize etmeye kalkıyor..
Ondan sonrası mı?
Ondan sonrası, “kahraman subay”ımızın(!) “kahramanlık türküleri” ile dolu:
“Kamuoyuna saygıyla duyurmak isterim. Ben 1980 yılı Kara Harp Okulu mezunu Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda Tim, Tabur, Alay Komutanlığı yapmış, ülkem, bayrağım, asil milletimin bekası için sayısız girdiğim muharebelerden üç tane üstün cesaret, feraget altın madalyası, 200’e yakın taktirname, 18 adet şerit rozet almış emekli albay avukatım.”
Sadece cinayet zanlısına değil, cinayet zanlısının avukatlığına soyunan o gazeteci kılıklı adama da soruyorum:
“Biz sizin, nereden mezun olduğunuzu, nerede komutanlık yaptığınızı değil, Hablemitoğlu’nu tek kurşunla profesyonelce öldürüp, nasıl siyasi iktidarın üzerine yıkmaya çalıştığınızı” merak ediyoruz..
Ama mektuptaki bu cümleler yayınlanarak ne yapılmak isteniyor?
Örgütün elemanının açıklamasını, hiçbir eleştirel ifade olmaksızın aktararak, teröristin propagandası yapılmak isteniyor..
Devamında yine o katil zanlısını öven ifadeleri, tek kelime ile eleştiri getirilmeden.. Emniyet’in bu kişi hakkında yaptığı suçlamalar, İnterpol tarafından yakalanması için çıkarılan kırmızı bültende yapılan suçlama ile ilgili tek kelime edilmeden..
Daha önce basına intikal eden, bu kişi hakkında yapılmış suçlamalardan hiç bahsedilmeden..
20 yıl boyunca, AK Parti iktidarının suçlandığı, dindar insanlara kara çalmak için istismar edilen derin mi derin o cinayetin sanığının, onlarca delil ortaya çıkarıldıktan sonra hakkında yakalama kararı alındığından hiç bahsedilmeden, sanığının savunmasını yayınlamaya şöyle devam ediyorlar:
“Kesinlikle böyle bir olay gerçekleşmemiştir. Zaten bizim böyle bir suça girmemiz mümkün değildir. Bu konuda yalan söylüyorsam en değer verdiğim çocuklarım hemen ölsünler.”
Eğer gerçekten cinayet ile ilgisi olmasaydı, gazetecinin “niye kaçtın” sorusunu aklına getirip, “bırak numarayı sadede gel” demesi gerekir iken.
Cinayet zanlısının kendisini kahraman gibi gösteren mektubu yayınlanmaya devam ediliyor.
Osman Kavala olayında.
Selahattin Demirtaş olayında..
Yargılamalar yıllar sonra başlatıldı..
Artık yeter..
Bu katilleri savunmaya kalkan, onların sözcülüğünü yapmaya kalkan, şantajlarını medya organları vasıtası ile yaymaya çalışan kim var ise..
Başlatın yargılamaları..
Terör örgütlerinin propagandalarına yıllar sonra değil, anında müdahale edin..
Ki, yeni cinayetler, yeni isyanlara kimse soyunmasın.. Cinayet sanıklarını, isyan çağrılarının organizatörlerinin avukatlığını, kimse yapmaya kalkmasın..